Gençlik

İbrahim’e bu kadar yakın olmak…


18 Mayıs gecesi benim için o kadar uzundu ki, uyumak hiç bilmediğim bir eylem  gibiydi… Nedenini tahmin etmek hiç de zor değildir elbet. İbrahim’e bu kadar yakın olmayı beklemek insanı bir başka ruh haline sokuyor. Nihayetiyle o geceyi bir şekilde atlattım.

19 Mayıs’ın akşam saatlerinde ise Taksim Tünel’e yoldaşlarımızla birlikte sloganlar ve marşlar ile yürüdük. Taksim’deki anmamızın bitmesiyle birlikte içimdeki heyecan ve coşku her geçen dakika artıyordu.

Hiç bilmediğim bir yolu gecenin bir saatinde yoldaşlarımızla birlikte yürüdük ve bir otobüse bindik. Yanımdaki yoldaşları tanımıyordum ama yoldaşlarımdı işte hepsinin ayrı bir samimiyeti, ayrı bir dostluğu  vardı gözlerinde.

Sonunda Okmeydanı’na gelmiştik ve otobüs saatimizi bekliyorduk. Bulunduğumuz odada tüm yoldaşların aynı heyecanı yaşadığını tahmin etmek hiç de zor değildi. Otobüs saatimiz gelince hep birlikte otobüsümüze bindik. Otobüsün hareket etmesiyle birlikte marşlar ve türküler her zamanki gibi başladı.

Sabaha karşı otobüste sessizlik hakimdi. O saatlerde gözlerimi otobüsün içinde gezdirdiğim zaman benle birlikte bir kaç kişinin uyumadığını gördüm. Onlarda benim gibi şafağın kızıllığına bürünmeyi bekleyen dağları izliyordu. Biliyordum ki o dağları izlerken yoldaşların yüreğindeki özlemi. Ama bir şey daha biliyordum ben “biz ayrı düşsek de birbirimizden; ne onlar çekecekti ellerini dikenlerden ne de biz”.

Sabahın erken saatlerinde Ankara’ya gelip uzun süredir görmediğimiz yoldaşlarla buluşmamız ayrı bir güç vermişti bizlere. Tekrar otobüse binerek Çorum’a doğru yola çıktık. Marşlar tekrar haykırıldı.

Uzun bir yolculuğun ardından nerede olduğumuzu merek ediyordum. Sürekli etrafıma bakıp Çorum’la ilgili bir şeyler görmek istiyordum ve en sonunda “meşhur Çorum leblebisi” tabelasını görünce Çorum’a geldiğimizi anladım.

Oradan kısa bir süre sonra mezara gelmiştik zaten. Otobüslerden inerken “sağ olsun” devlet güçleri her zamanki gibi bizleri yine yalnız bırakmamıştı! Mezarlığın yakınındaki karakolu görünce “bu kadar mı olur!” dedim. İbrahim’in mezarından bile korktuklarını gördüm.

Artık mezarlığa doğru yürüyüşümüz başlamıştı. Her attığım adım İbrahim’e daha yakın olmamı sağlıyordu. Mezar başına geldik ve mezar taşına dokundum. “Bu anı da gördüm ya…” cümlesi geçti içimden.

Anma etkinliğinin bitmesiyle birlikte tekrar otobüslerimize binerek uzun bir yolculuğa koyulduk.

 

Sarıgazi’den genç bir Partizan

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu