Manşet

Berfo Ana mücadelen sürecek!

105 yıllık yaşamının 33 yılını oğlunu aramakla geçiren Berfo Ana mücadelesini arkadaşlarına devretti.

O cumartesi Annelerinin simgelerinden biriydi. Bugün son kez Cumartesi Alanına geldi. Alandan gözyaşları, hüzün, öfke ve verilen sözler yükseldi.

Gözyaşları vardı çünkü Berfo Ana’nın 30 yıldan fazladır oğlu için mücadele ederken gözleri açık gitti. Gözleri açık gitti çünkü oğlunun kemiklerini bulacaktı, oğluyla, Cemil Kırbayır’la yan yana toprağa girecekti. Nitekim vasiyet etmişti, “oğlum bulunmadan beni toprağa gömmeyin”

Hüzün vardı, çünkü ananın vasiyeti yerine getirilememişti, Cumartesi Anneleri bir eksik olacaktı, simge isimlerden biri daha ayrılmıştı aralarından. Mücadeleye o olmadan devam edeceklerdi ve özleyeceklerdi.

Öfke vardı çünkü katil devletten hesap sorulacaktı. Zor ve önemli bir görev vardı yoldaşlarının, anaların omuzlarında, katillerden hesap sorulacak. Cemil içinde, nice bulunamayan kayıp için de.

Berfo Ana oğlu için hastalığına, yaşının ilerlemesine aldırmadan bir umuttur diye Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın “yargılandı” mahkemeye gitmiş, “Kenan Evren’nin peşini bırakmayacağım” diye ant içmişti.

Gözleri açık gitti belki ananın ama mücadelesi yarım kalmadı.

Nitekim arkadaşları bugün onun sözünü verdi. Vasiyetini yerine getireceğiz, Cemilini de diğer kayıpları da bulana kadar, zülum yeryüzünden silinene kadar bir avuç sömürücüden hesap sormaya devam edeceğiz. Bu kanlı sistem yıkılana ve adil bir düzen kurulana kadar yani devrimi getirene kadar alanlarda olacağız. Devrim gelene kadar Berfo Ana bizler ölmeye, ölümlerimizle, kemiklerimizle, mezarlarımızla korku salmaya devam edeceğiz sana sözümüz olsun diye. Ondandır ki güzel anamız Cemil’in kemikleri verilmedi, bu korkunun dayanılmaz tarifidir aslında.

İşte bu sözler arasında Berfo Ana omuzlarda, “Berfo Ana sana söz, Cemil’i bulacağız”, “Katil devlet hesap verecek” sloganları yankılanırken araca bindirildi. Bedeni oğlunun resimlerinden, hüzünlü karanfillerden süslenmişti. Berfo Ana için gitme vakti gelmişti. Hüzünlü de olsa da ana, gözleri açıkta olsa, yüreğini ferah tutacak, arkasında cumartesi mücadelesi büyüyerek devam edecekti.

Ve…

Şimdi iki eli yine katillerin yakasında olacaktır, üstelik yüzlerce elle birlikte.

Bugün yol almaya başladı memleketine doğru. Yıllar önce oğlunun gözaltına alındığı ve bir daha haber alınamadığı Cemil Kırbayır’ın kaybedildiği köyüne.

Yolculuk uzun sürecekti, ana yorulacak belli ki. Yolun yorgunluğu değildi anayı yoracak olan. Oğlunu almadan gitmeyeceğim, “Cemilim seni bulmadan, almadan yanıma köyümüze geri dönmeyeceğim” diye söz vermişti. Sözünü tutamadığını düşündüğü için, erken gittiği için başka bir hüzün, başka türlü dertliydi. Şimdi anıları Berfo Ananın daha fazla gözleri önüne gelecekti. Cemil’le sohbete başlayacaktı. Cemil faşist devletin karakterinden, 12 Eylül döneminin nasıl kanlı bir pazara çevrildiğinden bahsedecekti. Ana onaylayan işaretlerle dinleyecekti. Ne de olsa o da görmüştü, kanlı pazarları. Oğullarını kızlarını kaybeden anaların gözyaşları karışmıştı, kendi oğlu için döktüğü gözyaşlarına. Birlikte yıllarca el ele, yan yana, omuz omuza alanlarda sistemin sömürü ve zulüm çarkına karşı mücadele etmişti. Şimdi sözü Berfo Ana alacaktı, Berfo Ana da oğluna “Cumartesi Alanını” anlatacaktı. Yıllardır verilen mücadeleyi, Cumartesi Annelerini, onlar için yazılan “benim annem cumartesi” şarkılarını anlatacaktı. Şehitleri için anaların gözyaşlarının öfkelerini nasıl harladığını anlatacak, hesap sorma cesaretinin nasıl öfkesini bilediğini, nasıl direngen durduklarını, sıkılan gaz bombalarına, coplara nasıl karşı durduklarını. Taa 94’lere gidecekti, anlata anlata bitiremeyecekti anıları.

Sonra köyüne varacak, köyüne toprağına gidecek, hasret giderecekti, oğlu Cemil için de yüzünü Kürdistan topraklarına sürecek. Asi yüreklerin mücadelelerinde devrim için, tarihe not ettiği topraklardı.

 

Bir ÖG okuru

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu