GüncelMakaleler

ANALİZ | DÜNYAYI SARSACAK BİR DEVRİM…(1/2)

Bugünkü takvimle 6-7 Kasım tarihlerinde komünistlerin hükümete ait binaları ele geçirdikleri ayaklanmaların ardından Rusya’da iktidar Sovyetler’in eline geçmiş oldu.

Varlıklarının toplumsal üretiminde, insanlar, aralarında zorunlu, kendi iradelerine bağlı olmayan belirli ilişkiler kurarlar; bu üretim ilişkileri onların maddi üretici güçlerinin belirli bir [sayfa 21] gelişme derecesine tekabül eder. Bu üretim ilişkilerinin tümü, toplumun iktisadi yapısını, belirli toplumsal bilinç biçimlerine tekabül eden bir hukuki ve siyasal üstyapının üzerinde yükseldiği somut temeli oluşturur.

Maddi yaşamın üretim tarzı, genel olarak toplumsal, siyasal ve entellektüel yaşam sürecini koşullandırır. İnsanların varlığını belirleyen şey, bilinçleri değildir; tam tersine, onların bilincini belirleyen, toplumsal varlıklarıdır. Gelişmelerinin belli bir aşamasında, toplumun maddi üretici güçleri, o zamana kadar içinde hareket ettikleri mevcut üretim ilişkilerine ya da, bunların hukuki ifadesinden başka bir şey olmayan, mülkiyet ilişkilerine ters düşerler.

Üretici güçlerin gelişmesinin biçimleri olan bu ilişkiler, onların engelleri haline gelirler. O zaman bir toplumsal devrim çağı başlar.” (K.Marx,1866)

6-7 Kasım 1917’de Komünist Partisi’nin önderlik ettiği işçi ve emekçi kitlelerin Rusya’da gerçekleştirmekte oldukları devrimle, Marx’ın “insanlık tarihinin sınıf savaşımları tarihi olduğu ve bugünkü kapitalist toplumda uzlaşmaz karşıtlığın işçi sınıfı ile burjuvazi arasında olduğu, proletaryanın bir devrim yoluyla burjuva devlet aygıtını ele geçirmesiyle işçi emeğinin sömürüden kurtulabileceğini” söyleyen tezleri hayat bulmakla kalmıyor, gerek gerçekleştiği andan itibaren takip eden on yıllar gerekse de bugünden yarına siyasi ve sosyal bir dizi sonuçları ortaya çıkacak; deyimin tam anlamıyla dünyayı sarsacak bir devrimi gerçekleştirmiş oluyorlardı.

 

Ekim Devrimi’ni Hazırlayan Olaylar

Şubat 1917’de Petrograd işçilerinin kitlesel grev ve gösterileri sonrasında Çarlık rejiminin yaşadığı ekonomik kriz siyasal bir krize dönüşür.

Çar II. Nikolay tahttan uzaklaştırılır ve Prens Lvov tarafından geçici hükümet kurulur. Rusya I.Emperyalist Paylaşım Savaşı’na devam etmekte olduğu için asker, işçi, köylü halkın başta gelen taleplerinden olan “barış” talebi karşılanmamıştır.

Uzun süren savaşın yarattığı ekonomik yükün altında ezilen işçi ve emekçi kitleler ve cephede uzun süre savaşan askerler için bu durum mevcut çelişkileri daha da keskinleştirir ve Nisan 1917’de “Barış, Ekmek ve Adalet” sloganıyla işçi ve emekçiler ve de askerler gösterilere başladılar.

Temmuz 1917’de Moskova, Petrograd gibi Komünist Partisi’nin örgütlü olduğu şehirlerde işçiler greve gittiler ve yüz binlerce işçi-emekçinin katıldığı eylemler organize ettiler. Artık politik olarak kitleler daha bilinçlenmiş,“Tüm İktidar Sovyetlere” sloganı başta gelen slogan olmuştu.

Temmuz gösterilerine karşı Rus hakim sınıflarının emrindeki çeteler kullanıldı ve onlarca işçi katledildi.

Prens Lvov hükümeti artan gösteriler karşısında hükümeti Kerensky’e devretmek zorunda kaldı.

20 Temmuz 1917’de hükümetin başına getirilen Kerensky,komünistlere karşı devlet terörü uygulamaya başladı. Bu dönemde birçok komünist öldürüldü,Pravda’nın basıldığı matbaa tahrip edildi. Lenin hakkında idam kararı çıkarıldı, komünistlerden tutuklananlar oldu.

Lenin, Kerensky hükümetinin saldırıları karşısında yurtdışına (Finlandiya) çıkmak zorunda kaldı. Tam bu süreçte Kazak Süvarileri komutanı General Kornilov Petrograd’da örgütlü olan işçi-asker sovyetini dağıtmak üzere buraya doğru harekete geçti.

Kerensky durumun kendisinin de iktidardan indirilmesi ile sonuçlanacağını anladığında komünistlerden yardım istedi ve gerek Kazaklar arasındaki komünistlerin ajitasyon-propaganda çalışmaları gerekse işçilerin yaygın kitlesel grev ve gösterileri sayesinde Kornilov engellendi. Bu olay Ekim Devrimi’ne gidilen süreçte aşılan son engeldi.

Artık komünistler hem örgütsel hem de kitlesel olarak çok daha güçlüydüler.

Komünist Partisi’nin aldığı iktidarı almak üzere bir ayaklanma yapılması kararını yönetmek üzere Lenin, 1917 Eylül sonunda Rusya’ya döndü.

Bugünkü takvimle 6-7 Kasım tarihlerinde komünistlerin hükümete ait binaları ele geçirdikleri ayaklanmaların ardından Rusya’da iktidar Sovyetler’in eline geçmiş oldu.

 

Devrimin Sonuçları

İşçiler, ücretsiz seyahat ve sağlık hizmeti alıyor, bedava sayılabilecek fiyat karşılığında ev kiralayabiliyorlardı. (Örneğin en vasıfsız işçi aylığı dahi 125 Ruble iken kira 2-3 Ruble idi.) Çalışma süresi tüm dünyada ilk defa Sovyetler’de önce 8 saate düşürüldü.

Ardından 7 saate hatta ağır sanayide 6.5 ya da 4 saate düşürüldü. İşçiler için dinlenme evleri inşa edildi ve 1 ay tatil hakkı verildi.

Kadınların erkeklerle toplumsal ve ekonomik eşitliğini gerçek anlamda sağlayan Sovyetler olmuştur. Doğum ve süt izni o güne kadar başka bir yerde uygulanan haklar değildi ve ilk kez Sovyetler tarafından hayata geçiriliyordu.

Hemen her yerde ortak yemekhane ve çamaşırhaneler kurularak kadını eve bağlayan işler toplumsallaştırıldı ve kadın daha özgür hale getirildi. Yine bunu destekleyen bir başka uygulama da gündüz bakım evleri ve kreş uygulamaları oldu ki, o tarihte Sovyetler dışında henüz başka bir yerde görülmüş değildi.

Bugün Türkiye’sinde kadın itfaiyeci, kadın otobüs şoförü vs. haber olurken Sovyetler’de kadınların emeği toplumsaldı ve hemen her yerdeydi.

Kadın bedeninin alınıp satılan bir meta olarak kullanılmasıkesinlikle yasaklandı. Herkesin insan onuruna yakışır şekilde çalışması ve yaşaması temin edildi.

Elbette Sovyetler eski Rusya’nın toplumsal mirasını devralmıştı ve bu toplumsal miras birçok geri unsur da içeriyordu.

Özellikle İslam’ın etkisi altındaki Tatar,Özbek,Tacik, Azeri, Kırgız, Kazak halklarda kadının örtünmesi yaygın bir durumdu. Komünistler “paranca” adı verilen ve bugün örneğin Afganistan’da kadınların giymeye mecbur edildikleri “burka”ya benzeyen örtüler giymek zorundaydılar.

Kitleleri tepeden inme yasak ve baskılarla zorlamak yerine komünistler uzun süre sayılan halkların arasında propaganda ve bilinçlendirme çalışmaları yürüttüler. Bu çalışmaların sonunda 1930’ların sonuna gelindiğinde parança giyen kadın sayısı nerdeyse sıfıra yakındı.

Kadının sadece ekonomik olarak değil sosyal olarak da özgürleşmesi önündeki engeller bire birer kaldırılıyordu.

Çocukların özellikle de kız çocuklarının eğitimine özel önem verilen Sovyetler’de ayrıca her çocuğun kendi anadilinde eğitim alabilmesi de sağlanmaktaydı. 70 farklı dilde anadilde eğitim sağlanıyor ve 17 yaşına kadar tüm çocukların eğitim masraflarını Sovyetler karşılıyordu.

Çocuğa karşı her türlü ayrımcılık ve cinsel saldırının cezası oldukça ağırdı ve bu tür suçlar genel olarak son derece sınırlandırılmıştı.

Sovyetler’de hemen her yerde ücretsiz dans,müzik, resim kursları vardı. Sanat, kapitalist toplumlarda sınırlı bir kitleye hitap ederken Sovyetler’de kitleselleşmişti.

Ekim Devrimi’nin Kapitalist Emperyalist Güçler Açısından Sonuçları

Ekim Devrimi’ni boğmak üzere kapitalist haydutlar pekçok girişimde bulundular.

Devrimin hemen sonrasında emperyalistlerce desteklenen beyaz ordu yardımıyla Sovyet iktidarını devirmekten, Sovyetler’de ajan-işbirlikçi ağları örgütlemeye, II.Emperyalist Paylaşım Savaşı sırasında faşist Nazi güçlerini Sovyetler’e karşı kışkırtmaya varan bir dizi askeri saldırıyı gerçekleştirdiler. Elbette saldırılarının hedefi sadece fiili Sovyet devleti değil aynı zamanda dünya genelinde güçlenerek yayılan komünist örgütlenmeleri de dağıtmak da vardı.

  1. Emperyalist Paylaşım Savaşı sonrası Amerika’ya giden eski Nazi subaylarının Sovyetler’e karşı kullandıkları; milliyetçi-İslamcı bir söylevin etrafında faşist grupların örgütlenmesi deneyimlerini sistematik hale getiren emperyalist haydutlar bugün dünyanın her yerindeki devletlerle doğrudan ilişkili yarı sivil faşist güçleri örgütlediler. (Dünya genelinde Gladyo bizde ise kontr-gerilla ya da Ergenekon, Fethullah Gülen Cemaati vs. adlarla ortaya çıkan farklı varyasyonları olan gruplar.)

Sovyetler’e ve dünyadaki “sosyalizm” tehdidine karşı işbirliği ve ortak askeri operasyon gücü örgütleyen emperyalist haydutların bu organizasyonları (NATO) bugün de dünya halklarına karşı emperyalistlerin saldırı aracı olma işlevini sürdürmeye devam ediyor.

Ekim Devrimi sonrasında Sovyetler’de inşa edilen yeni yaşam bütün kapitalist devletleri büyük bir endişe ve karamsarlığa sevk etmiştir. İşçilerin, kadınların, çocukların yani kısacası toplumun yaşam kalitelerinin artması karşısında kendi ülkelerindeki işçilerin siyasallaşmasını engellemek amacıyla bugün birçoğu sınırlandırılmış olan sosyal-devlet uygulamalarını hayata geçirdiler.

Sosyalizme karşı mücadele için insanlığın gördüğü en vahşi en onursuz saldırı yöntem ve taktiklerini uygulamaktan geri durmayan emperyalist haydutlar diğer taraftan da ideolojik saldırıları sürekli hale getirdiler.

“Sosyalizmin”, “sosyalizm fikrinin değersizliği”, “kapitalist sistemin insanlara maddi refah ve ihtiyaçları olan özgürlüğü sunduğu” gibi temel argümanların başka biçim ve boyutlardaki yüzlercesi binlercesi ile bugün dahi saldırılarını sürdürmekteler.

1970’lerde ortaya atılan ancak fiilen Sovyetler henüz dağılmamış olduğu için istedikleri tesiri göstermeyen; “kapitalizmin özgürlükler alanı” olduğu tezini Sovyetler’in dağılması sonrası “tarihin sonunun geldiği ve kapitalizmin bireysel özgürlükler için de gerekli alanı sağlamakta yeterli tek sistem olduğu” yalanını ideolojik bir saldırının ana ekseni haline getirdiler.

Bu yıllarda dünya genelinde sosyalizm pratiklerindeki geriye gidişin yarattığı olumsuz ruh halinin “kapitalizmin tarihin sonu olduğu” yönlü ideolojik saldırıdan etkilenmesinin bir sonucu olarak sınıf savaşımı, sınıf mücadelesi kavramları yerine; kapitalizm sınırları içerisinde hak alma mücadelesi anlamına gelen ve kesinlikle sosyalizmi hedeflemek gibi siyasal bir hedefi olmayan kimlik siyasetlerinin mücadele için bir alternatif olarak sahiplenilmesini önerdiler ve bunun kabul edilmesi için yoğun çaba sarfettiler.

Tüm dünyada emperyalist sistem bir taratan sosyalizmin gerçek olamayacağı yalanını ideolojik saldırılarının ekseni yaparken diğer taraftan da sosyalizmi gerçek kılabilecek örgütlenmeleri şiddet yoluyla bastırmak üzere askeri saldırılarını sürdürmekten, polis-istihbarat ağları kurmaktan, kitlelerin yaşamını kameralar,uydularla takip etmekten,TV-radyo-internet gibi kitlesel yayın araçlarından ideolojik saldırılarını kesintisiz şekilde sürdürmekten, gazete ve dergilerinde sosyalizmi karalamaktan, “sosyalizmin imkansızlığını”, “işçi sınıfının tarihe karıştığını” vb. anlatan onlarca yüzlerce kitabın basılıp dağıtılması için devasa bütçeleri kullanmaktan geri durmuyor.

Bütün bu faaliyetlerinin de ortaya koymakta olduğu gibi sınıf savaşımı herkes için erişilebilir ekmek,sağlık,ulaşım,barınma,özgürlük demek olan sosyalizmi gerçek kılabilecek tek mücadele biçimidir.

(DEVAM EDECEK)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu