Makaleler

ABD’nin Suriye’ye füze saldırısı ve gösterdikleri

Suriye Ordusu’nun İdlib’te gerçekleştirdiği saldırının ardından gündemde yer edinen kimyasal silah tartışmaları devamında kendini ABD’nin hava saldırısı ile devam ettirdi. Esad’ın kimyasal silah kullandığına ilişkin Suriye Gözlemevi’nin iddiaları ile hareket eden ABD gerçekleştirdiği saldırı ile şaşkınlık yarattı. Aslında şaşkınlık Trump’ın Ortadoğu’dan çekilme yönlü yaklaşımlarını ilk günden itibaren dile getirmesi ve tablonun hiç de bu yaklaşıma uymaması ile ilgilidir.

Trump’ın ABD’de yeni bir dönem olarak atfedilmesi emperyalizme dair bakış açılarında ciddi sakatlıkların sonucudur. ABD ulusal güvenliği diye atfettiği ve bu konuda ortaya attığı teorileri ve doktrinleri ile kendi pazar ihtiyacını şekillendirme ve elde tutmayı hedeflemektedir. Emperyalizm açısından ise bakıldığında gelinen buhran bu pazarların yetmediği veya bu pazar düzeni ile mevcut ihtiyaçların ikame ettirilemediğidir. Bu kapsamda Ortadoğu’da ABD ile Rusya’yı karşı karşıya getiren durum bundan ibarettir. Öyle ki ABD’nin tek kutuplu dünya istemi ve bu yöndeki çabaları artık eskisi kadar iddialı değil aksine daha kırılgan durumdadır. Bunun nedeni ABD’nin girdiği ekonomik ve siyasal çıkmazdır. Irak yenilgisinin ardından ardı arkası gelmeyen politik kayıplar her dönem ABD’nin otoritesini sarsmıştır. Son olarak da Suriye pazarını ele geçirme çabası elinde kalmış ve öyle ki bu noktada kendisi ile hareket eden uşaklarını kontrol edemez hale gelmiştir. İşte Trump’ın yönetime geldiği günden bu yana endüstriyel üretimi ABD’ye geri getirme vaatleri bu hastalığın ve çıkmazın sonucudur.

ABD dış politikadaki oyun kuruculuğu ve saldırganlığı 2008 yılından bu yana süregelen krizi derinleştirmiş ve özellikle ABD’de orta sınıftan başlayarak ciddi bir yoksulluğa itmiştir. Bu durum ABD halkını tedirgin etmiştir. Ancak şöyle bir gerçek var ki ABD iç politikaya yönelse de içte yaşadığı bu krizi atlatamayacak durumdadır. Zira ABD mevcut iç politikaları dış politikaya bağlıdır ve genel olarak bu sömürgeci durumunu idame ettirmek onun içim yaşamsal bir sorundur. Dünya genelinde ABD’nin prestijinin zedelendiği söz konudur ve Trump’un ciddiyetsizce Suriye saldırının talimatını hemen verdim diyerek efelenmesi bu prestiji kurtarmayı çalışmanın çabasıdır bir yanıyla. “ABD, nevi şahsına münhasır bir lider olarak bu konuda her hangi bir şey yapacak güçte değildir. ABD’nin müdahale etme ve ‘küresel düzeyde polislik’ rolü üstlenme girişimleri ise durumu daha da kötüleştirdi. (Afganistan, Libya, Suriye ve Ukrayna gibi) Aynı durum göç içinde geçerli. Göç, hem ABD hem de Batı Avrupa’da sosyal kalkınma ve kimliğin önündeki büyük bir meydan okuma haline geldi Amerikan toplumu, Latin Amerika mültecilerinin kileleri halinde göç etmelerine hazırlıklı durumda değil. Avrupalı Amerikalılar için oldukça yararlı olan ‘entegrasyon potası’ sadece gücünü kaybetmekle kalmadı, aynı zamanda da çöktü. Yüzyılın Ortasına gelindiğinde ise bir ABD ırkçılık ve islamafobi ile karşı karşıya kaldı.” (Dimitry Suslov/Şubat 2017)

İşte tüm bu bahsettiklerimiz Obama döneminde elde kalan ve giderek boyutlanan sorunlarıdır ve aslında Trump yeni bir şekillenişin değil mevcut çelişkilerin alternatifsizliğinin ürünüdür ABD açısından. Ancak Trump’ta aranan o farklılık maalesef söz konusu değildir.

Basitçe belirtmek gerekirse Obama döneminde ortaya çıkan Dış politika uzlaşısı, ve DAİŞ’in semirtilmesi Amerika toplumu açısından bir ulusal güvenlik kaygısını açığa çıkarmıştır.

İç ve dış politikada ekonomik ve siyasal krizler büyümüş ve bu noktada ortaya çıkan tepkinin en ön cephesine Trump yerleşmiştir. Trump’un popüler olmasının temel sebebi ise popülist açıklamalarının kamusal hissiyatla ve daha önceki dış politika uzlaşısınının genel anlamda reddedilmesidir.

 

Oyun içinde oyun

İşte ABD açısından yıkılan ve harap olmaya yüz tutmuş olan bu prestijin tesisi için Suriye’deki saldırı bir fırsattır. Tüm Ortadoğu analistleri Trump’ın Suriye konusunda 180 derece dönüş yapışını şaşkınlıkla izliyor. Ancak bu durum karşısında en dikkat çekici konu Rusya’nın bu durumdan haberinin olmasına karşın engelleme çabası içinde olmaması ve hatta buna izin verdiği yönünde. Kuşkusuz bunun en net emaresi ABD’nin seyir füzelerini ve engelleyecek sinyal ve kalkan sistemi Lazkiye’ye yerleştirilmişti. Öyle ki Rusya bunu gündeme getirdiğinde Rusya’nın artık ABD ve NATO karşısında bir meydan okumaya kalkıştığı belirtilmişti. NATO Yüksek Komutanı olan General Philip Breedlove’a göre, Rusya bu silah sayesinde konvansiyonel savaş alanında ABD’ye karşı üstünlük sağlamıştı.  Dolayısıyla ABD’nin bu füzeleri Rusya tarafından nasıl ve neden engellenmedi? Soru bu. Öyle ki saldırı öncesi Rusya, ABD tarafından haberdar edildi. Bu sistemin füzelerin yönlendirme sistemlerini devre dışı bırakması gerekirdi. Bu durum iki sonucu çıkarabilir. Ya ABD’de Rusya’nın sistemine alternatif bir teknik geliştirildi ya da Rusya bu saldırıya sessiz kaldı. Suriye hava savunma sistemi, Suriye Arap Ordusu tarafından kontrol edilen S-300 ve Rus Ordusu tarafından kullanılan S-400 füzelerinden oluşuyor. Her ne kadar bugüne kadar bu durum savaş alanında henüz yaşanmamış olsa da, bu silahların seyir füzelerini de engelleme yeteneğine sahip olduğu kabul ediliyor. Tabii ki bu silahlar otomatik olarak devreye giriyor. Bunlar da devreye girmedi. Ne Rus Ordusu, ne de Suriye Arap Ordusu tarafından hiçbir savunma sistemi füzesi ateşlenmedi. Öyle ki “böylesi bir saldırıyı bekliyorduk” demelerine rağmen…

Öyle ki gerçekleştirilen saldırıda kullanılan füzeler genel olarak imha edilmediği sürece hedefine mutlak bir şekilde erişebilen füzelerdir ve ne hikmetse 59 füzeden 23’ü hedefini buldu. Hedefini bulan hedefler ise genel olarak tahliye edilmiş iki uçak üssü. Kuşkusuz burada bir mizansenden bahsetmek mümkündür.

Trump, Beyaz Saray’a geldiğinden beri ülkesinin izlediği politikayı değiştirmeyi ve bugünkü çatışmaların yerine işbirliği biçimlerini ikame etmeyi denediğini söylüyor. Bunun en net örneği ise “Genişletilmiş Ortadoğu” sorunuyla ilgili olarak, tekfirci örgütlerin yok edilmesidir. Bu radikal çıkışını sürdürdüğü günlerde Suriye devletinin meşruluğunu kabul ettiğini dile getirdi ve Esad’ı tanıdı. Suriye’nin müttefiki Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah el Sisi’yi kabul etti ve onu tekfirci çetelere karşı verdiği mücadeleden dolayı tebrik etti. Washington ve Şam arasında doğrudan iletişim hattını yeniden tesis etti. Kuşkusuz bu yaklaşımlar Trump’ın müttefiklerini kendi politikasına ikna etmeyi hedeflemiştir. Muhalefeti için ise böylesi bir saldırı şarttı. Zira kendisinin karşısında konumlanan Hillary Clinton böylesi bir saldırının gerçekleşmesi konusunda muhalefetini aktif sürdürmektedir. Bu saldırı kendisine artık karşı çıkamayacak olan muhalefetini de memnun etmiş oldu. Bu açıdan Trump, Rusya ve Suriye dahil bütün dünyayı haberdar ettikten sonra kısmen boş bir askeri üsse seyir füzeleri ateşlenmesi emrini verdi. Bu noktada ise Suriye Ordusu kimyasal silah kullanımı konusunda birçok belge açığa çıkardı. Ve tekfirci çetelerin kullandığı kimyasal silah tesislerini açığa çıkardı. Bunun yanı sıra Rusya’da tekfirci çetelere kimyasal malzeme temin eden aralarında Gültaş Kimya, Marikem Kimyevi ve Endüstriyel Ürünler, Metkim, EKM Gübre ve Diversey Kimya Türk şirketlerinin de olduğu bir liste yayınladı.

Suriye devleti bu noktada ortaya konulan pratiği bıyık altından gülerek karşıladı ve aynı hava üssünden kaldırdığı uçaklarla İdlib’e tekrar hava saldırısı gerçekleştirdi. Bu durum Esad’ın elinin ilk dönem olduğu kadar güçsüz olmadığını göstermiştir. Rusya ise ABD ile arasındaki Suriye Memorandumu’nu iptal ederek artık hava saldırılarını daha rahat gerçekleştirme fırsatı yakaladı.

DAİŞ ise mevcut saldırıyı fırsat bilerek Humus’ta ve Palmira’da tekrar saldırıya geçti. Bu durum DAİŞ açısından bir fırsat yaratmışken Rusya ise bölgeye tekrar yığınak yapma fırsatı yakaladı. 1000 kişilik bir kara birliği eşliğinde füze sistemini bölgede arttırdı. Tüm bu gelişmeler ise ilerleyen dönemlerde daha şiddetli bir sürecin işaretini vermektedir.  

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu