GüncelManşet

Balıkesir Cezaevi’nde Ulaş’ı terörist diyerek öldürdüler

İstanbul: Balıkesir Kepsut Cezaevi’nde hükümlü olarak bulunduğu sırada diğer hükümlüler tarafından işkence edilerek öldürülen Ulaş Yurdakul için ailesi ve avukatı İHD İstanbul Şubesi’nde basın açıklaması gerçekleştirdi.

İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nde, Balıkesir Kepsut Cezaevi’nde adli hükümlü olarak bulunan Ulaş Yurdakul’un işkence ile öldürülmesine ilişkin basın açıklaması gerçekleştirildi. Düzenlenen basın açıklamasına İHD İstanbul Şube Başkanı Avukat Gülseren Yoleri katılırken Yurdakul’un avukatı Hakan Günaslan ve ailesi de yer aldı. 

İlk sözü Avukat Günaslan alarak, olaya şahit olan hükümlülerin verdiği bilgileri aktardı. Günaslan, Yurdakul’a fiziksel şiddetin sistematik olarak aylardır uygulandığını dile getirerek, şiddetten haberdar olan cezaevi idaresinin herhangi bir önlem almadığını dile getirdi. Kepsut Cezaevi’nde daha önce de basına yansıyan ölüm ve tecavüz olaylarının gerçekleştiğini hatırlatan Günasalan, “Cezaevi idaresinin bu sorumluluğuna ilişkin çok sayıda ifade ve kanıt olmasına rağmen görevliler hakkında takipsizlik kararı verildi. Takipsizlik kararına itiraz ettik sonucu bekliyoruz” dedi.

 

Hapishane müdürleri, “Ulaş ya uslanacak, ya da geberip gidecek, biz onu buraya bilinçli olarak verdik

Adli Tıp Raporunda Yurdakul’un ölüm sebebi, fiziksel şiddete bağlı göğüs kemiği ve kaburga kırıklarıyla birlikte iç organ yaralanması sonucu iç kanama nedeniyle gerçekleştiğini söyleyen Günaslan, “Vücudun birçok bölgesinde darbeye bağlı morluk, ekimoz ve kırık tespit edildi” dedi.

Günaslan, C3 koğuşuna 14 Nisan 2016 tarihinde yerleştirildiği günden ölümüne kadar bir kısım hükümlü tarafından Yurdakul’un sürekli olarak darp edildiğini belirterek, C3 koğuşundaki İsmail Yıldırım’ın beyanlarını aktaran Günaslan, “Kepsut Cezaevinde kaldığım dönem de Ulaş adında  bir mahkumun koğuşunda işkence gördüğü, kendisine psikoljik sorunları olduğundan dolayı yine aynı koğuşta kalan diğer mahkumlar tarafındna darp edilip işkence gördüğü, durumu kurum müdürleri olan Bekir ve Gamze isminde müdürlerin olayı bilmelerine rağmen herhangi bir önlem almadığı, bu iki müdür ile ben konuştuğumda bana ‘Ulaş ya uslanacak, ya da geberip gidecek, biz onu buraya bilinçli olarak veridik’ dediği, Ulaş C-3 koğuşunda kalmaktaydı, C-3 koğuşu genelde sorunlu insnaların verildiği koğuştur.”

 

Darp ettiler, “makyajın çok güzel olmuş” diyerek dalga geçtiler

Yine aynı dönem C3 koğuşunda kalan Mehmet Alkan ise şu ifadelerde bulunudu:  “Yurdakul  normalde altına yapan birisi değildi, Nihat Şen’in talimatıyla İbrahim Armağan , Yurdakul’a ilaç veriyordu, bundan dolayı Yurdakul altına işiyordu. İşemediği zamanlarda ise Serkan Evran ve Bülent Kocaman, Yurdakul’un yatağına su döküyordu. Sonra da bu şekilde şikayette bulunuyorlardı. Bunun üzerine Serkan, Ulaş’ı darp ediyordu. Bu konuda koğuşta kalan diğer hükümlülerin tanıklık edeceklerini düşünmüyorum, çünkü Nihat Şen koğuşta parası olmayan kişilere maddi destek sağlıyor.

Yurdakul’un kaşının üzerindeki kesik Nihat Şen’in yumruklaması sonucunda olmuştur. Öldürüldüğü gün darp edildikten sonra banyoya götürülerek ya tekrar kafasını duvara vurmak suretiyle kaşını açtılar ya da banyoya götürdüklerinde aynayla kaşındaki kesik oluşturuldu. Yine Nihat Şen, Ulaş’ı darp etmiş ardından İKM’ler Ulaş’a, ‘makyajın çok güzel olmuş” diyerek dalga geçtiler.”

 

İşkenceyi gördüler, ses çıkarmadılar

Adem Kanar isimli hükümlü ise, “Tarihini hatırlayamadığım bir zamanda sayım vaktinde Ulaş’ın dudakları kanamış şeklini almıştı ve iki dudağın birleştiği yerde kanama vardı. Sayıma gelen memurların bunu görmüş olması gerekirdi. Belki de görmüşlerdi. Memurların Ulaş Yurdakul’a dudağının neden kanadığını sormuş olmaları gerekirdi” dedi.

 

Cezaevi idaresi işkence ve darp konusunda cesaretlendirdi

Yurdakul’un C3’te merdiven altına yerleştirilen yatakta yatmak zorunda bırakıldığı bilgisini veren Günaslan, “Bir odaya yerleştirilmemiş. Ulaş dışında koğuşta kalan tüm hükümlüler dörder kişilik odalarda kendilerine ait ranzalarda yatıyor. 5275 sayılı Kanun’a göre hem ayrımcılık yasağı var hem de cezanın insan onuruna saygının korunmasını sağlayan maddi ve manevi koşullar altında çektirilmesi gerektiği düzenlenmiş. İdare tarafından hükümlünün bu şekilde dışlanmasının diğer hükümlülerden ayrı bir muameleye tabi tutulmasının diğer hükümlülere onu darp etme ona karşı keyfi davranışlarda bulunmak konusunda cesaret verdiği açık. Hükümlülerin yaşam hakları ile beden ve ruh bütünlüklerini korumak üzere her türlü koruyucu tedbiri almakla yükümlü olan idare Ulaş’ın ne hastaneye sevkini sağlamış ne tedavisini yapmış ne darp edilmesini önlemiş ne de ayrı bir koğuşa alarak can güvenliğini sağlamış” dedi.

 

Cezaevi görevlileri göz yumuyor

Başka bir hükümlünün ifadesinde koğuşun başındaki kişiler tarafından Yurdakul’a sürekli olarak uyku ilacı verildiğini de aktaran Günaslan, “Otopsi raporunda Ulaş’ın vücudundan uyku ilacı dahil olmak üzere çok sayıda ve birbiriyle benzeşen nitelikte ilaçların etken maddesi çıkmış. İlaçların Ulaş’a reçete edilen ilaçlar arasında olmamasına rağmen mahkumların eline geçmiş olması, bazı hükümlülerin cezaevi görevlilerinin de bu duruma göz yumduklarına ilişkin ifadeleri doğruluyor” dedi.

 

“Millet dağda öldüremiyor teröristi biz burada öldürdük”

Yurdakul’un öldürüldüğü gün, Nihat Şen tarafından koğuşta kalan diğer mahkumlara nasıl ifade vereceklerinin anlatıldığını söyleyen Günaslan, “Ölümün banyoda düşme sonucu olduğu söylenmiş. Deliller temizlenmiş. Uydurulan mizansene göre de karşılıklı kavga izlenimli darp olayını tek bir mahkum üstlenmiş. Nihat Şen ise işkencenin yapıldığı odada temizlik yaptırarak kan izlerini sildirmiş, ölüm sonrası koğuşa gelen olay yeri inceleme ekibini karşılamış ve onları yönlendirmiş. Olayın üzerinden 6 saat geçtikten sonra savcının ikinci talimatı üzerine biyolojik bulgu araştırması yapılmış. Yönetimin işin içinde olduğu ölüm olayına yaklaşımlarındaki kayıtsızlık da gösteriyor. İşkence ve ölüme karışan İbrahim Armağan’ın annesine ‘Askere git diyordun millet dağda öldüremiyor teröristi biz burada öldürdük işte daha ne istiyorsun’ diyerek Ulaş’ı terörist olarak gördükleri için birden fazla kişi tarafından öldürdüklerini itiraf etmiş” diyerek olaya soruşturma dosyasındaki bilgileri aktardı.

Günaslan, “Tüm bunlara karşın soruşturma savcısı cezaevi görevlilerinin görevlerini kötüye kullanmadıklarını iddia ederek etkin ve tarafsız bir soruşturma yürütmeden cezaevi görevlileri hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararını vermiş. Karar hukuka uygun olmadığı gibi vicdana da aykırıdır. Bu kararda ne yaşam hakkı ne de işkence yasağı gözetilmiş; tersine görevlilerin hukuksuz davranışları adeta teşvik edilmiş. Karara itiraz ettik sonuç bekliyoruz” dedi.

 

Savcılık, “Cezaevi idaresi görüştürmüyorsa ben izin veremem, yapabileceğim bir şey yok”

Ulaş Yurdakul’un kardeşi Deniz Yurdakul’da söz alarak, uzun süre abisinden haber alamadıklarını söyleyerek, cezaevi idaresini aradıklarını dile getirdi. Cezaevi idaresinin herhangi bir sorun olmadığı ve telefonlara neden çıkmadıklarını bilmediklerini söylediğini kaydeden Deniz Yurdakul, cezaevine görüşe gittiğini ve ‘disiplin cezası’ olduğu gerekçesiyle görüştürmediklerini söyledi. Görüşme için savcılık izni almaya gittiğini belirten Deniz Yurdakul, Balıkesir Merkez Savcısı’nın cezaevi idaresi görüştürmüyorsa ben izin veremem, yapabileceğim bir şey yok dediğini ifade etti. Bir kaç gün sonra Ulaş’ın kendilerini arayarak iyi olduğun söylediğini fakat telefonda konuşamayacak kadar sesinin kötü geldiğini dile getiren Deniz Yurdakul, bir kaç gün sonra bir telefonla abisinin ölüm haberini aldıklarını söyledi. Otopsi için cenazeyi Bursa’ya getirdiklerini kaydeden Deniz Yurdakul, Ulaş’ın bedenindeki kesiklerin, morlukların ve işkencenin gözle görülebildiğini söyledi.

Kamuoyuna duyarlılık çağrsı yapan Deniz Yurdakul, katillerin cezalandrılmasını istedi.

{gallery}ulas-yurdakul-davasi{/gallery}

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu