Kadın

Büyükanneler Torunlarına Bakarken…

Savaş konseptini yenileyen devlet kendini yine ve yeniden üretmek adına OHAL’i bir kaldıraç olarak devreye soktu. Hali hazırda da devlet OHAL ve KHK’larla da toplumun tüm ezilen kesimlerine özelliklede işçi ve emekçilere yönelik saldırılarına hız kesmeden devam ediyor. Bu saldırılarla bir taraftan toplumu korku sarmalının içerisine alıp sindirmeyi hedeflerken diğer taraftan da KHK’larla da uzun mücadeleler sonucunda kazanılan hakları bir bir gasp ediyor.

Elbette kadın ve kadın mücadelesi her zaman olduğu gibi bu süreçte de egemenlerin hedef tahtasına oturtulmaktan geri kalmadı. Kuşkusuz ezilenlerin ortak mücadele hattına yönelik saldırılar son süreçte bu kadar yoğunlaşmışken kadınlara yönelik saldırıların daha da artması şaşırtıcı değil. OHAL ve KHK’larla toplumda yaratılan korku, panik milliyetçilik ve militarizm sarmalında kadınların bedenine, kimliğine ve emeğine yönelik saldırılar ise daha üst boyutlara ulaştı diyebiliriz.

 Bu saldırılardan birside: 2017’nin başında yeni bir projeyle karşımıza çıkan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun açıkladığı torununa bakan büyükanneye bakıcı desteği verilecek istihdam sağlanacağı açıklaması oldu. Projeye göre başlangıç olarak üç pilot bölgenin seçileceği ve büyükannelere asgari ücretin yüzde 30’u kadar maaş verileceği belirtiliyor. Görünürde evde atıl durumda olan, sağlığı ve yaşı uygun olan büyükannelerinin emeğinin aktif hale getirildiği, istihdam yaratıldığı ve aileye ekonomik getiri sağlandığı gibi gösterilmeye çalışılsa da erkek egemen sistemin hedeflerinin çok daha farklı olduğunu biliyoruz.

Öyleyse bu düzenleme neyi hedefliyor buna göz atalım. Öncelikle bu düzenleme kadın hareketinin onlarca yıl süren mücadelelerle elde ettiği bir dizi sosyal-ekonomik kazanımlarını; kreş hakkı, iş yerlerinde kreş ve oyun odaları, emzirme hakkı ve odaları gibi kazanımları gasp etmeyi hedefliyor.

Kadın istihdamını destekleme, çalışan annelere kolaylık, büyük annelere istihdam sağlandığı bahanesiyle hem yarım zamanlı, esnek ve ev içi çalışmayı büyük anneler üzerinden pekiştiriyor. Hem de erkek egemen sistem tarafından kadının evle sınırlandırılan “yeri”, “konumu”, “iyi bir anne, eş, ev hizmetlisi rolü kalıcılaştırılırken muhafazalaşma da güçlendirilmiş oluyor.

Yine erkek egemen sistem tarafından kadının omuzlarına yıkılan toplumdaki hasta, yaşlı ve çocuk bakımı görevi bir kez daha kadınların üzerine yıkılarak “kadının görevleri” olarak teyit edilip toplumca kanıksatılmakla/kalıcılaştırılmakta. Devletin sorumluluğu ve yükümlüğü olan sosyal hizmetler kapsamındaki yaşlı, hasta, çocuk bakımı topluma, toplumdan aileye ve aileden de kadına kaydırılırken devletin yapacağı masraflarda topluma kaydırılmış olmakta. Böylece bu alanda çıkacak açıkta kapatılarak oluşacak tepkilerinde önüne geçilmiş, bertaraf edilmiş olmakta.

Toplamda ise “kadını güçlendirme” adı altında sunulan tüm bu politikalar kadını daha fazla eve-dört duvar arasına hapsederken böylece sisteminde yapı taşı olan aile de kutsanıp güçlendirilmekte.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu