Makaleler

Bir uşak-efendi çatışması hikayesi: Çin’le füze anlaşması!

TC devletinin uzun menzilli füze alımı ihalesinde Çin devlet şirketine öncelik vermesi yoğun bir tartışmayı da beraberinde getirdi. NATO özelde ise ABD, NATO üyesi bir ülke olan TC’nin önceliği “düşman” bir ülke ve ABD’nin yaptırım kararı aldığı bir şirkete vermesini kabul edilemez bulduğunu açıkladı.

TC başbakanı ve diğer yetkililer TC’nin bağımsız olduğunu iddia edip kararlarına karışılamayacağını söylerken kendilerini tekzip eder gibi bunun henüz kesin bir karar olmadığını ve yeni tekliflere açık olduklarını belirterek ihale teklifleri için süreyi 31 Ekim’den 31 Ocak’a ertelediler.

Çin devlet şirketi CPMİEC füze savunma sistemi için 3.44 milyar dolarlık bir teklifte bulunmakla beraber ortak üretim ve teknoloji transferine de olumlu yaklaşıyor. TC bunu en ucuz, en avantajlı teklif olduğu için tercih sıralamasında başa alıyor. Daha sözleşme-anlaşma görüşmeleri yapılmış değil, görüşmelerin bir anlaşmayla sonuçlanıp sonuçlanmayacağı da belli değil. TC’nin tercihi prosedür bakımından normal görünüyor olsa da meselenin prosedürün ötesinde olduğu tartışmasızdır. Tarafların her birinin farklı çıkarları söz konusudur ve tutum ve pozisyonlarını da bu belirlemektedir. Emperyalistler arasında savunma sanayi alanında yaşanan rekabet, sorunun asıl nedenini oluşturmaktadır.

TC, 60 yıldır NATO üyesidir ve savunma sanayi, askeri araç gereçler bakımından da esasta ABD olmak üzere bu birliğe bağlıdır. NATO-ABD’nin askeri politikaları, ihtiyaçlarına aykırı bir politika, tercihe yönelmenin de ne tür sonuçlar doğuracağını iyi bilmektedir. Füze teknolojisi, her ülkenin rakip olduğu bir teknoloji olmadığı gibi oldukça pahalı ve ihale bedeli yüksek bir teknolojidir ve belli sayıda ülkenin elinde bulunmaktadır.

Türkiye, çevresindeki balistik füze tehdidine karşı kendi savunma sistemine sahip olmadığı için üç defa NATO’dan patriot sistemleriyle koruma talep etti. Her yıl milyarlarca doları silah tekellerine akıtan TC, dünyanın en çok silah alan ilk 10 ülkesinden biridir.

İHA, helikopter, uçak vb. askeri silahlar konusunda ABD’ye olan bağımlılığını bilmeyen yok. Dolayısıyla her şeyden önce her ne kadar NATO’nun ikinci büyük ordusu olduğu söylense de bunun doğrusu en ucuz maliyetli en fazla askere sahip bir büyüklük olduğudur.

TC, füze savunma sistemi için Çinli şirketlerle görüşme tercihini üç gerekçeyle açıklıyor. Maliyet bakımından ucuz olması, ortak üretim ve teknoloji transferine imkân tanıması. TC’nin belirtildiği gibi bir niyet ya da amaç güdemeyeceğini kimse söylemeyecektir. Ama niyet ve amacı gerçekleştirmede güç ve potansiyelin belirleyici olacağı da tartışmasızdır. Tıpkı yerli otomobil üretimini intihar olarak tanımlayan Mustafa Koç gibi Türk egemen sınıfları kendi gerçekliğinin bilincindedir. Bundan dolayı her ne kadar Tayyip başta olmak üzere üst perdeden açıklamalar yapılsa da TC’nin böyle bir anlaşma yapamayacağı, yapsa bile ağır sonuçlarla karşılaşacağı açıktır. TC gelen tepkileri yumuşatmak için Çinli şirketlerle böyle bir anlaşmayı ciddi olarak düşünmediğini “karar kesin değil”, “yeni tekliflere açığız”, diyerek teklifler için süreyi 31 Ekim’den 31 Ocak’a erteleyerek göstermektedir.

NATO’ya bu derece bağımlı TC’nin NATO-ABD’ye rağmen böyle bir anlaşma yapması pek mümkün değil. TC’nin savunma sistemi için görüşme yapmayı düşündüğü şirket ABD’nin yaptırım listesinde. Dolayısıyla TC bu şirketle anlaşırsa ABD’nin yaptırımına muhatap olacak. Söz konusu olan ve olabilecek yaptırım sonuçlarını TC’nin göze alamayacağı rahatlıkla söylenebilir. Emperyalistler arasında bu alanda da rekabet yaşandığını belirttik. Birincisi NATO-ABD ile Çin arasındaki rekabet hegemonya savaşıdır. Çin ekonomik gücüne paralel askeri alanda da nüfuzunu güçlendirmeye çalışmaktadır. Bu ise NATO-ABD’nin nüfuz alanına dönük direkt veya dolaylı bir müdahale olmadan pek mümkün değil.

Askeri teknoloji alanındaki rekabet giderek kızışmaktadır. Örneğin, “Çin ABD’ye ait en az üç füze savunma sistemine ait bilgileri ele geçirmiş durumdadır.” (N. Ali Özcan. 11.10. 2013. Milliyet) TC’nin Çin’le anlaşması durumunda NATO’nun savunma sistemi ile ilgili gizli bilgilerin Çin’in eline geçme olasılığı NATO’nun anlaşmaya karşı çıkışının bir diğer nedenidir. TC ise emperyalistler arası rekabeti, çelişkiyi kullanarak bazı tavizler koparmak istemektedir.

Çin tercihinin bir başka yönü şudur. Bir süredir emperyalist karargâhlarda AKP dışındaki seçenekler üzerinde durulduğu, AKP’nin kredisinin azaldığı, AKP’ye dönük ilgi ve desteğin eskisi gibi olmadığı vs. tartışılmaktadır. AKP bunların gerçek dışı olmadığının farkındadır. Çin tercihi, efendisinin kendisini gözden çıkarmaması için başvurulmuş bir taktiktir.

Emperyalistlerin silah ticareti, rekabetinden kazançlı çıkacak olan hiçbir zaman halklar olmadı, olmayacak. Aksine bu, halkların üzerine yağacak yeni bomba ve mermi demektir. Halkımızın alınteri ölüm makinelerine yatırılmakta ve meşru-doğru bir şeymiş gibi halkımız bunun için ikna edilmeye çalışılmaktadır. Bağımsızlık vb. yalanlarla gerçeklerin üzerini örtmeye, ülkeyi nasıl daha fazla bağımlı hale getirdiklerini, halkları birbirine karşı düşmanlaştırdıklarını silahlanmasının da bunun parçası olduğunu gizlemeye çalışıyorlar. Emperyalistler birbirlerine ama esasta halklara karşı silahlanmaktadırlar. Bu halkların çıkarına değildir. Bu yüzden halklar kendi çıkarları için silahlanmalı, mücadele etmelidir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu