DünyaGüncel

PANDEMİDE EMEK | Dev marka ve fasonlarının “baş ağrısı”: 40 milyon Asyalı işçinin hak mücadelesi!

Dünya çapında sendikal mücadeleyi engelleyen, baskı altına alan ülkelerin sayısı 2018’de 92 iken, 2019’da bu sayı 107’ye çıkıyor. Pandemi ile devam eden 2020 ve sonrasında patron ve devletlerin bu konuda daha da baskıcı olacağı aşikar.

Dev giyim markaları, Avrupa’daki mağazalarını yeniden açmaya başladı. Peki bu markaları yaratan 40 milyon Güney Asyalı işçi için pandemi nasıl geçiyor? Myanmarlı sendikacı, pandemide de işçi hakları için savaştıklarından patronlara “baş ağrısı” olduklarını anlatıyor.

Onlar dev giyim markaları… Bilirsiniz işte; Mango, Zara, H&M… Süslü ve ışıl ışıl vitrinleri “dünyayı giydirmeyi” hedeflediklerini propaganda ederler, her yerde karşımıza çıkan mağazaları ile hiç kapanmayacak bir bütçeye sahip oldukları hissine kaptırmaya ve birkaç parça giysisini satmak için büyülemeye çalışırlar.

Ama pandemi bu büyüyü, illüzyonu bir parça kırarak, ışıl ışıl yanan vitrinlerin ışıklarını söndürüverdi. Yalancı ışıklar sönünce, bu ışıkların ardında her daim gölgede bırakılmaya çalışılan, kapitalizmin ışıltsının ardındaki gerçekler daha fazla aydınlanmaya ve öne çıkmaya başladı. Mesela avuç dolusu paralar dökerek alınabilen bu giysileri kimin, nerede ve hangi şartlarda ürettiği; pandeminin mağazaları geçici olarak kapatma dışında milyonlarca konfeksiyon işçisini nasıl etkilediği…

 

“Baş ağrısı olduğumuzu düşünüyorlar”

Myanmar’ın Yangon’unun eteklerinde kurulu olan Güney Koreli konfeksiyon fabrikası Myan Mode, Mango ve Zara gibi markalar için erkek ceketleri, kadın bluzları ve montları üretiyor. Ancak Kovid-19 ile beraber perakendecilerden gelen siparişlerde düşüş yaşanmaya başlamış, fabrika patronu ise çözümü, 1.274 işçinin neredeyse yarısını işten çıkarmakta bulmuştu.

Ancak salgının faturasını işçiye kesmenin yanı sıra patronun başka bir hesabı daha vardı: Sendikayı fabrikadan atmak için bu fırsatı kullanmak! Ve işten çıkardığı 571 işçiden 520’sinin sendikalı işçiler arasından seçti.

Fabrikadaki işçi birliğinin başkanı Maung Moe ve sekreteri Ye Yint, patronların sendikadan, işçilerin birlik mücadelesinden nefret ettikleri için Kovid-19’u fırsat olarak kullandıklarını belirtiyorlar. Moe, işten çıkarmalar öncesinde fabrika yöneticileri ile sendikalı işçiler arasında salgına karşı yeterince önlem alınmadığı, kişisel koruyucu ekipmana ulaşımın olmadığı gerekçesiyle tartışmalar yaşandığını belirtiyor. “Haklarımız ve diğer işçilerimizin hakları için savaşarak, sürekli baş ağrısına neden olduğumuzu düşündüler” diyor.

 

“Temsilciler olmadan işçilerin geleceği konusunda endişeliyim”

Maung Moe, Ye Yint ve sendika üyesi Ohnmar Myint, karşılaştıkları zorluklara rağmen birliğe katılmaktan pişman olmadıklarını söyledi. İşten çıkarmaları, işçi temsiline ve mücadelesine ihtiyaç duyulduğunun kanıtı olarak gördüklerini söylüyorlar.

Ohnmar Myint, hem Myan Mode’daki işten çıkarmalara hem de Asya’daki diğer fabrikalara atıfta bulunarak, “Burada işçi temsilcileri olmadan konfeksiyon işçilerinin geleceği için endişeleniyorum” diyor. “Ama şimdilik, ailemi sağlama alma ve masaya yiyecek alma konusunda endişeliyim.”

 

Ah kötü çocuk, Myan Mode!

Sendikal mücadeleyi engelleme ve sendikalı işçi avı, konfeksiyon sektörünün tedarik zincirinde her daim büyük bir sorundu. Avrupalı büyük markaların ürünlerini üreten 40 milyon Güney Asyalı işçi var ve işçiler açısından oldukça kötü ve güvencesiz çalışma koşulları, düşük ücretler, tazminatsız işten çıkarmalar her zaman işçilerin önündeki sorunlardı.

Kovid-19 ile beraber tedarik zincirinin yaşadığı bozulma ve zararlar; patronların işçilere dönük yeni baskılar üretmesine ve daha fazla sömürü için planlar yapmasına neden oldu.

Ancak daha köklü bir sorun var ki; işçilerin direkt karşı karşıya geldiği fabrika yöneticileri ve patronları, bu sömürü ağının sadece bir halkası… Büyük markalar, kendileri ile çalışacak fabrikalar için belirledikleri “davranış kuralları” ile işçilerin haklarının korunması için gerekenleri yaptıklarını düşünüyor ve “başlarını bunlarla ağrıtmak” istemiyorlar.

Örneğin piramitte Zara ile Myan Mode arasındaki kat olan ve Myan Mode’ye Zara’nın siparişlerini dağıtan ana şirket Inditex, Myan Mode’deki işten çıkarmalara ilişkin yaptığı açıklamada “üreticiler için davranış kurallarının işçi temsilcilerine karşı herhangi bir ayrımcılığı açıkça yasakladığını” söylüyor. Şirket, bir e-postada, Myan Mode’da “durumu aktif olarak takip ettiğini” ve “işçiler için mümkün olan en iyi çözümü elde etmeye çalışacağını” belirterek kendisini aklayıp, işçi düşmanlığında faturayı piramidin kendi altındaki katına kesiyor.

Keza Avrupa’daki mağazalarını yeniden açmaya başlayan Mango da, e-postayla yaptığı açıklamada, “fabrika işçilerinin insan haklarına saygı duyulmasını sağlama gereğini anladığını” belirtiyor. Ve tedarikçilerle bu konuda “sürekli bir diyalog sürdürdüğünü” söylüyor.

Görünen o ki, büyük markalar adeta bir melek gibi işçileri korumak için “ellerinden geleni yapmasına” karşın Myan Mode, işten çıkarmalara ve sendikalı işçilere karşı vahşice saldırmaktan vazgeçmiyor! Kötü çocuk Myan Mode!

 

“Patronlardan sonra devletler sendikalaşma önünde engel”

Küresel sanayi işçileri sendikası IndustriALL’in verilerine göre Myanmar’daki bir konfeksiyon işçisinin gündelik yevmiyesi 3.50 dolara denk geliyor ve işçilerin yalnızca yüzde 2’si bir işçi birliğine üye. Başka bir Güney Asya ülkesi olan Bangladeş’te konfeksiyon işçilerinin yüzde 5’i işçi birliği üyesi.

Kamboçya, konfeksiyon işçilerinin yüzde 80’inin örgütlü olması ile diğer Güney Asya ülkelerine göre daha fazla öne çıkmasına rağmen sendikalılığın çok parçalı olması, toplu iş sözleşmelerinde pazarlığın sorunlu geçmesine neden olduğu için ciddi bir sorun da yaşıyor.

Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu ITUC’a göre; Bangladeş, Kamboçya, Hindistan ve Myanmar hükümetleri konfeksiyon işçilerinin hak alma ve sendikalaşma mücadelesinin patronlardan sonra gelen ikinci büyük engelleyicisi. ITUC geçen yıl, bu devletlerin işçi eylemlerine polis şiddeti eşliğinde göz yaşartıcı gazlarla, tazyikli su ile saldırdığını ve işçileri hapsederek cezalandırdığını kaydediyor. Sendika kurmaya çalışan işçiler, bu ülkelerde, işten çıkarılıyor ve fabrikalar tarafından kara listelere alınıyor.

Dünya çapında sendikal mücadeleyi engelleyen, baskı altına alan ülkelerin sayısı 2018’de 92 iken, 2019’da bu sayı 107’ye çıkıyor. Pandemi ile devam eden 2020 ve sonrasında patron ve devletlerin bu konuda daha da baskıcı olacağı aşikar.

 

Gazeteci Elizabeth Paton’un, Myanmar ve genel olarak Güney Asyalı konfeksiyon işçilerinin pandemide emek mücadelesi deneyimlerini konu edinen New York Times’taki yazısından faydalanılmıştır. 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu