DerlediklerimizGüncelLGBTİ+

Aslı Alpar | İstanbul Sözleşmesi’ni feshetmek yetmedi, manipülasyon bitmedi!

İstanbul Sözleşmesi’nin Cumhurbaşkanı kararıyla feshedilmesine dair iktidarın manüpülatif söylemi: “LGBTİ rahatsızlık yaratıyor, Sözleşme kadına yönelik şiddeti engellemiyor”

Sabah gazetesi, Meclis Başkanı Mustafa Şentop’un konuk olduğu bir programda, “Sözleşmenin kadına yönelik şiddeti azaltıcı bir etkisi olduğunu söyleyebiliyor muyuz? Söyleyemiyoruz. Sözleşmedeki LGBTİ ile ilgili ifadeler rahatsızlık yaratıyordu” dediğini yazdı.

Şentop’un açıklamaları ilk defa duyduğumuz bir şey değil. Daha önce AKP’li birçok vekil ve gerici basın tarafından benzerlerini defalarca okuduk, işittik. Özetle ne diyor bu birbirinin benzeri açıklamalar?

İstanbul Sözleşme’nin kadına yönelik şiddeti engellemediği iddiasıyla başlayalım. Bu açıklamalar, Sözleşme sanki gereği gibi uygulanıyor da buna rağmen “kadına yönelik şiddet engellenemiyor” gibi bir algı yaratıyor.

Allah, Allah… Acaba neden engellemedi?

1 Ağustos 2014’te yürürlüğe giren Sözleşme’nin uygulanması için, şiddeti önlemekle yetkili makamların bağımsız kadın örgütleri, feministler ve LGBTİ+ örgütleri ile işbirliği halinde olmasını gerektiriyordu. Oldu mu? Olmadı!

Sözleşme, kurumsal ve sosyal eğitim çalışmalarına toplumsal cinsiyet eşitliği alanında uzmanlaşan sivil toplumun ve eğitimcilerin dahil edilmesini söylüyordu. Edildi mi? Edilmedi!

İstanbul Sözleşmesi’nin uzun ismiyle Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin şiddeti engelleyecek kurumlara bütçe ayrılması gerekiyordu. Ayırıldı mı, hayır aksine bu kurumların etkinlikleri kısıtlandı hatta bazıları kapatıldı.

Büyük şehirlerde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na bağlı Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri ve sığınak sayısı artırılmalıydı ve bu merkezler kadınlara bağımsız bir yaşam sürmeleri ve ekonomik olarak güçlenmeleri konusunda gerekli desteği sağlamalıydı. Peki, sığınak sayısı arttı mı, kadınlara gerekli destek sağlandı mı? Hayır!

Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin sebep olduğu şiddette, kolluk birimleri, bu şiddetten mağdur edilen kadınların, LGBTİ+’ların beyanlarını soruşturma ve koruma talebi için esas almalıydı ama almadı. Koruma kararı çıkmadığı için ve koruma kararının etkin uygulanmaması nedeniyle yüzlerce kadın öldürüldü!

Toplumsal cinsiyet eşitliğini gözeten politikalar geliştirilmeliydi, geliştirildi mi, hayır!

Benzer şekilde yargı pratiklerinin de sözleşme kapsamında iyileştirilmesi gerekiyordu, olmadı. Uygulanmayan bir Sözleşme’nin işe yaramasını bekleyemezsiniz. Hiçbir kanun sihirli değnek değil; uygulanmazsa, denetlenmezse işe yaramaz!

Kim bu “rahatsızlar”?

Şentop devam ediyor:

“Bundan üzüntü duyan, rahatsız olanlar da var. Bundan uzun zamandır çıkılması gerektiğine dair birtakım görüşler ortaya koyanlar da var. Sözleşmedeki LGBTİ ile ilgili ifadeler rahatsızlık yaratıyordu.”

Toplumda cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğine yönelik önyargı var hatta nefret de var, bunu biliyoruz zaten. Ancak ülkesinde yaşayan LGBTİ+’ları korumak ve onların da herkesle eşit sahip olduğu haklardan yararlanmasını sağlamak zorunda olan devleti temsil eden kişilerin bu gerçeği yok sayıp, bu önyargı ve nefreti körükleyecek açıklamalar yapması yetmiyor bir de bu önyargı ve nefretin yanında olarak Sözleşmeyi feshediyorlar, bunu da açıkça söylemekte bir beis görmüyorlar.

Özetle Şentop’un açıklaması ne Cumhurbaşkanlığı açıklamasından ne iktidar partisi AKP’nin bu konuda daha önce konuşan vekillerinden ne de gerici gazetelerin her gün temcit pilavı gibi attığı manşetlerden farklı değil.

Uzatmayalım. Son olarak ahvalimiz şudur: İstanbul Sözleşmesi yetkililerin medyayla işbirliği yaparak kadınları, LGBTİ+’ları aşağılayan, ayrımcılığı yayan içeriğin önüne geçilmesini söylüyordu. Peki, ne oldu? O yetkililer medyayla işbirliği yaparak, homofobik, bifobik, transfobik, cinsiyetçi saiklerle bu sözleşmenin köküne kibrit suyu döktü! (25.03.2021, KaosGL.org)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu