GüncelMakaleler

ANALİZ | Koronavirüs çöküş için yalnızca bir kıvılcım, asla “günah keçisi” değil!

Peki gerçekten her şeyin sorumlusu pandemi mi? Yani insan türünün oluşturduğu tüm sistemli devlet yapılarına karşın bir virüs karşısında nasıl da aciz olduğunun açığa çıkması mı?

Dünya halklarının tarihi çok sayıda salgına, kimi zaman insan eliyle kimi zamansa insan iradesi dışında oluşan felakete ev sahipliği yapmıştır.

Ama tarihçilerin de ortaklaştığı bir konu olarak bugün yaşanan koronavirüs salgını ile yaşananlar ilk kez deneyimleniyor. İlk kez bir virüs ve yol açtığı ölümcül hastalık, bu denli hızda ve dünya çapında yayılıyor ve ilk kez bir hastalığa alınan önlemlerle, insan türünün, evlerine kapanması ve sosyal hareketliliğini sıfıra indirmesi gerekiyor.

İnsan türünün evine kapanması ve sosyal hareketliliğini sıfıra indirmesi demek, aynı zamanda, emperyalist-kapitalist sistemin işleyişinde ciddi gedikleri açması ve daha gerçekçi bir ifade ile sistemi felç etmesi anlamına gelmiyor mu?

Çünkü pandeminin can kaybını en azda tutmak için gerekli olan en önemli tedbir olarak “sosyal mesafelenme”nin hayata geçmesi demek tüm dünyada birçok mal ve hizmete talebi bıçak gibi kesmesi demektir, ki bugün yaşanan da tam olarak bu. Bu açıdan talep daralması üretimi de durduracak bir noktaya doğru hızla seyrediyor.

Şirketlerin varlık değerleri hızla düşerken, devletler, bir yandan merkez bankaları aracılığıyla para politikaları bir yandan Hazine üstünden mali politikaları ile bir önceki kriz dönemlerinde uyguladıkları ezber reçetelere başvuruyorlar.

Ancak emperyalist-kapitalist sistemin son dönemlerde yaşadığı yakın zamanlı ekonomik krizlerde geliştirdiği bilindik reçeteleri ezberden kullanan devletler, beklentilerine karşılık bekliyorlarsa fena halde yanılıyorlardır. Esas ağırlığı piyasayı canlandırma, şirket tahvil ve değerlerini yükseltme, şirketlerin borç ve kredilerini devlete (oradan da halka) yükleme gibi önlemlerin yer aldığı bu paketlerde cüzi oranlarda da “helikopter para”* yardımları da dillendiriliyor.

Ancak bu hazır paketlerle piyasada beklenen talep canlanması olmadığı/olmayacağı gibi, tabloya göz atıldığında şirketleri ayakta tutma gayretlerinin boşa çıkma ihtimali çok yüksek ve art arda iflaslar, stratejik sektörlerde ise “kamulaştırmalar” devletler açısından “zorunlu” hale gelecek gibi görünüyor.

Peki gerçekten her şeyin sorumlusu pandemi mi?

Yani insan türünün oluşturduğu tüm sistemli devlet yapılarına karşın bir virüs karşısında nasıl da aciz olduğunun açığa çıkması mı?

Halbuki her şey çok mu iyi gidiyordu ve bir grup insanın vahşi hayvanlar üzerinde kurduğu tahakküme karşı doğanın verdiği cevap ile sistem altüst olmuştu?

Pandemi krizin nedeni mi?

Kuşkusuz emperyalist-kapitalist sistem, doğa üzerinde kurduğu tahakküm ve zorbalık ile dünya gezegenini geri dönüşümü olmayan bir çöpe çeviriyor.

Ve bunun yansıması olarak hiçbir teknoloji ve kemikleşmiş kurumun başa çıkamayacağı durumlarla (pandemi, doğal olmayan afetler vb.) giderek daha sıklaşan bir şekilde dünya halklarını karşı karşıya bırakıyor.

Bu tür durumların sistemde açtığı gediklerin faturasını her seferinde milyarlarca yoksul insanın sırtını yükleyerek, kendi zararlarını giderme yoluna gidiyor.

Ancak bu kez durum bir parça farklı.

Bu kez mesele, sadece pandeminin sistemde yol açtığı zararları, halk kitleleri üzerinden temin etmek değil. Aynı zamanda halihazırda gelen, kırmızı alarm veren sistemin büyük ekonomik ve siyasi krizi hemen öncesi pandemiyi bir “günah keçisi”ne döndürmek!

Halk kitleleri üzerinde ekonomik, siyasal ve nüfussal düzenlemeler yaparken, aynı zamanda “kağıttan kaplan” derecesindeki kırılganlığını pandeminin gölgesinde saklamak! 2007-2008 krizinden bu yana sürece göz atıp 2019 verilerini şöyle bir incelemek bile bu gerçeği gün gibi açığa çıkarmaktadır.

Açıktır ki sermaye akışının sürekliliğindeki tıkanmalar ve kesintiler devalüasyonlara, devalüasyonların yaygınlaşıp derinleşmesi ise krizlerin başlangıcına işaret eder. Ki emperyalist-kapitalist sistemin son 10 yıldır içinden çıkamadığı krizler silsilesi bunun oldukça tipik bir örneğidir.

Özellikle son 10 yılda krizlere neden olan mevcut sermaye birikim modeli neo-liberalizm, bir süredir ciddi bir tehlike altında.

Dünya halkları içerisinde çalışma oranına katılan nüfusun büyük bir kısmının özel sektöre terk edilerek kötü ve güvencesiz şartlarda çalışmaya mahkum eden, hayali sermayeye ve para arzı ile borç yaratılmasındaki büyük bir genişlemeye dayanan bu neo-liberal model, bir süredir  sermayenin üretebileceği değerleri paraya çevirmek için yetersiz etkin talep sorunuyla karşı karşıya zaten.

Bunun anlamı nedir?

Bu, neo-liberalizmin etki alanının, zaten uygulanmaya başladığından itibaren delik deşik olan “meşruiyetinin” çöküşü ve kırılganlığının derinleşmesi demektir.

Yetersiz talebin bugün durma noktasına gelmiş olması, çöküş ve kırılganlığın hayati durumda olduğunu gösteriyor. Diğer yandan 2007-2008 sonrasında patlayan tüketim biçimleri yıkıcı sonuçlar doğurdu. Bu tüketim biçimleri, tüketim devir süresini mümkün olduğunca sıfıra indirmeye dayanıyordu.

Küresel turizm sektörü bu açıdan semboliktir. Bu sektörde 2010-2018 yılları arasında uluslararası ziyaret 800 milyondan 1,4 milyara çıktı. Bu türden anlık tüketim, havaalanları ve havayolları, oteller ve restoranlar, tema parkları ve kültürel etkinliklere büyük altyapı yatırımlarını gerektiriyordu.

Bu sermaye birikimi alanı artık hareketsiz vaziyette: havayolları iflasa yakın, oteller boş ve konaklama endüstrilerinde toplu işsizliğin eli kulağında.

Esnek çalışma ekonomisinde veya diğer güvencesiz çalışma biçimlerindeki geniş işçi ordusu gelecekleri elinden alınıp hiçbir koruma sistemi ile ilişkilendirilmeden işten çıkarılıyor. Birçok sektörün de bu duruma benzer şeyler yaşadığı görülüyor.

Çok açıktır ki dünya ekonomisinin kan damarları olan finansal piyasalarda on yıllardır görülmeyen şiddette dalgalanmalar başladı.

Virüs neo-liberalizme ışık tutuyor

Ancak en önemli nokta şu ki; Morgan Stanley ve Standard&Poor’s ekonomistlerine göre bile dünya ekonomisinde bir süredir beklenen resesyon pandeminin etkisiyle başlamış durumda. Yani ortada oldukça sorunlu ve çöküşe geçen sermaye birikimi modeli açısından pandemi yalnızca bir kıvılcım! Kaldı ki bunu yalnızca  Morgan Stanley ve Standard&Poor’s ekonomistleri söylemiyor.

“Covid-19 krizi, UNCTAD’ın** geçen yıllarda yayımlamış olduğu Ticaret ve Kalkınma Raporlarında da ısrarla vurgulandığı üzere, küresel ekonomide yaygın bir durgunluğun hüküm sürdüğü, sabit sermaye yatırımlarının ve reel üretkenlik kazanımlarının tarihsel olarak çok düşük düzeylerde seyretmekte olduğu, küresel düzeyde gelir ve servet dağılımındaki eşitsizliklerin derinleştiği ve finans sisteminin köpükleşerek, aşırı risk algısı ile birlikte küresel borç yükünün zirve yaptığı bir durgunluk ve dengesizlik ortamında oluştu.” (Covid-19 Krizi Üzerine, Erinç Yeldan, Cumhuriyet, 18 Mart)

Emperyalist-kapitalist sistem, görünen o ki, kısa ve orta vadeli dönemde yaşanacak olan derin kriz ve dalgalanmaların suçlusu olarak karşımıza sık sık pandemiyi çıkaracak, piyasanın çöküşüne bunun neden olduğu üzerinden halk kitleleri üzerinde manipülasyonlara girişti/girişmeye de devam edecek.

Ancak açık olan gerçek şu ki, epidemi sadece tetikleyici, bir kıvılcım. “Virüs vesilesiyle, politik ekonomimizin kırk yıllık neoliberal reorganizasyonuna yeni bir ışık tutuluyor” (Neoliberal Veba, Rob Urie, Politik Yol).

Biz hazır bu ışık yanarken açığa çıkanlarla; halk kitlelerinin, baş düşmanı olan emperyalist-kapitalist sistemle savaşımı açısından ne kadar faydalanabiliriz, ona bakalım!

Malum emperyalizm; “Görünüşte çok güçlüdür ama gerçekte korkulacak bir şey değildir. O kâğıttan bir kaplandır. Dıştan bakıldığında kâğıttan yapılmıştır, rüzgara ve yağmura dayanıklı değildir.” Görüldüğü üzere virüse de…

* Helikopter Para: Devletin karşılık talep etmeden dağıttığı para yardımı

** UNCTAD: Birleşmiş Milletler Kalkınma ve Ticaret Konferansı

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu