GüncelMakaleler

Kadın Direnişi | Erkek devletin saldırılarına karşı kadınlar direnişte

"Kadınlar tüm saldırılara karşın kadın dayanışmasıyla karşı koyuşu örgütlüyor. Kadınların mücadelesi, kadınlar güç biriktiriyor, güçleniyor, isyanın en önünde yerini alıyor. 8 Mart bunun önümüzdeki ilk durağı olacaktır"

Nadira Kadirova’nın AKP Milletvekili Şirin Ünal’in evinde “şüpheli intihar”ı ya da cinayeti aydınlatılmadan benzer bir olay daha kamuoyuna yansıdı.

Bu kez Fırat Üniversitesi’nde okuyan aynı zamanda gazetecilik yapan, Yeldana Kaharman’ın yine AKP Milletvekili Tolga Ağar tarafından cinsel saldırıya maruz kaldığı ve “şüpheli” bir şekilde öldüğü kamuoyuna yansıdı.

Yine aynı günlerde Munzur Üniversitesi ikinci sınıf öğrencisi 21 yaşındaki Gülistan Doku, kentin Pertek dâhil birçok ilçesinde, küçük yaşta kız-erkek çocuklarına yönelik uzun süreli, sistemli cinsel istismar suçlarını işleyen “güvenlik-kamu” görevlileri çetelerinin cezasızlık-dokunulmazlık zırhıyla korunduğu 88 bin nüfuslu Dersim’de, kayıplara karıştı.

50’li günlere varmak üzereyiz ancak Gülistan’ın nerede olduğuna dair hiçbir iz bulunamayan ve ailesinin ısrarlı itirazlarına karşın intihar ettiği iddia edilen Gülistan’la ilgili soruşturma, kaybolmadan önce evinde uzunca süre kaldığı, tartıştığı, kendisine şiddet uygulayan eski erkek arkadaşı ve olayın tek “şüphelisi” Zainal Abakarov’un üvey babasının da görevli olduğu Dersim Asayiş Şubesi tarafından yürütülüyor.

Kentte Gülistan’la ve çocuk istismarıyla ilgili olanlar da dâhil, her türlü eylem ve etkinlik Valilik kararıyla yasaklandı. Ama kadın öğrencilerin, üniversitenin bilgi işlem dairesi başkanının, “kadın öğrencilere cinsel saldırıda bulunduğunu, öğrencileri tehdit ederek vali, kaymakam ve üst düzey kamu görevlileri ile para karşılığı cinsel ilişkiye zorladığını” beyan ettiği ve herkesin her şeyi bildiği bu kentte, cinsel istismar davası soruşturması elbette ve mutlaka ki “gizlilik” kapsamında.

Nadira’nın durumu herkesin malumu. Çok açık şekilde AKP’li Şirin Ünal’ın evinde ölü bulundu ancak soruşturmanın üzeri kapatıldı, dosyaya gizlilik kararı getirildi. Dosyada gizlilik ya da kısıtlılık son dönemde devletin-yargının bir katliam veya cinayetin üzerini örtmek için kullandığı bir “hukuki” bir araç haline getirildi.

Bu cinayet henüz aydınlatılmayı beklerken, Elazığ Milletvekili Tolga Ağar’ın adı, Fırat Üniversitesi öğrencisi Yeldana Kaharman’ın cinsel saldırıya marul bırakıldıktan sonra katledilmesiyle gündeme geliyor.

Tolga Ağar, evet bildiniz Mehmet Ağar’ın öz oğlu. Ağar’ın, 21 yaşındaki Kırgızistan asıllı gazeteci Yeldana Kaharman’ı 27 Mart 2018’de kendisiyle röportaj yapması için Dersim/Pertek ilçesine çağırdığı, burada tecavüze uğrayan Yeldana’nın, yarı çıplak halde Pertek Jandarma Karakolu’na sığındığı ve Mehmet Ağar’ın oğlunu helikopter göndererek bölgeden aldırdığı iddia ediliyor.

Yeldana bir gün sonra evinde ölü bulunuyor ve ölüm kayıtlara “şüpheli ölüm-intihar” olarak geçiyor.  Yeldana’nın otopsi sonucuna ilişkin bilgi bulunmuyor.

Devlet-yargı işbirliği kadınları, bedenlerini hedef alıyor

Bu üç kadının yok edilme, kaybedilme, katledilme hikayesi birbirine çok benzer ve daha nice benzer kadın katliamı “hikayesi” var; Şule Çet, Rabia Naz… Bu liste uzar gider. Bu “hikayelerin” hemen hepsi devletin dokunulmazlık zırhı ile, erkek yargının devletle işbirliği halinde işlenen kadın cinayeti ve cinayetin üstünün örtülmesi şeklinde sonuçlanıyor.

Kadınların ısrarlı mücadelesi sonucu Şule Çet’in cinsel saldırı sonrası katledildiği ortaya çıktı ancak Nadira ve  Yeldana istenilen düzeyde gündem olamadı, belki de kadın olmalarının yanında göçmen olmaları  ile ilgilidir.

Gülistan Doku ise oluşan kamuoyuna rağmen Türkiye’nin en küçük şehrinde bulunamadı henüz.

Devletin kadınlara dönük düşmanlaştırıcı, ayrımcı politikaları, erkeği güçlendiren kurumları ile sürekli sistematik saldırıları sonucu her gün kadınlar katlediliyor.

Yürüttüğü savaş politikası ile kadınları hedef alırken, güçlendikleri alanları sistematik bir şekilde dağıtıyor, kadınların elde edilen kazanımlarına ciddi saldırılarıyla alanlarını yok ediyor.

Kendi iktidar güç ilişkileri içinde sermaye-yargı işbirliğinde katledilen kadınların cinayetleri kapatılıyor ve bazen ölü bedenler ulaşılmaz kılınıyor. Devletin 90’lardaki kaybetme siyaseti son 4-5 yıldır yeniden ve daha farklı yollarla işletiliyor.

 

Sistematik saldırılara karşı kadınlar dayanışma ile karşı koyacak

Burada söz konusu kadınlar olunca ise durum çok daha kolaylaşabiliyor. Kadınların alanları yok edilerek, güçlendikleri dernekler, merkezler kapatılarak, kadın mücadelesi her geçen gün daha fazla geriletme politikasının hedefi haline getirilerek, kadınlar yok edilmek isteniyor.

Ve devletin kadınlara dönük saldırıları sistematiktir diyoruz; bunu bu süreçte yeniden bir kez daha gördük.

Kadınların mücadele sonucu kazandığı nafaka hakkının gasbı kadını eve hapsetme politikasıyla birleşiyor, İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması planı ile 6284. Yasanın kaldırılması şiddetin ve cinayetin önünü açan, kadını sokaktan alıkoyan bir yerde duruyor.

Savaş ve işgal ile kadını ve başta Rojava kazanımlarını yok ederken, kadınları katlederek bedenlerini dahi yok ediyor. Saldırılar birbirinin halkası, tamamlayanı ve birbirine bağlı şekilde ele alınıyor.

Kadınlar tüm saldırılara karşın kadın dayanışmasıyla karşı koyuşu örgütlüyor. Kadınların mücadelesi, kadınlar güç biriktiriyor, güçleniyor, isyanın en önünde yerini alıyor. 8 Mart bunun önümüzdeki ilk durağı olacaktır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu