Makaleler

Başlayan KESK genel kurulları üzerine

KESK genel kurulları başladı. Son 20 yıldır mevcut olan yönetim anlayışının bu genel kurulda da sürmesi beklenmektedir. Bu nedenle bugün diğer sendikalarda hâkim olan anlayışlarda oluşan statükoculuk, sınıfa dayanmayan, dar grupçuluk, “sınıf üstü”, düşüncelerin esas oluşturduğu bu tablo KESK’i daraltan, küçülten bölen, sonuçları ile etkisiz tabela sendikası yapmaya doğru götürmektedir. Bu konuda hızlıca yol almaktadır. Bu nedenle sendikal kongreler önemlidir.

20 yıldır KESK genel kurullarında yapılan ve KESK’in bugüne kadar yönetme anlayışını da oluşturan ittifaklar olarak da gerçekleşen bu anlayışlar bugün KESK’i yürütemez yönetemez durumundadır. Bu yönetsel kriz KESK genel kurulunda neler yapılmalı sorusunu ve nasıl davranılma gerektiğini de önemli kılmaktadır. Zira bahsini ettiğimiz mevcut yönetim anlayışları bu genel kurulda da devam edecektir.

Bu anlayışlar genel kurulları seçimler üzerinde yapılan yönetim bölüşümü ile sonuçlandırıyor. Durum böyle olunca ortaya bugünkü tablo çıkmaktadır. Sendika genel kurulları deyince akla seçimler gelmektedir. Oysa sendika genel kurullarında öncelik, sınıfın bugüne kadar yaşadığı sorunları canımızı acıtsa da ortaya tüm çıplaklığı ile koymak olmalıdır. Bu yapılmadan bundan sonrasına başlanamaz. Çünkü hedefi olmayan, sadece dönemsel olarak süreçleri düşünen ve ele alan bir sendikal anlayış büyümez ve sınıfla bağı gelişemez. Ancak tüm bu sonuçlar bugünden oluşmadı. Dünden bugüne uzanan bir yolun sonucunda oluştu.

1990’larda KESK’in kilitleri sökerek kurulmasını sağlayan devrimci çizgi, KESK’ten tasfiye edildi. Bu durum üzerinde fazla tartışma yapılmadı/yapılamadı. Ve sonuç olarak yılda birkaç eylem yapan (ki bu eylemler de, daha çok sistemin içinde, kamu çalışanlarına yıllık zamların yapıldığı dönemlerde ya da yönetimde bulunan siyasal anlayışın öngördüğü duruma göre alınan tutumlar olarak gerçekleşmektedir) bir sendikanın varlığından bahseder hale geldik. Süreç çoğunlukla basın açıklamaları ile kotarılmaktadır. Kısacası KESK eylemleri kadro eylemlerine dönüşmüştür.

Bu durumun başka bir ayağını ise idare etme yanının ya da faydacı yanın sendikal alanda hakim olmasıdır. İşçi sınıfı mücadelesinde faydacılık mücadeleyi tasfiye eder. Sınıfın çıkarları yerine dar grup çıkarları öne çıkarılır. KESK genel kurullarındaki ittifak da bunun üzerine oturur. Aksine siyasi olarak sınıf yanı olan ile olmayanların bir arada bulunduğu başka bir ittifaktan bahsedemeyiz. İşte KESK’in kurtulması gereken bu idare etme çizgisidir. Ancak bugün burada esas olarak devrimcilerin payı en önemli yerde durmaktadır. Bizler önce kendimizden başlayarak bu eksikleri söylemeye cesaretli olmalıyız. Bu konuda yalnız olmak ve yalnız kalmaktan dolayı geri durmamalıyız.

KESK’te idare etme dışında mevcut olan bir başka temel sorun da siyasal olarak sendikaların siyaset-parti merkezleri gibi algılanması ve bu şekilde yönetilmesidir. KESK içinde dinamiklerin geri durmasını bu anlayışlar oluşturdu.

Tüm bunları tahlil etmek, değerlendirmek önemlidir. Ancak yine de temel nokta, bizim nasıl bir KESKöngördüğümüzde, “ne yapmalı” sorusuna verdiğimiz yanıtta düğümlenmektedir.

Sendikal alanın bu kadar daraldığı, etkisizleştiği ve parçalandığı bu dönemlerde alternatifler oldukça önemlidir. Önümüzde kadrolu çalışanların ortadan kalkacağı ve tamamının güvencesiz olacağı bir dönem vardır. Bu, güvencesizliğin kamu çalışanlarını daha ciddi etkileyeceği anlamına gelmektedir. Bu nedenle bu genel kurul buradan hesap edilmelidir. Üstelik bu süreç ne masa başından ne de kadro eylemcilerin yapacağı basın açıklamaları ile çözülebilecektir.

Şimdi bu kapsamı gelişen sınıf hareketindeki yükselişi de görerek hesaplamak gerekir. Kısacası mücadele yükselecek mücadeleyi kapsayacak bir program ancak bu süreci örgütleyecektir. Durum böyle olunca kongrelerdeki bugüne kadar hüküm süren yaklaşımların bu sürecin önünü açamayacakları net olarak görülebilir.

Ancak bunların dıştalanması sonucu çıkarılmamalıdır. Zira bizler sınıf içinde buradan, bu anlayış sahiplerinin tüm ileri kesimlerin ve sınıf dinamiklerin ortak yönetsel birliğini savunuruz. Sınıfı bahsini ettiğimiz sorunları üzerinden örgütleyecek anlayışların esas alınmasına dikkat ederiz. Çünkü sınıf örgütü sınıfa dayandığı sürece mutlaka güçlenir ve büyür.

Biz DDSB’lilerin yapması gereken de budur. Ancak eleştirdiğimiz ve olumsuz gördüğümüz her sorun ya da durum karşısında alternatiflerimiz olmalıdır. Çünkü bizim birlikte yürüme zeminimizi bu ortak mücadele etme anlayışı oluşturacaktır.

Bugüne kadar seçimlerde yapılan ve şu anda aynı yolda devam eden delege seçimlerine karşı çıkmalıyız. Tüm seçimlerde sınıf içindeki en ileri emekçilerin seçilmesini savunmalıyız. Grupların ya da anlayışların kişileri yerine esas olarak sınıfın esas çıkarlarını öne çıkaran kişilerin delege olmasın esas olarak savunmalıyız. Baştan itibaren delege seçimlerini bloke eden sayısal durum oldukça tehlikelidir. Bunun yerine iş yerlerinde mücadelelerin örgütleyicileri olmalıdır. Seçimler ise tüm bu tartışmalar tükendikten sonra hesap edilmelidir. Çünkü bir sendikanın genel kurulunda kazanması sonuç değildir. Asıl olarak sokağa çıktığında kazandığı oran kadar üye ilişkisi var mıdır? Bu soruya cevabı yoksa gerisi küçük hesaplarla dar grup bakışıdır.

DDSB’liler bu süreci bu anlayış çerçevesinde ele almalıdırlar. Her sendikanın özgün yanları olabilir. Bu nedenle bir sendikada en ileri siyaset diğerinde bulunmayabilir. Biz her yerde en ileriyi mevcutlar içinde ele almalıyız. Kısacası her alanın kendi özgül koşullarını esas anlayış etrafında örgütlemeliyiz. Bu konuda hiçbir kaygı taşımamalı, sınıfa dayanma ve sınıfla birlikte hareket eden bir anlayışın gelişmesini sağlamayı hedeflemeliyiz. Buna göre daha ileri KESK için şimdi görev başına! (Bir DDSB’li)

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu