GüncelManşet

PUSULA | Sınırlar zorlanmadan gelişme olmaz!

Elimize e-mail yoluyla ulaşan Proletarya Partisinin iç yayınından alınan aşağıdaki yazıyı güncelliğinden dolayı olduğu gibi yayımlıyoruz. 

(…)

Kolektifimizde yaşanan ideolojik-politik-örgütsel krizin, belli noktalarda sonlanmış olmakla birlikte oldukça uzun bir zamanımızı aldığını belirtmiştik.

Bilinir ki, krizlerin çok fazla uzamasının sorunların çözümünü zorlaştırma olasılığı yüksektir. Geldiğimiz aşamayla birlikte tasfiyeci/darbecilerle yaşananları, yaşanan sorunun ideolojik-politik-örgütsel kökenlerini ve bunun karşısında bizlerin ele alışlarını ortaya koyarak kitlemiz, taraftarlarımız, militan ve kadrolarımızla kolektif bir ele alışla aşarak ve sınıf mücadelesinden bizi geri tutan yanlarımızdan kopuşarak acımasızca hesaplaşarak yeniyi yaratacağız. Tüm adımlarımız buna uygun olmak zorunda-olacak da. “Tüm krizlerin büyük önemi, gizli olanı açığa çıkarmaları, sınırlıyı, yüzeyseli, ayrıntıyı bir kenara itmeleri, politik moloz yığınını ortadan kaldırmaları, gerçekten yürüyen sınıf mücadelesinin gerçek saiklerini ortaya koymalarıdır.” (Lenin)

Krizler ortaya çıkardıkları gerçekler nedeniyle, -özellikle politika anlamında- aynı zamanda sıçrama yapmanın, yüklerden kurtulmanın, yolunu daha açıklıkla ve güvenle belirlemenin potansiyelini de içinde taşır. Bu bir “potansiyeldir”. Yani içinde saklıdır ve eğer bu potansiyel görülemez, ortaya çıkarılamaz ve kullanılamazsa, ustalıkla işlenemezse krizler artık eskinin tekrarı da olamaz ve daha ciddi geri düşüşlere yol açabilirler.

Kolektifimizdeki kriz çok açık bir şekilde dogmatizm ve bürokratizmin rengini verdiği ve iddia edildiği gibi örgütsel değil ideolojik-politik ve örgütsel bir niteliktedir.

Şimdi açıklıkla sormak gerekir; sadece son on yılımızı ele alsak bile kolektifimizin ve ona bağlı ordumuzun, gençlik, kadın ve diğer faaliyet alanlarının bir bütün olarak gidişatından kimler memnundu? Taraftarlarımızdan kadrolara üretimsizlikten, mücadeleye cevap olamamaktan, sürekli genel belirlemeler yapıp canlı yaşamdan kopuk olmaktan herkes rahatsızdı. MK’mız yıllarca bir araya gelip Türkiye’nin tam merkezinde olduğu Ortadoğu’daki son gelişmeleri, Kürt sorununu, devlette yaşanan değişimi konuşmamış/tartışmamıştır. Sunulan “genel reçetelerle”, formüllerle işler idare edilmiş, yürütülmeye çalışılmıştır. İşin kötü yanı bunun doğru olduğu savunulmuş, apolitiklik görülmeden politika ideolojiyle eşleştirilmiştir.

Gelinen aşamada iki gerçeklik ortaya çıkmıştır; Tasfiyeci/darbeciler bu gerçekle yüzleşmeyi, hatalarını kabul etmeyi reddetmiş, önce HBDH sonra referandum tavrı ve en son devrimcilere yönelik şiddetle yerini koruduğunu, kendini sorgulamaktan uzak olduğunu, eski dogmatik/bürokratik yapıyı koruyacağını açıkça göstermiştir.

Yüzleşmek ise önemli bir cesaret ve güven gerektiren kendini aşmanın temel kıstaslarından olan eskiyi, geri tutanı güçlü bir red ve yeniyi kucaklama iradesidir. Lenin devrimin arifesinde dahi alt üst oluşu göremeyecek ölçüde “donuklaşan, uyuşuklaşan, atıl kalanlara” seslenir bir yazısında! O sesleniş bizim şu anda ihtiyacımız olan ve aslında her yeni dönemeçte akıldan çıkarılmaması gereken bir sesleniştir;

“Biz… dünyayı değiştirmek istiyoruz…

… Fakat kendi kaderimizden korkuyoruz. ‘Alışılmış’, ‘sevdiğimiz’ kirli gömleği çıkarıp atmakta tereddüt ediyoruz…

Kirle gömleği çıkarıp atmanın zamanıdır, temiz çamaşırlar giymenin zamanıdır.” (Lenin, S. Eserler, c. 6, s. 131)

Artık alışkanlıkların, ilerlemenin önündeki en büyük engel olduğu gerçeğini, tüm ilerlemelerin yadsımasıyla beraber geldiğini, bunu zamanında yapmanın mücadeleye cevap olmayı getireceğini tartışmasız bir gerçek olarak görmeliyiz.

devrimde sınırları zorlamakBizim bu ayrışmada yeni ve ileri olanı temsil etmemizin en önemli nedeni, hizip olduğumuz iddia edenlere verdiğimiz cevapta görüldüğü gibi kendimizi bu krizin dışında tutmamamız ve bununla bütünsel hesaplaşmayı, “yenilenme” iddiasıyla, tereddütsüzce ortaya koymamızdır. Bilimden felsefeye, oradan politikaya ve örgütsel mekanizmaya kadar bizi sınıf mücadelesinden alıkoyan nedenlerin kökenine inme kararlılığını göstermek dışında bir seçeneğimiz yoktur. Kim bunu reddediyorsa, hangi yoldaşımız bu konuda tutukluk gösteriyorsa eskiyle yüzleşemiyor demektir. Bilinmelidir ki temiz çamaşırı giymeden hemen önce yaşanan çıplaklık sadece ve sadece kirliyi atmanın olağan sonucudur. Anlık düşünmek, anlık kaygılar için kirli gömlekle kalmayı istemek donuktur, uyuşukluktur, ataletten beslenmedir.

Mevcut durumu bir bütün değerlendirdiğimizde karşımıza şöyle bir tablo çıkmaktadır;

Genel anlamda her alanda başkanlık sisteminin de gösterdiği gibi devlet AKP kuruculuğunda yeni bir yapılanmaya gitmektedir. Halka, devrimcilere ve her türlü muhalefete karşı saldırılar boyutlanmakta, hiçbir demokratik eyleme izin verilmemektedir. Kürt illeri bu süreçte yakılıp yıkılmıştır. Kürt ulusal hareketi dışında bunlara neredeyse cevap verilmemiş, cevap verebilme imkanı olarak ortaya çıkan HBDH ise bizim açımızdan politik körlük ve dogmatizmin kurbanı edilmiştir. Kitleler durumlarından memnun değildir. Sokaklarda kalınarak mevcut rahatsızlık gösterilse de bunların hiçbiri devlet iktidarını zorlamamaktadır. Ancak yine de onu zayıflatan, teşhir eden, katılımcılarını devletin gerçekliğiyle yüzleştiren bu hareketleri kapsayıcı bir rota izleyerek, çoğu noktada gerisinde kaldığımız bu hareketlerin bir parçası olabilecek, dahası bu hareketleri iktidar hedefine yöneltebilecek bir kapasiteye ulaşmak zorundayız. Bunu, kitle kuyrukçuluğu noktasına düşmeden yapabilmek için sağlam, militan ve merkezi bir örgüt mekanizması, iktidar hedefinin ve ilkelerimizin yön verdiği, planlı-programlı bir hareket tarzı ve Mao’nun öğretilerinin ışığında uygulayacağımız doğru bir kitle çizgisi oluşturmalı ve uygulamalıyız.

Bu konudaki potansiyelimizin varlığı, Kürt sorunundan kadın meselesine gençliğin canlılığına kadar aldığımız tavırla ortadadır. Faşizmin saldırıları ve kendini yeniden yapılandırması karşısında özellikle HBDH ile birlikte mücadeleyi büyütmeye çalışmak, bununla birlikte tüm alanlarda iç örgütlenmeler sağlamak, derinleştirmek ve özellikle illegal tarzda yaygınlaştırmaya çalışmak ihtiyaçtır. HBDH’yle ilişkimiz, darbeci-tasfiyeci sahte MK tarafından yapılan açıklamadan kaynaklı özellikle kamuoyunda belli belirsizlikler taşımaktaydı. O süreçte, HBDH üyesi örgütlerle görüşme yapılarak, üyelikten çıktığımıza dair belgenin sahte olduğunu, ancak kamuoyuna ve kendilerine de yansıyan sorunlarımızdan kaynaklı bu alana şimdilik yönelemeyeceğimizi bildirmiştik. Örgütlenme Komitemiz, HBDH konusunu da gündemine alarak, bu ittifakın altına attığımız imzayı sahiplenmeye karar vermiştir. Yani Partimiz, HBDH’nin üyesidir ve bu konuda üzerine düşen görevleri gücü oranında yerine getirecektir. Tüm kuvvetlerimizin yapabileceklerinin en iyisini yaparken diğer taraftan hem örgütlülükleri tekrar oluşturmaları ve hem de kendilerini korumaları gerekmektedir. Özellikle halkın en yoksul, sistemle çelişkisi en azla olan kesimleri belirlemek ve oralarda istikrarlı, süreklileşmiş bir faaliyet örmenin adımlarını şimdiden atmak gereklidir.

Tüm bunlar militan ve kadroların kendi eğitimlerine daha fazla yüklenmelerini ve eski, alışılmış tarzı sorgulamalarını ve sonuçlar çıkarmalarını gerektirmektedir. Artık kısa vadeli, günü kurtaracak hiçbir pratiği kabul etmemeli, sınırlarımızı sonuna kadar zorlamalıyız. Gelişme sadece ve sadece sınırları zorlayanlar tarafından yaratılır. Kendilerini pirüpak sayanların, gömleklerinin kirliliğine bahane uyduranların bir süre sonra bu bahanelere kendilerinin de inanması işten bile değildir. Yaşanan krizden sınıf mücadelesine cevap olan eskimiş, geri kalmış yanlarıyla kopuşan bir parti olarak çıkabileceğimize inancımız tamdır/tam olmalıdır. “Doğru bir görev, doğru bir siyaset ve doğru bir çalışma tarzı ile bunu başaracağımızı biliyoruz. Yeter ki tarih yenilenmeyenleri affetmeyecektir” şiarının gereklerini yerine getirelim.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu