GüncelManşet

Medeni Hep Bizimle!

Taksim Gezi parkı’nda ağaçların kesilmek ve parkın yıkılarak yerine AVM yapılmak istenmesine karşı gelişen direnişle patlak veren Gezi İsyanının T. Kürdistanı’ndan yankılanan sesi olan 18 yaşında ki Medeni Yıldırım 28 Haziran günü katledildi.

Lice’de devletin Kürt halkına yönelik savaş hazırlığının belki de en göze çarpan işareti olan kalekollara karşı Lice halkının verdiği mücadele sırasında, kalekol önünde yapılan eylemde askerin kurşunuyla öldürüldü Medeni Yıldırım. Gezi İsyanının çeşitli milliyetlerden, inançlardan kimliklerden emekçi yığınları, ötekileştirilenleri, ezilenleri birleştiren atmosferine, sarı, kırmızı, yeşili taşıdı Medeni Yıldırım. Devlet tarafından adeta ikiye ayrılan coğrafyamızın batısı ile “doğusu” arasında Gezi İsyan ateşi ortasında uzanan bir köprü oldu Medeni Yıldırım. Egemenlerin başta Türk işçi ve emekçileri olmak üzere değişik milliyetlerden yığınlar üzerine çektiği şovenizm örtüsünde delikler açan bir sürecin parçası oldu Medeni Yıldırım.

Medeni’nin özgür bir yaşam, özgür bir ülke uğruna yürüttüğü mücadele, özgür yarınlar adına baskıya, sömürüye ve her türlü zorbalığa karşı sokağa dökülen milyonların sesiyle adeta çığlık oldu. Medeni, Kürt ulusunun T. Kürdistanı’nda kökleri çok daha derinlere dayanan, son 30 yıl boyunca büyük acılar, ağır bedellerle bugüne taşıdığı direniş renginin, ezilen emekçi yığınlarla buluşmasının adı oldu. Böylece devletin emekçi yığınlar, ezilenler arasında çektiği görünmez çitlerde ciddi çatırdamalar oluştu. Egemenlerin halk kitlelerini bölmek, parçalamak, aralarındaki birliği ve dayanışmayı baltalamak adına yürüttüğü politikalar yara aldı. Kürt ve öteki düşmanlığı üzerinden inşa ettiği iktidarı ciddi bir sarsıntı geçirdi. Gezi İsyanının geleceği fethe çıkan atmosferi içinde Türk-Kürt uluslarından, çeşitli milliyet ve inançlardan yığınlar ortak düşmana karşı el ele verdi.

Bu yüzden Medeni’nin katledilmesinden sonra ortaya çıkan anti-şovenist duruş, hem Gezi İsyanının bir sonucudur. Hem de Medeninin, Kürt ulusun mücadelesine karışarak zenginleşmiştir. Bir bakıma Medeni, Gezi İsyanında öne çıkan toplumsal değerlerin, atmosferin yaratılmasında belirleyici bir etki yaratmıştır. Başta, büyük oranda CHP’ye oy veren bir kitle tabanın bulunduğu Kadıköy olmak üzere ülkenin hemen her yerinde sokağa çıkan milyonların ağzından düşmeyen “Diren Lice Gezi Seninle”, “Yeni Başlayanlar için Kürt sorunu: Lice” şiarlarıyla gerçekleştirilen eylemler şovenizm zehrinin bünyeden atılması bağlamında tarihi değeri olan önemli adımlardı.

Aradan geçen bir yıl içinde Medeni Yıldırım’ın katledilmesiyle ilgili açılan soruşturma da bir arpa boyu yol alınamadı. Delillerin failler tarafından toplandığı ve karartıldığı davada, tıpkı benzerlerinde olduğu gibi asker ve polis cezasız kaldı yani yeni katliamlar için teşvik edildi, cesaretlendirildi.

Oysa Medeni’nin öldürülmesinin ardından Olay Yeri İnceleme Müdürlüğünce hazırlanan tutanakta, uzun namlulu silahlara ait toplam 317 adet kovan bulunmuştu. Olayla ilgili olarak İçişleri Bakanlığı tarafından görevlendirilen müfettişlerce hazırlanan raporda ‘Ateşli silah kullanma şartları bulunmamasına rağmen askerlerin aldıkları emir ile göstericilere karşı ateşli silah kullanılmasının hukuka aykırı ve cezai sorumluluk gerektirdiği’ tespiti yapılmış, olayın ardından Lice Cumhuriyet Başsavcılığı, olay esnasında karakolda bulunan 7 asker için Lice Kaymakamlığından soruşturma izni istemişti.  Kaymakamlık’ta 27 Ağustos 2013’te askerlerden Kayacık J. Ütğm Krk. K. Mustafa Öztürk ve Jandarma Özel Harekât Tim Komutanı Seyit Ahmet Yurtoğlu için ‘Görevi kötüye kullanmak’ gerekçesiyle soruşturma açılmasına izin vermişti. Savcılık otopsi gerçekleşmesine rağmen bunu yetersiz bulup, Adli Tıp Kurumuna göndermişti. Ancak aradan geçen bir yılın sonunda elde kalan Medeni’nin bize gülümseyen fotoğrafı oldu.

Devlet Lice’de Hep Katlediyor

1993’te askerlerce günlerce bombalanarak, yüzlerce insanın katledildiği,  3700 evin yakıldığı ve adı katliamla anılan Lice’de devlet şiddeti hiç eksik olmadı. 1990’lı yıllar boyunca gerilla mücadelenin en yoğun yaşandığı bölgelerden olan Lice’de,  “faili meçhul” cinayetler, köy yakmalar, baskı, tehdit, gözaltı, tutuklama ve işkence hiç bitmedi. 1993’te yaşanan Lice Katliamı için yıllar sonra açılan dava da ‘güvenlik’ gerekçesiyle Lice’den İzmir’e gönderilmişti. Mahkeme heyeti geçtiğimiz günlerde, davada yargılanan sanıkların yüksek rütbeli olduğu gerekçesiyle davayı durdurmuştu.

diren-lice Lice diğer yandan sergilediği onurlu duruş, mücadeledeki kararlığı ve ısrarı  ile direnişinde simgesi haline geldi.

AKP hükümetin karakol ve kalekol inşaatlarına hız vermesiyle Lice yine önemli bir direniş merkezi haline geldi. Hakkari’nin Meskan Dağı’nda karakol inşaatına karşı başlayan eylemin ardından Lice’de de sokaklara çıkan binlerce kişi, karakol ve kalekol yapılan bölgede çadırlar kurdu.

Kalekol inşaatlarına son verilmesini isteyen halkın üzerine 7 Haziran’da asker tarafından ateş açıldı. Halkın üzerine kurşun yağdıran askerler, 24 yaşındaki Ramazan Baran ve 50 yaşındaki Baki Akdemir’i katletti. Olay yerinde yapılan incelemelerde tıpkı Medeni Yıldırım’ın katledildiği saldırıda olduğu gibi uzun namlu silahlar ait yüzlerce mermi kovanı bundu. Askerler ise ifadelerinde kitlenin kendilerine silah ve el yapımı bombalarla saldırdığını kendilerinin ise sadece havaya ateş açtığını öne sürdü.

Ramazan Baran ve Baki Akdemir’in öldürülmesinin ardından açılan davanın sonucunu kestirmek zor değil. Medeni’yi katleden askeri yetkililere devlet nasıl sahip çıktıysa Ramazan ve Baki’nin katillerinin cezalandırılmayacağı şimdiden ortada.

Katliam emri verenlerin katilleri yargılamayacağını biz zaten çok iyi biliyoruz. Medeni’yi bağrına basan çeşitli milliyetlerde yığınlar, Ramazan ve Baki’nin katillerinden hesap soran kitleler, gerçek adaletin kaynağı olacaktır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu