Makaleler

30 Ağustos’ta aslında ne oldu?

30 Ağustos 1922: Anadolu Rumları yaşadıkları yerlerden sürüldü, ekonomik ve sosyal hayat çöktü

Kemalist tarih yazarları tarafından “Zafer Bayramı” olarak anılan 30 Ağustos, aslında Anadolu’nun binlerce yıllık yerli halkı olan Rumların köklerinin kazındığı meş’um bir gündür. İngiltere ve Yunanistan’da ağır savaş masrafları yüzünden bunalan işçiler barış için gösteriler yapıyor, her iki ülke siyasi ve ekonomik krizlerle boğuşuyordu. Anadolu’da tek güç olarak kalan Yunan ordusu geri çekilmeye başlamıştı.

İngiltere’de Lloyd George Hükümeti, artan barış gösterileri ve işçi grevleri karşısında istifa etmek zorunda kalmıştı. Ülke derin bir ekonomik ve siyasi krizle boğuşurken, savaşı sürdürecek gücü kalmamıştı. Bu yüzden İngiltere Türkiye’den neredeyse tümüyle çekilmiş ve Yunan ordusuna olan pek az desteğini de geri çekmişti.

Zaten “Kurtuluş Savaşı” boyunca İngiltere ile Anadolu Hükümeti güçleri arasında herhangi bir silahlı çatışma yaşanmamıştı. Kasım 1918 ile Ekim 1922 arasında Anadolu’da bir çatışmada yaralanan veya ölen bir tek İngiliz askeri yoktu.

Mayıs 1919’da İzmir’e girdikten sonra, bunu izleyen üç yıl boyunca Batı Anadolu’nun büyük kısmını ele geçiren Yunan ordusu da iddia edildiği gibi çok güçlü bir ordu değildi. Türk Genelkurmayı’nın verilerine göre, Anadolu’daki Yunan askeri mevcudu ile Anadolu Hükümeti güçleri mevcudu, her ikisi de yaklaşık 200.000’er kişi olmak üzere, aşağı yukarı aynıydı.

Yunanistan, savaşa Başbakan Venizelos’un yoğun çabaları sonucu girmişti. Oysa Yunanistan’da yoğun bir savaş karşıtı hava esiyordu. Bilhassa 1922 yılında büyük savaş harcamaları nedeniyle ülke ekonomik krize girince, enflasyonun % 400’lere tırmanması sonucu barış isteyen büyük gösteriler yapılmaya başlanmıştı. Yunan ordusu dünyadaki genel kriz ve kaos ortamının da etkisiyle geri çekilmeye başlamışken, “Millî Kuvvetler” Batı Anadolu’da bir yandan Yunan ordusunun artçı birliklerini, öte yandan da yerli Rumları önüne katıp kovalıyordu.

Cumhuriyet döneminin etkin gazetecilerinden, milletvekili, Atatürk’ün yakın çevresinden Falih Rıfkı Atay, Atatürk’ün hayatını anlattığı “Çankaya” adlı eserinde bu durumu şöyle anlatıyordı:

“(…) Batı Anadolu’yu Türkler için oturulmaz bir çöle çevirmek isteyen Yunanlılar, gerçekte kendi ırklarının, mitoloji masallarından son tarihi günlerine kadar, bu topraklardaki yaşayışlarına son vermişlerdi. Rum halk köklerine kadar sökülüp atılmakta idi. Onlarla beraber İzmir’in, bütün Batı Anadolu’nun her türlü ekonomisini de köklerinden söküp atıyorduk. Bir merkezde kasabalılar bize gelmişler: -Arabamızı tamir ettiremiyoruz, giden Hıristiyanlardan sanat sahibi olanları geri gönderseniz… demişlerdi.

Yanmamış yerlerde çarşılar kapalı idi. Ticaret ve iyi tarım onların elinde olduğundan, Türkler alışmadıkları bir hayat tarzını yeni baştan kurmaya mahkûm idiler. (…)” (Çankaya, Falih Rıfkı Atay, Kral Matbaası 1984, S. 331-332)

Atay’ın da gayet açık bir şekilde dile getirdiği gibi, mitolojik devirlerden beri Batı Anadolu’da yaşayan Rum halkı “Milli Kuvvetler” tarafından öldürülmüş, kaçırılmış, yok edilmişti. Bu esnada daha önce Ermeni Soykırımı’nda Ermeniler de ortadan kaldırılmış olduğundan, zanaat ve ticaret erbabı Rumların da ortadan kaldırılmasıyla birlikte ülkede ekonomik ve sosyal hayat neredeyse durma noktasına gelmiş, onlarca yıl da bir daha kendisini toparlayamamıştı.

Bugün “Zafer Bayramı” olarak kutlanan gün, aslında Türkiye adı verilen toprak parçası üzerinde yaşayan insanların en kara günlerinden biridir. Bugün bile yaşanan ekonomik ve sosyal sıkıntıların Ermeni soykırımıyla atılan temeli, 30 Ağustos günü sağlamlaştırılmıştır. Kemalistler, kendilerinden önce İttihatçıların başlattığı “Anadolu’yu Türkleştirme” siyasetini sürdürerek Anadolu’yu Türkleştirmiş, bunu kuşaklar boyunca sürecek bir felaket pahasına yapmaktan çekinmemişlerdi. (Kaynak: marksist.org)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu