GüncelMakaleler

ANI-ANLATI | Efrîn’in gülen yüzüne, Heval Ruken’e…

"Ben vasiyetini okudum, başkaları da okusun diye yazdım. Artık yola düşme vakti geldi, ta ki büyük gelen ayakkabı ayağıma tam oluncaya dek"

“Ölenlerin şiarları yoktur, kendileri şiardır…”

Newroz kutlamalarının ardından döndüğüm karargâhta, haberlerde gördüm Heval Ruken’in Efrîn’de şehit düştüğünü.

Daha 3 ay öncesine kadar beraberdik, belki de hayatımda hiç unutamayacağım 5 aylık bir eğitim serüvenimizin başında beni ilk Heval Ruken karşılamıştı, ilk onu görmüştüm. Bir yoldaş söylemişti, eğitim akademisine giderken; “Benim için ilk karşılaşma, tanışma anı çok önemli. Acaba ilk kim karşılayacak, samimi mi yoksa soğuk mu davranacak?” diye. Ne demek istediğini anlamıştım.

Heval Ruken, adı gibi güler yüzlülüğüyle beni oldukça sıcak karşılamış, içimdeki tedirginlik ve soru işaretleri onun gülen gözlerinde kaybolmuştu. Efrînli bir Ezidi’ydi Heval Ruken. Mücadele yürütmek istediği 2 alan vardı, biri doğup büyüdüğü ve düşman işgali altındaki Efrîn, diğeri de Dersim’di. “Efrîn özgürleştirildikten sonra Dersim’e gideceğim” mutlaka diyordu. Onun için yavaş yavaş Türkçe de öğreniyordu.

Efrîn’i avucunun içi gibi bildiği için Efrîn’de çok faydalı olacağını iyi biliyordu. Tüm yoğunlaşması Efrîn üzerineydi. Gördüğü her şeyi, eğitim aldığı her konuda kendisini Efrîn’de pratikte hayal ediyor, taktik geliştiriyordu. Gerçekten de amacına uygun araçlar yaratma konusunda yaratıcı ve üretkendi.

Koyduğu hedeflerle pratiği arasında ciddi bir yakınlık vardı ve de oldukça inatçıydı. Bazı sağlık sorunlarına rağmen, eğitimde yaşadığı kimi zorlanmalarına rağmen bir kere “Ah!” dediğini görmedik. Sporları ve gece yürüyüşlerini hiçbir zaman yarım bırakmadı. Eğitimlerde en çok ayağa kalkan, soru soran oydu.

Her şeyi en ince ayrıntısına kadar sorguluyor, hiçbir şeyi anlamadan geçmek istemiyordu. Onun bu düşünme tarzı, sürekli başka şeylerle bağlantı kurarak anlamlandırmaya çalışması, kafasında çelişkileri bazen çıkmazları artırıyordu.  İstisnasız her kalktığında “Heval, niha nakokî seremin da çebû” (Kafamda bir çelişki oluştu) diye cümlesine başlar, o çelişkisi bitinceye kadar da oturmazdı. Onun için artık arkadaşlar “Hevala Nakokî” (Heval Çelişki) lakabını takmışlardı.

Ortamımızda güler yüzlülüğü, sıcakkanlılığı, eleştirilerinde yanlışlarla uzlaşmaz tavrı, cinsiyetçi eril yaklaşımlara karşı mücadelesi bitmek bilmezdi. Kadın arkadaşların daha ileride olması yönünde, özellikle erkek işi olarak görülen işleri yapmakta müthiş bir çabası vardı.

Bir gün bir tim kadın arkadaş eyleme gidecektik. 40 kiloluk bir mayını uzunca bir yolu arşınlayarak bir tepeye yerleştirecektik. Her birimiz belli aralıklarla taşıdık. Herkes diğeri daha fazla yorulmasın diye uzun süre taşımaya çalışıyor, artık ayaklar yerde sürününce diğeri sırtından alıyordu.

En son yerleştireceğimiz tepeye geldik. Tepe çok yüksek ve dikti. Yüksüz bile yürümekte zorlanırken, Heval Ruken aldı mayını tepeyi çıkmaya başladı. Ben tam arkasından takip ediyordum, ara ara yükü almaya çalıştımsa da başarılı olamadım. Kendimi deniyorum diyordu, “Efrîn’e gittiğimde de böylesi tepeler olacak, yapabilecek miyim oralarda bu ağır yüklerle diye”.

Öyle deyince sesimi çıkarmadım, biliyorum kilitlenmişti, yoğunlaşmasını bozmak istemedim. Arkadan yürümeye devam ettim, belki düşer, arkadan destek ihtiyacı olur diye. Eleştirdi beni, olur da düşerse mayının patlama ihtimali var diye. Bir şey olursa sadece bana olsun demişti. Soluk soluğa tırmandı o tepeyi, artık Efrîn’de de yapabilecekti, yaptı da…

Uzunca süre önce kesmişti kara saçlarını Heval Ruken. Bazı zamanlar erkek arkadaşlar onu arkadan ya da yandan görünce erkek sandıkları, ellerini Heval Ruken’in omzuna attıkları olmuştu. Tabi anladıklarında Heval Ruken kahkahalar atarken erkek arkadaşlar özür dilemeye başlar, utandıklarından başka bir şey söyleyemezlerdi.

Bir gece yürüyüşünün ardından ayakkabılarım paramparça olmuştu, Heval Ruken, 41 numara ayakkabısını bana vermişti, ayağıma büyüktü ama yine de giydim. Şehit olduğunu öğrendiğimde ayağımdaki ayakkabı daha da büyüdü benim için. Attığım adımlar daha da anlam kazandı.

Heval Ruken Zerdeşt, eğitim devremizin ilk ölümsüzleşeni. Efrîn’de eyleme giderken düşman tarafından fark edilince, çatışmaya giriyorlar. En son düşmanın eline geçmemek için tıpkı kendisinden önce ölümsüzleşen binlerce yoldaşı gibi el bombasını kendinde, düşmanın da beyninde patlatarak ölümsüzleşti, iki yoldaşı da düşmana esir düştü.

Heval Ruken yaptığı eylemle faşist TC devletinin işgal ettiği Efrîn topraklarında ölümsüzleşenlerin mirasına sahip çıkmış ve topraklarından kopartılan yüzbinlerce insan ve geriye kalan yoldaşları için büyük bir vasiyet bırakmıştır. Ben vasiyetini okudum, başkaları da okusun diye yazdım. Artık yola düşme vakti geldi, ta ki büyük gelen ayakkabı ayağıma tam oluncaya dek. Ta ki, benim de vasiyetimi başka yoldaşlarım okuyuncaya dek. (KKB’li bir savaşçı)

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu