GüncelManşet

ATİK davasının hakimine “Fatih Sultan Mehmet” tişörtünü kim hediye etti?

Daha önce defalarca Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyonu (ATİK) tutsaklarının yargılandığı davanın TC devleti ve hatta bizzat bir konuşmasında bunu açıkça ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “ısmarlama davası”* olduğunu ifade etmiş, anlatmıştık.

Keza yine Cemaat-AKP krizinin henüz 15 Temmuz darbe girişimiyle patlak vermeden önceki dönemlerde krizlerinin derinleşmesiyle açığa çıkan kimi bilgilerde, Almanya merkezli yürütülen 15 Nisan 2015’te Almanya, İsviçre, Fransa ve Yunanistan’da eşzamanlı operasyonla 10 ATİK üye ve yöneticisinin tutuklanması ile sonuçlanan kapsamlı davanın bilgi notlarının Türkiye’deki Cemaatçi savcılar tarafından hazırlandığı da açığa çıkmıştı. (Operasyonun 20 bin sayfalık gizli dava dosyasında, Alman yargısının TC devletiyle işbirliğini ortaya koyan iki bilgi notu bulunmuştu. Bunları TC devleti adına hazırlayan Yurt Atayün ve Ömer Köse  2016 yılının başlarında “Fetullahçı Terör Örgütü üyesi olmak” veya “casusluk” suçlamasıyla tutuklanmıştı.)

Son olarak ise ATİK davası avukatlarının ortak yaptığı açıklama ile dava tutanaklarının, tutsakların yazışmalarının Türkçe’ye çevrilmek için Türkiye’ye, hem de MİT’le birlikte çalışan tercümanlara yollanıldığı skandalı açığa çıkmıştı.

Tüm bunlar ATİK’li tutsakların davasının faşist TC devletinin istihbaratı, istemi ve yönlendirmesiyle başladığı, hala TC devletinin denetiminde ilerlediğine bir kanıt niteliğinde gelişmelerdi. Peki Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi’nde görülen bu davanın hakiminin giydiği bir tişört de ATİK davasının TC devleti yönlendirmesiyle sürdüğüne kanıt olabilir mi?

Geçtiğimiz günlerde ilk olarak Almanya ardından da Türk medyasında çıkan bir habere göre Münih kentindeki Yüksek Eyalet Mahkemesi Başkanı Manfred Dauster’ın 2013 yılında bir Türkiye ziyareti sırasında kendisine hediye edilen, üzerinde Osmanlı arması ve “Fatih Sultan Mehmet-The Conqueror” yazısı bulunan tişörtü giydiği resmi paylaştığı ortaya çıkınca hakimin ne kadar tarafsız olduğu tartışmalı hale gelmiş… Mahkeme sözcüsü Andrea Titz, Dauster’i savunarak onun bu konudaki tarafsızlığı hususunda herhangi bir şüphe bulunmadığını kaydetse de bunun çok bir karşılığı yok.

Hakimin bu tişörtü hediye olarak giydiği dönem, ATİK davasının ilk bilgi notlarının şu an Cemaat’ten tutuklu bulunan savcı Ömer Köse tarafından Almanya’ya verildiği döneme denk gelse de… Biz burjuva demokrasi maskeli mahkemeler ya da faşist diktatörlüğün mahkemeleri gibi yapmayacağız ve buradan kanıt çıkarmaya uğraşmayacağız. Çünkü emperyalist-kapitalist sistemin devrim mücadelelerine ve devrimcilere olan düşmanlığını biliyoruz. Çünkü kirli anlaşmalarla hazırlanan davaları, suikastları, suikast planlarını biliyoruz.

O yüzden de bir tişörtün peşine takılarak iz sürmeye ihtiyacımız olmadığını en az bu davanın mahkeme salonlarında değil sokakta kazanılacağını bildiğimiz kadar biliyoruz.

* 15 Temmuz darbe girişiminin ardından 26 Temmuz günü Alman ARD televizyon kanalına konuşan Erdoğan “Biz 35-40 yıldır terörizmle mücadele ediyoruz. Sayın Şansölye’ye 4 bin ismin yer aldığı dosya verdim. Şu an 4 bin 500 oldu. Sorduğumda yargı süreci devam ediyor deniyor. Geciken yargı süreci bir şeye yaramıyor. Dost ülkelerde bu mücadele yok ki. Almanya’da insanlar endişesiz rahat bir şekilde hayatlarını sürdürebiliyor. İnsanlar çadırlar açıyor, sergi açıyor, terör örgütü mensupları özgürce geziyor ve para toplayabiliyorlar” demişti.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Diğer içerik
Kapalı
Başa dön tuşu