Makaleler

Özden Çiçek/Epistemolojik Kopuş Ne Söylüyor?

Mehmet Akkaya, Belge Yayınları’ndan çıkan yeni kitabı Epistemolojik Kopuş’un alt başlığında ‘Sanat ve Politikada; Bilimde ve Felsefede; Roman, Resim ve Şiirde Kopuşa Doğru: Muzaffer Oruçoğlu` diyor. Kitapta Oruçoğlu’nun fikir ve sanat dünyasına projeksiyon tutan yazar, ayrıntılı bir sunum sergiliyor. Felsefeci-yazar Mehmet Akkaya’nın, kitabının arka kapağında özetlendiği gibi; felsefi-ideolojik bilincin ülkemizdeki en yüksek akıllarından biri olarak yer alıyor Muzaffer Oruçoğlu.

M. Oruçoğlu`nun herhangi bir eseriyle buluşmayan okuyucular için oldukça idialı yargıların yer aldığı kitapta pekçok yerli ve yabancı sanatçıya da gönderme yapılıyor. Ancak Oruçoğlu’nu tanıyanlar için, hele hele eserlerinin neredeyse tamamını okuyanlar için yerli yerinde yargılardır dile getirilenler. Epistemolojik Kopuş* bir cümleyle özetlenmek üzere ne söylüyor diyecek olursanız; Muzaffer Oruçoğlu’nun sermaye kültüründen epistemolojik bir kopuş yaptığını ileri sürüyor, diyebiliriz.

Mehmet Akkaya`nın tüm yapıtlarını okumuş biri olarak belirtiyorum; her bir eserinde dildeki akıcılığını elden bırakmadığı gibi, her eserinde bir öncekine göre yeni ve zengin bir üslup geliştirdiğine tanık oluyoruz. Her eserinde kendini biraz daha geliştirdiği, tekrardan uzak durduğu, onu izleyenlerin dikkatini mutlaka çekecektir. Araştırma ve inceleme türündeki eserleri okumaya başlamadan önce kaynakça bölümleri ilgimi çeker doğrusu. M. Akkaya bu yanıyla da titiz ve detaylı çalışma yürütmeyi elden bırakmayan bir yazardır. Bunun için eserlerindeki kaynakça zenginliğine bakılabilir. İşlevsiz kaynaklara yer vermediği de gözlerden kaçmaz.

Epistemolojik Kopuş`u değerlendirirken hemen söylemem gerekir ki, Önsöz bölümündeki yazıyı M. Akkaya kendisi yazmış olmasına rağmen; kendisinden bahsederken üçüncü tekil şahıs olarak söz ediyor. Şimdiye dek rastlamadığım bir yöntem ve uygulama olması beni olumlu manada şaşırtmıştır. Kitap Filozofça serisinin yedinci kitabı olarak lanse ediliyor. Yazar daha önce de dil felsefesi, politika felsefesi ve sanat felsefesi kitaplarıyla ilgimizi çekmişti. Şimdi ise bu alanın bilgilerini Muzaffer Oruçoğlu’nun eserlerine yani şiire, resme, öyküye, politikaya, özellikle de romana uyguluyor. Dil ve felsefe oyunlarının içinde kaybolmadan, söylediği anlaşılan ve okurda etkiler bırakan bir kitap Epistemolojik Kopuş.

Kitabın özgünlüğüne kuşku yoktur. Zira otuzun üzerinde derin ve kapsamlı eserler vermiş, yüzlerce resim tablosu ve yontusu bulunan Oruçoğlu’na dair yazılan ilk kitap. Bu kapsam, biçim ve içerikte Türkçede yazılmış başka eserler var mı, doğrusu bilmiyorum. Kitabın içeriği bir hayli zengin. M. Oruçoğlu`nun tüm roman, şiir, öykü, destan ve denemelerinin yanı sıra siyasetinin ve resimlerinin de ele alındığı bir yapıtla ilk kez karşılaşıyoruz. Bu anlamıyla oldukça değerli bir çalışma olduğunu tekrar belirtmek isterim. M. Akkaya kitabının giriş kısmında öncelikle M. Oruçoğlu`nu kısa değerlendirmede bulunuyor. Yaşadığı dönemin toplumsal koşullarından söz ederken, günümüzde de bize eserleriyle ışık tutan Tolstoy, Goethe, Balzac gibi edebiyatçıların yanı sıra; Lenin, Marx, Mao gibi politik ve felsefik görüşleriyle önemli figürlere kadar geniş bir yelpazede karşılaştırmalar yaparak düşüncelerini sergiliyor.

Eserin birinci bölümünde ‘sanat, politika ve özgünlük’ başlığıyla‚ Gül Demir Çığlık adlı eseriyle sınıf mücadelesine yaklaşımını irdeliyo Oruçoğlu‘nunr. Sonrasında bir döneme damgasını vuran ünlü Tohum eserinden sözediyor. Daha sonra bir halkın direniş günleri adıyla Newroz romanı ele alınıyor. Romanlar, birçok romanla karşılaştırılıyor. Oruçoğlu’nun ayrıcalığı not ediliyor.

Yeni mekanlar ve romanda yeni arayışların adı: Kangurular deniliyor. Bu romanıyla M. Oruçoğlu eserlerinde yavaş yavaş yeni mekanların arayışını sürdürmek istemektedir. Yine bu bölümde Mitolojiden gerçeğe ismiyle Barbara Anna Kistler`e adadığı Uçurum Geyikleri adlı eseri detaylıca anlatılıyor. Betimlemeler, açıklamalar yapıldıktan sonra esere dair yargılarda bulunuyor Akkaya. Yazarın yaptığı eser özetleri, Oruçoğlu’nu okumamış olanlar için veya kısmen okumuş olanlar için bir ölçüde kolaylık da oluyor.

İhanet ve saldırılara karşı direnişin romanı olarak karşımıza Dersim eseri çıkıyor. Dersim romanı M. Oruçoğlu`nun en tartışmalı eseri olduğu fikri vardır yazarda. Birincisi romanın bilgi içeriğidir, diğeri ise romanda kadının ele alınış tarzıdır. Bu konuda romana yapılan eleştiriler ve Oruçoğlu’nun eleştirilere yanıtları da sorun edilmiş. Mehmet Akkaya‘nın, bu noktalarda Oruçoğlu’na eleştiriler de yaptığı görülüyor. Dolayısıyla kitap tipik bir övgü kitabı değil. Zira eleştirel bir mantığa da sahip.

Kitabın ikinci bölümünde ‘filozofça bakmak ve sanattaki felsefe’ başlığıyla deneme türündeki eserleri değerlendiriliyor. Sırasıyla Filozof, Çıplak ve Özgür, Denemeler. Yazar felsefenin içinden gelen biri olduğu için filozofça bakmayı önemsiyor ve Oruçoğlu da olay ve olgulara filozofça bakan biri olarak niteleniyor. Filozof adlı roman bu açıdan daha da ilginç bulunuyor.

Aynı bölümde Brunswick Delileri adlı romanıyla da şiddet unsurunun boyutları irdeleniyor. Akkaya burada birçok karakterde inandırıcılık sorunu saptıyor, romanda gereksiz uzatmalar olduğunu iddia ediyor. M. Oruçoğlu aynı zamanda şair olması nedeniyle epeyce yazdığı şiir ve masal kitaplarıyla kendini gösteriyor ve dolayısıyla da M. Akkaya için tabi ki inceleme konusu oluyor. Bunlardan birkaç örnek: Baba İshak Destanı, Mavi Munzur Masalları.

Şiir incelemesi yapmadan önce şiir mirasımız üzerine kısa bir değerlendirme yapılıyor ve ardından sınıf mücadelesi içinde şiirin yeri iredeleniyor. Bu bağlamda, Demirin Ve Ateşin Dilinden, Kahramanlık Kılamları, Falaris Prelüdleri, Huruç , Eşrefoğlu Al Haberi kitaplarından örnekler sunuluyor.

M. Akkaya`nın en fazla yer verdiği Grizu romanı ise eserin üçüncü bölümünde yer alıyor. Çünkü Grizu romanı hem hacmi gereği hem de sınıf mücadelesinin Türkiye`de gelişim seyrini incelemek açısından oldukça önemli bir klavuz eserdir. Dört ciltlik kitap için en iddialı eser de denilmektedir. Emile Zola`nın Germinal romanının Batı edebiyatında anlamı ne ise, Türkiye edebiyatında da Grizu odur deniliyor. Sanattan politikaya, politikadan sanata M. Oruçoğlu diye başlanan kısımda da Devlet ve Kömün adlı eserde dile getirilen siyasal görüşleri felsefenin ışığında değerlendiriliyor. Yine bu bağlamda kadın sorununa özgün ve derin değerlendirmelerde bulunduğu Karyaditler kitabı oldukça önemli bir eser olarak dikkat çekiyor.

M. Oruçoğlu`nun ressam olduğunu da gözönünde bulundurursak resimleri de dikkate değerdir. Bu bağlamda sekiz tane resim tablosu M. Akkaya tarafından değerlendirilmiştir. Kitapta sırasıyla; Hegel, Üretim, Merak, Baretli Yaşam, Aborcin Çocuk, Uzay ve Çocuk, Lesbos ve İhtiyar. Eserlerin adlarından da anlaşılacağı gibi tıpkı romanlarında ve şiirlerindeki fikir dünyası tuvale de yansımıştır. M. Oruçoğlu`nun tüm kitap kapakları bizzat kendi çizimleriyle yer alıyor. Bu da sanatın farklı alanlarında eserler veren sanatçılar için oldukça özgün bir alan olsa gerek.

M. Akkaya kitabının son bölümünü Grizu romanının dördüncü cildine ayırıyor. Grizu romanı bu kez hem modern bir roman, hem de dilde gelişen ve genişleyen anlam dünyasını oluşturması bakımından zirveye tırmanmaktadır. Ve en son olarak, ‘roman biter ancak mücadele sürer’ düşüncesi okuyucuya duyuruluyor. Epistemolojik Kopuş’un tezi adından da anlaşılacağı üzere, Muzaffer oruçoğlu’nun geleneksel estetik ve siyasal değerlerden koptuğu yönündedir.

Oruçoğlu Türkiye romanının en üstünde görülmektedir. Akkaya bunun politik alanda da geçerli olduğunu söylüyor ve bir tartışma açmak istediğini dile getiriyor. Umarım kitap böyle bir tartışma iklimi bulur.

Türkiye edebiyatı ve siyasi literatürde M. Oruçoğlu`nun hak ettiği ilgiyi bulmadığı düşüncesinden hareketle önemli bir katkı sunmuştur bizlere M. Akkaya. Bu çalışma sayesinde Oruçoğlu’nun şiirleri, romanları, resimleri düşüncüleri geniş çevrelere ulaşma imkanı yaratacağı umudunu taşımaktayım. Bu anlamıyla Mehmet Akkaya önemli bir görevi de yerine getirmiş oluyor. Muzaffer Oruçoğlu`nu tanımak isteyenlere bir fırsat sunmanın yanı sıra, yaşadığımız yüzyılın, felsefi-ideolojik bilincin ülkemizdeki en yüksek akıllarından biri olarak, nice nice eserler üretmesi dileğiyle iyi ki M. Oruçoğlu bizimle diyorum. Ve iyi ki onu geniş kitlelere anlatmayı kendine görev bilmiş yazar dostumuz Mehmet Akkaya var. Kalemine, emeğine ve bilincine sağlık!

*Mehmet Akkaya, Filozofça Epistemolojik Kopuş, Belge Yayınları, 2015, İstabnbul.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu