GüncelMakaleler

EMEK | Sendikacılar Sarayda, İşçiler Sokakta!

"İşçi sınıfı mücadelesi sabır gerektiren uzun soluklu bir mücadele olduğunu teorik olarak hepimiz kabul ederiz. Bu bakışla bu teoriyi harekete geçirme noktasında acele davranmak hemen sonuç beklemek yararlı olmayacaktır"

R.T.Erdoğan “İşçi Buluşması” adı altında gerçekleştirilen Saray buluşmasında ilk söz olarak bu buluşmaya vesile olan Türk-İş Başkanı Ergün Atalay’a teşekkür etti. Daha sonra “imkânları zorlama pahasına tercihimizi hep çalışanlarının emeklerinden yana kullandık” açıklaması ile iktidarda oldukları 19 yıl boyunca işçi hakları ve ücretlerinin ne kadar yükseldiğinden bahsetti. Aynı buluşmada söz alan Ergün Atalay da konuşmasına R.T.Erdoğan’a teşekkür ederek başladı. Atalay, R.T.Erdoğan’a işçilerin taleplerine, sıkıntılarının çözümüne gösterdiği hassasiyetten ötürü teşekkürlerini iletti.

Bu teşekkür konuşmalarının yapıldığı anda Türk-İş’e bağlı Türk Metal-İş’te örgütlendikleri için işten atılan Xaomi-Salcomp işçileri, kendi fabrikalarının önünde devletin kolluk güçlerine ve patronlara karşı direnmekteydi.

Biri sermaye sınıfının andaki temsilcisi diğeri işçi sınıfının temsilcisi olduğunu iddia eden iki kişinin karşılıklı birbirlerine teşekkürleri, eşyanın doğasına aykırı bir şekilde karşımızda durmaktadır. İşçi sınıfının tarihinin en büyük saldırılarından birinin yaşandığı bu dönemde, işçi sınıfı temsilcisi olduğunu iddia edenlerin sınıfın karşısına konumlanmış olanlara teşekkür etmesi günümüzde “işçi sınıfı mücadelesi yürüttüğünü” iddia edenlerin geldiği durumu göstermesi açısından önemlidir.

Aynı başkan, iki yıl önce de açık unutulan mikrofona düşük zammı neden kabul ettiğini anlatırken yakalanmıştı. Sendikal bürokrasinin artık en açıktan, en aymaz utanmaz bir şekilde bunları söyleyebilmesi, bir bütün işçi sınıfı mücadelesinin durumu ile ilgilidir. İşçi direnişlerinde işçilerin yanında bulunmayanların Saraylarda teşekkür konuşmaları yapmaları kimseyi şaşırtmamaktadır.

2000’li yıllardan itibaren gelişen neo-liberal politikalar işçi sınıfı örgütlenmelerini geriletmekte başarılı olmuştur. AKP iktidarı dönemiyle birlikte hızlanan bu politikalar, ilk elden işçi sınıfının kazanılmış haklarını gasp etmeye, örgütlü gücünü tasfiye etmeye yönelmiştir. İktidara geldiğinde kendini emekçilerin yanında tanımlayan AKP iktidarı, gelinen aşamada bu politikalarda önemli bir yol kat ettiğinden artık gerçek yüzünü daha açık bir şekilde dillendirmeye başlamıştır. AKP’nin başından itibaren sermaye sınıfının temsilcisi olduğunu, kendileri artık her söylemlerinde göstermelik de olsa gizleme ihtiyacı duymamaktadır.

Sendikal bürokrasi de aynı yönde ilerlemektedir. İşçi mücadelesinin ileri olduğu dönemlerde daha sinsi davranırken, artık kendilerini zorlayacak bir gücün olmadığı ya da zayıf kaldığı dönemlerde daha açıktan sermaye sınıfı ile işbirliğine soyunmaktadırlar. Saraydaki buluşma, göstergelerden biridir. Sendikal bürokrasi işçilerin gelirinin büyük oranda gerilediği, haklarının gasp edildiği, virüs ile açlık arasında seçim yapmaya zorlandığı, milyonlarcasının işsiz kaldığı bu dönemde bu politikaları oluşturan ve uygulayanların başat temsilcisine teşekkürlerini iletebilmektedir. Kendinin örgütlemekle görevi olduğu işçi sınıfının örgütlü gücünün, bu teşekkürü etmesinin önünde engel olamayacağını düşünmektedir.

 

Değişimin Anahtarı; İşçi Sınıfı Mücadelesi!

Peki, durum Ergün Atalay’ın düşündüğü gibi mi ilerleyecektir?

Bu soruya verilecek cevap “hayır” olarak karşımıza çıkmaktadır. Somut nedenlerini her gün görmeye başlamamız, bu cevabı vermemizin en büyük nedenidir.

Xaomi-Salcomp işçileri bunun en somut örneklerinden biridir. İktidar temsilcilerinin büyük yatırım olarak duyurduğu destek mesajlarını ilettiği Xaomi-Salcomp fabrikasındaki işçilerin açılış yılını doldurmayan fabrikada, zorunlu mesaiye, mesai ücretlerinin yatırılmamasına, performans düşüklüğü, mesai saatlerine geç gelinmesi gibi gerekçelerle işten çıkarmalara karşı örgütlenme yolunu seçmeleri, tüm baskılara rağmen artık dipten gelen dalgaların yavaş yavaş gün yüzüne çıktığını bizlere göstermektedir.

Xaomi-Salcomp’taki direniş, işçi sınıfı tarihine bir birikim olarak katılmıştır. Parçalı, irili-ufaklı her yerde ortaya çıkan gelişen, kazanan-kazanamayan işçi direnişleri önümüzdeki daha büyük, daha birlikte oluşacak direnişlerin zeminini oluşturmaktadır. Kazandığı deneyimlerle işçi sınıfı önümüzdeki dönemde sahnede daha etkili olarak karşımıza çıkacaktır. Ergün Atalay’ın “işçi sınıfı adına” son kez teşekkür cümleleri kurduğunu belirtmek isteriz. İşçi sınıfının iç dinamikleriyle gelişen mücadelesi ile değiştirip dönüştürecek güce ulaşması düşünüldüğü kadar uzakta değildir. Xiaomi-Salcomp’ta, Carrefour-Sa’da, Sinbo’da, Baldur’da, Indomie’de, Kentpar’da, AdkoTurk’te, Bel Karper’de ve başka birçok yerde yürüyen, yürütülen direnişleri yan yana sıraladığımızda bu gücün gerçekliğini daha net görebilmekteyiz.

Biz gücümüzü hak arama yollarında “Ölmek var dönmek yok” deyip yaşamını yitiren, ilk önce işçi sonra sendika yöneticisi olan, Bağımsız-Maden-İş Genel Başkanı Tahir Çetin ve Sendika Üyesi Ali Faik İnter mücadelesinden almaktayız. Gelecekteki işçi sınıfı mücadelesi bu bedel üzerinden yükselecek ve kendi gücünü yeniden hatırlayacaktır.

Önümüzdeki dönemin en sıcak sınıf savaşı, emek mücadelesi etrafında gelişecektir. İktidarda, temsilcisi olduğu sermaye de bu savaşa hazırlanmaktadır. İri ufaklı direnişlere devletin bütün zorba gücünü boca etmesinin nedeni budur. Bu direnişlerin kıvılcım işlevi görmesinden çekinmeleri, parçalı direnişlerin birlikte hareket geçmesinden ve diğer dinamiklerle birleşmesinden duydukları endişe sermaye sınıfı ve onun temsilcisi olan iktidarın kâbusu olmaktadır.

Tüm bunlarla birlikte bu sitemi devirme iddiasında olanların yani bizlerin, işçi sınıfı mücadelesine dair yaptıklarımız ve yapamadıklarımızla yetersiz olduğumuz ortadadır. Bu tespit bir iddiasızlığı içermemektedir. Aksine gerçekliğimizi ortaya koymak eksikliklerimizden arınmak için başlangıç noktamızı oluşturmaktadır. Bu gerçeklik üzerinden yükselmek, ilerlemek önümüzde durmaktadır. İşçi sınıfı mücadelesi sabır gerektiren uzun soluklu bir mücadele olduğunu teorik olarak hepimiz kabul ederiz. Bu bakışla bu teoriyi harekete geçirme noktasında acele davranmak hemen sonuç beklemek yararlı olmayacaktır.

Güncel durumumuzda işçi mücadelesine dair geniş kapsamlı ve somut bir politikayı tartışmaya ihtiyacımız olduğu açıktır. İrili ufaklı işçi direnişlerinin ortaya çıktığında yanında olmak anlamlıdır elbet ama yeterli olmadığını bilmekteyiz.

Buradan hareketle rüzgara kapılmakla rüzgara yön vermek arasında tercihimizin yön vermek olduğunu hatırlamamızda fayda var. Tarihten aldığımız dersler, yarattığımız değerler ortadadır. Önümüzdeki dönemin anahtarı, gelişecek olan işçi mücadelesine etki edebilme ve yön verebilmede saklıdır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu