GüncelManşet

Bir YDG’li yazdı: “Yarışmanın ödülü düzenleyenindir!”

Yaklaşık 7 aydır dilimizden düşmeyen bir “15 Temmuz” ikilemesi var. Çok değerli “devlet büyüklerimizin” de en çok sevdiği kelimeler haline geldi bunlar. Kelepçelerin kapanış ve zindan kapılarının açılış sesleri hep bu kelimelerin ardından geldi. O günden (meşhur 15 Temmuz) aylarca önce darbe sonrasına hazırlık yapıldı belki. “Çift başlılığı” engelleme ve “tek vücudun” parçalara ayrılmasını engellemekti tüm çabaları! Sanki devlet dediğimiz şey, bugüne kadar daha masumane işkence tezgâhları, masum faili meçhuller, masum ihraç ve atamalar yapmıştı da bugün dünyayı başımıza yıkıyordu.

Devlet hep devletti. TC hep TC’ydi. Bu kadar olmaz denilen her şey zaten TC’nin kanında vardı. Tabii ki bu hep böyleydi diyerek alışma yoluna gitmekten bahsetmiyoruz. TC hep böyleydi ve bugün sivil darbesini gerçekleştirmeden önce de T. Kürdistanı’nda katliam yapıyordu. Biz “burada” eşit, parasız, bilimsel, ana dilde eğitim sloganlarıyla hak ararken, T. Kürdistanı’nda okullar yıkılıyor, öğretmen ve öğrenciler katlediliyordu.

Elbette ki Türk devleti tek vücut olma emellerine ulaşabilmek adına kanlı, kansız her yönteme başvuruyor. Aslında en çok başvurduğu yöntemler de “kansız” yöntemler. Psikolojiyi alt üst eden, kanser gibi hızla yayılan yöntemler… Katliam, tutuklama, işkence ve infazların halka “terörle mücadele” biçiminde yansıtılması bu yöntemlerin ne kadar sistemli kullanıldığının göstergesi. Bu yöntemleri devlet tek başına değil, daha interaktif bir biçimde kullanıyor. Burjuva medyasında kendi penceresinden görünen manzarayı Türkiye’nin, Ortadoğu’nun, Avrupa’nın gerçekliği olarak gösteriyorlar. Böylece toplumun, ekonomik kaygılarla dışarıda gezmek yerine evde oturup kendi çayını içen kesimi anında “kandırılmış” oluyor. Zaten bu kesimin ilkokuldan beridir sisteme ayak uyduracak halde işlenmiş bir yanı var. Ezen sınıf politikalarının yegâne mirasçısı olan ilkokullar… Ve üzerine biraz daha milliyetçiliğin, tekçiliğin koyulduğu, bir basamak daha erkliğe tırmanan büyük mirasçı liseler…

Bugün de TC’nin “15 Temmuz ve milli irade zaferi”nin gelecek nesillerde karşılık bulabileceği ortamı hazırladıkları yerler, ilkokullar ve liseler. “Şanlı Türk’ün gücü” her dönem ‘daha iyi kavransın’ ve çocuklar bu şanlı güç ile ‘başları dik, alınları açık’ yürüsün diye kanlı tarihine eklediği kara yıldızın yerini sağlamlaştırıyor. Dil ve Edebiyat Derneği; Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ve Türk Dil Kurumu (TDK) işbirliğiyle liselerde, “Türkiye’nin Darbeler Tarihi ve 15 Temmuz Milli İrade Zaferi” konulu deneme, hikâye ve şiir yarışması düzenleyecek olması bu hazırlığın bir parçası. Bu arada deneme, hikâye ya da şiir türlerinden birinin yazılabileceği konusu “şiir”in alkol etkisi yaratmasından mütevellit çelişkiler doğuruyor. Cumhurbaşkanı, söz konusu 15 Temmuz olunca şiirin yaratacağı alkol etkisini buzlu su olarak düşünüyorsa orası ayrı. Ha bir de yarışmaya katılanların hikâye, şiir ve denemelerini 28 Şubat ile 12 Mart tarihleri arasında iletmeleri gerekiyormuş. Tarihler ne kadar da anlamlı!

Yarışmanın amacı, “Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yılına ramak kala, kaynağını milletten almayan, millet ve devlete karşı girişilen hiçbir hareketin meşru olmadığına dikkat çekmek ve gençleri millet iradesine, devlete, demokrasi ve özgür yaşama yönelik girişimlerin meşru olmadığı hususunda bilinçlendirmek” olarak açıklandı. (Şu an amaç kısmındaki “demokrasi ve özgür yaşam” kelimelerine dikkat çekmek, 6 milyon oy almış bir partinin eşbaşkanları ve vekilleri tutukluyken “millet iradesinden” bahsetmekten daha az önemli duruyor tabii.) Yarışmanın sonunda da yazısı birinci olan öğrenci, Cumhurbaşkanı ile uygun görülen bir yurtdışı gezisine gidecek. Aman ne büyük şeref! Yarışma için yazılacak olan her yazı ödül almayacak, Cumhurbaşkanı ile yurtdışı gezisine çıkabilme “şerefine” nail olmayacak tabii. Biz ilkokuldayken de Kurtuluş Savaşı üzerine destanlar, şiirler yazdırılmaya, resim yaptırılmaya çalışılırdı. İlkokulda bu yarışmaları duyunca UEFA kupası alacakmışız hissi uyanırdı içimizde. Öyle yüce anlatılırdı, kanlı tarih. Bir okuldan yarışmaya katılan öğrenci sayısı ne kadar fazlaysa idaredekiler de o kadar çok sevinirdi. Çünkü amaç her dönem aynıydı. İktidarın kendini kanıtlaması… Aslında yarışanlar öğrenciler olmadı hiçbir zaman. “Millet iradesi”nin sözünü temsil edecek olan her ilden belki yüzlerce liseli yarışmaya katılacak ya da katılmaya zorlanacak. Kimbilir belki de katılım oranını yüksek gösterebilmek için öğretmenlere yazdırılacak hikâyeler, şiirler…

Ülkenin muhtarından öğrencisine, esnafından göçmenine, öğretmeninden memuruna kadar herkes “şanlı TC devletinin, kıymetli emelleri” için manipüle edilmeye devam edilecek. T. Kürdistanı’ndaki çocukların okulsuz bırakılmış olduğunu kimileri duymayacak, kimilerine unutturulmaya çalışılacak. Yurt yangınlarından çocuğunu kıl payı kurtaran aileler, çaresizlikten benzer yurtlara yerleştirecek çocuklarını. Hangi lisede okuduğunuz değil, temel liselere ne kadar para vermiş olduğunuz gideceğiniz üniversiteyi belirleyecek. Bulunduğunuz lisede, gittiğiniz üniversitede çıkaracağınız tek bir tiz sesle yerle bir edilecek o millet olmaktan gelen iradeniz. İlkokulda katıldığınız milli müsamereler, yarışmalar bir anda tuzla buz olacak. Demokratik, özgür yaşama hakkı diye dilden dile dolaşan lafların, TC’den yana gerçekten de laf olduğunu anlayacaksınız. Ya bu yarışmalara katılacak, devletin gözlüklerinden izleyeceksiniz dünyayı ya da demokratik, özgür yaşama hakkı kelimelerinin hakkını verebilmek için mücadele edeceksiniz. Ya T. Kürdistanı’nda yaşayan halkın acılarıyla, umutlarıyla, direnişiyle ta kendisi olacak ya da yeni 15 Temmuz’un kasap adayları olarak yetişeceksiniz.

Bir YDG’li

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu