Makaleler

“Bütün ülkelerin işçileri ve ezilen halkları birleşiniz!”

Günün aydınlanmaya başlaması gecenin en karanlık noktasına vardıktan hemen sonra başlar. Toplumsal yapılar için de aynı durum söz konusudur. Kapitalizmden önceki sınıflı toplumlar en güçlü oldukları dönemler aynı zamanda çözülmenin başladığı dönemlerdir de. Kapitalist toplum da bundan bağımsız değildir. Kapitalizmin en yüksek (ve son diye ekler ustalar) aşaması emperyalizme ulaştıktan hemen sonra yaşananlardan da bunu görmekteyiz. 1917 Rus ve 1949 Çin Devrimi, kapitalizmin yapısal krizine dönüşen 1929 ve 2008 krizi de en belirgin örnekleridir. 21. yy’ın başlarında ülkeler çapında da olsa enternasyonal proletaryanın emperyalist sömürü ve talana karşı direnişinin oldukça yaygın olması da aynı kapsamdadır.  Kapitalist-emperyalist sistemin saldırılarının en yoğun olduğu dönem işçi sınıfının direnişinin de yaygın olduğu dönemdir.

Kapitalizm azami kâr ve artı değer sömürüsü üzerine kuruludur. Bunun dışında bir kapitalizm düşünülemez. Azami kar hırsı kapitalizme yerküre üzerinde girilmedik alan bırakmadı. 1973 krizi sonrası Keynesçi ekonomi politikasıyla devlet korumacılığı terk edilerek devasa birikime ulaşarak kapitalist sermaye kuralsızlaştırılarak önündeki tüm engeller kaldırıldı. IMF VE DB gibi emperyalist kurumlar üzerinden yarı-sömürge ve bağımlı kapitalist ülkelerin ulusal pazarı “yapısal uyum” denilen programlarla emperyalist sermayenin sömürü ve talanına açıldı. 1980’lerde yapısal uyum deneyimi yaşayan 76 ülkenin neredeyse tamamı 1970’lerin büyüme oranını yakalayamadı. Sonuç Afrikalıların %55’inin, Latin Amerikalıların ise % 45’inin yoksulluk sınırı altında yaşamaya terk edilmesi oldu.(Faulkner, 2014; 372)  Bu ülkelere Türkiye’nin de dahil olduğunu da belirtelim.

Sömürü ve talan, dünyanın her yerinde azami kâr hırsıyla alabildiğine sürdürülüyor. Üretici sektörlerden sağlık, eğitim ve ulaşım gibi kamu hizmetlerine kadar her şey kapitalist sermayeye tabi hale gelmiş durumda. Fabrikadaki işçiler, beyaz yakalılar, öğretmenler, doktorlar, hemşireler, yargı çalışanları, hepsi yoğun artı-değer sömürüsüne tabi tutulur. Fakat kapitalist sermaye bugün de kâra doymuyor.

Devasa birikime ulaşan emperyalist sermaye yeni yatırım alanları bulamıyor. Bu nedenle önemli oranda sermaye atıl kalıyor. Piyasada yatırım yapacak yer arıyor. Yatırım adına kapitalistler fabrika yenileme, satın alma ve birleşme gibi yöntemler izliyor. Fakat bu da atıl kalan sermaye karşısında yetersiz kalıyor. 2008 krizinin atlatılamamasının en önemli nedenlerinden birisi budur. Dolayısıyla kapitalist sermaye azami kârını güvencesiz, esnek ve taşeron çalıştırma gibi yöntemlerle artı-değer sömürüsünü yoğunlaştırarak gerçekleştiriyor. Ayrıca değişen sermaye olan ücretler indirilerek ve ödemeyerek azami kârını artırıyor. İşte işçi sınıfı üzerindeki bu yoğun sömürü saldırısı aynı zamanda kapitalizmin can çekişme halidir.

(Devam edecek)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu