DünyaGüncel

ÇEVİRİ | Aktivistler uyarıyor; COVID-19’la kapanan Yunanistan’da polis vahşeti artıyor

İnsan hakları grupları ve muhalefet partileri, Yeni Demokrasi hükümetinin virüsle mücadele bahanesiyle protestoları bastırdığını söylüyor.

Özgür gelecek: Ocak ayında yayımlanan ve Yunanistan’da COVID-19  kapanmalarıyla artan polis vahşetini çeşitli olaylar üzerinden raporlaştıran Nektaria Stamouli’nin yazısına geçmeden önce son süreçte  bu minvalde gelişen birkaç olayın altını çizmek gerekiyor.

Pandemiyi fırsat bilen Yeni Demokrasi hükümeti –diğer hükümetlerden farksız olarak- bu süreçte politik yönelimini sokakların sesini bastırmak ve halkın üzerinde polis baskısıyla korku ortamı yaratmak üzerinden şekillendirmekte.

İki aydan fazladır devam eden 17 Kasım Örgütü tutsağı Dimitris Koufontinas’ın açlık ve susuzluk grevi eylemine destek için sokağa çıkan binlerin çeşitli eylemlerine şimdiye kadar toplamda 300’e yakın saldırı gerçekleşti. Yüzlerce insan işkenceyle gözaltına alındı. Ve bu süreç hala devam ediyor.

Aynı zamanda bu süreçte, 7 Mart günü Atina’nın Nea Smyrni Mahallesi’nde polis bir gençle sokak ortasında yaşadığı tartışma sonucu işkence ile genci gözaltına aldı. Yaptığı işkenceyi meşrulaştırmak için saldırıya uğradığını söyleyen ve bunu haber yapan emniyetin yalanları bölgede çekilen görüntülerin internette yayılmasıyla ifşa oldu. Ve sokağa dökülen binler ile polis arasında çatışmalar çıktı. Polis 18 yaş altı 15 kişi ile beraber toplamda 17 kişiyi gözaltına aldı.

Bu olayları akabinde 11 Mart sabahı Selanik’te D. Koufontinas için rektörlük işgal eden öğrencilere bir polis operasyonu gerçekleşti ve gazeteciler dahil bölgedeki herkes polis şiddetine maruz kaldı. İki aydır daha da hareketlenen eylemliliklerde birçok defa gazetecilere dönük polis saldırısı yaşandı.

Son olarak sözü Nektaria’ya bırakmadan önce dün akşam (11 Mart) polis şiddetini kınayan ve Koufontinas ile dayanışan on bilerce kişi Atina sokaklarına çıktı. On binlerin eylemini görmezden gelen Yunan burjuva medyasına karşı halk boykot çağrısı yaptı. Ve protestonun ortak sözü:

“Her mahallede direnmezsek, sadece çalışmak için evimizden çıkmak zorunda kalacağız!” oldu.

 

Aktivistler uyarıyor; COVID-19’la kapanan Yunanistan’da polis vahşeti artıyor

Nektaria Stamouli (www.politico.eu)

Atina: Yunanistan’ın başkenti, protestocularla polis arasındaki çatışmalara yabancı değil. Ancak aktivistler ve muhalefet milletvekilleri, salgının bir dönüm noktası olduğunu söylüyorlar.

Son aylarda, polis vahşeti raporları arttı. Yunanistan’ın Kasım ayından bu yana ikinci bir kapatma altında olması ve koronavirüsün ikinci dalgasının ilkinden daha fazla etkili olmasından sonra  gösteriler yasaklandı ve polis; birçok kişinin aşırı güç kullanımı olarak nitelendirdiği yasağı uyguladı.

İnsan hakları grupları ve muhalefet partileri; Başbakan Kyriakos Mitsotakis ve muhafazakar hükümetinin pandemiyle mücadele bahanesiyle protestoları bastırdığı konusunda uyarıda bulunuyorlar.

Ana muhalefet partisi Syriza, gösteri yasağına ilişkin olarak “Pandeminin ve ekonominin kontrolünü kaybetmiş olan hükümet, cezai sorumluluklarından aklanmak için yapay bir gerilim sahnesi oluşturmaya çalışıyor” dedi.

Bu arada Yunanistan’ın Uluslararası Af Örgütü Şubesi, son aylarda gözaltına alınanların ve protestocuların kötü muameleye maruz kaldığını, göz yaşartıcı gaz gibi kimyasal tahriş edici maddelerin aşırı kullanımı ve diğer aşırı güç vakalarını da belgeledi.

Protesto yasağı

Mitsotakis, bir önceki hükümet Syriza’yı, özellikle Atina’nın anarşist mahallesi Exarchia’da yasal boşluk yaratmakla suçlayarak Kanun ve Nizam programı üzerinden seçimlerde galip geldi.

Atina, Yunanistan’ın kemer sıkma karşıtı hareketinin kalbi haline geldiği için, ülke ve özellikle başkenti geçtiğimiz on yılda şiddetli protestolarla sarsıldı; sokakları bazen bir savaş alanına benziyordu.

Mitsotakis yönetiminde polisin kontrolsüz bırakıldığına dair şikâyetler, onun seçilmesinden birkaç ay sonra su yüzüne çıkmaya başladı ve pandemi; sıkı kilitleme kurallarını uygulamakla görevli güvenlik güçlerine daha fazla yetki verdi ve ardından protesto yasağı geldi.

Hükümet, bu yaz kamu güvenliğini tehdit ettiği düşünülen protestoları kısıtlama veya tamamen yasaklama kararı aldı. Protestocular tarafından verilen her türlü zarardan organizatörün yani örgütleyicinin sorumlu olduğuna dair yasa, muhalefet partileri ve hak grupları tarafından sert bir şekilde eleştirildi.

Yunanistan Kasım ayının başlarında ikinci kapanmaya yani kilitlenmeye girdiğinde fiilen tüm protestolar yasaklandı. (Almanya gibi diğer ülkeler ise, sosyal mesafe koşullar altında pek çok gösteriye yeşil ışık yaktı.)

Hükümet, Askeri Cunta’ya karşı geleneksel bir protesto günü olan 1973 Öğrenci İsyanı’nın yıldönümünde yani 17 Kasım’da; 6.000 polisi sokaklara dökmenin yanında dört veya daha fazla kişinin toplanmasını yasaklayarak ek kısıtlamalar çıkarttı.

Gün şiddet ile karardı. 1.500 komünistten oluşan sosyal açıdan mesafeli bir gösteriyi polisin göz yaşartıcı gaz ile sindirmeye çalıştığını çok sayıda gazeteci rapor etti. Hatta bir kadın üniversiteye çiçek bıraktığı için (daha sonra geri çekildi) 300 € para cezası aldı.

Sivil Koruma Bakanı Michalis Chrisochoidis polisi Ulusal Sağlık Servisi ile karşılaştırıldığında, görüntüler; gözaltındakilerin sıkışık koşullarda tutulduğunu ve memurların düzgün bir şekilde maske takmadan veya sosyal mesafe kurallarına uymadan devriye gezdiğini gösterdi.

Kuzeydeki Yanya (Ioannina) kentinde 23 yaşındaki tıp öğrencisi Nantia Tzortzi, kendisinin de içerisinde olduğu 60 kişilik bir grup olarak sosyal mesafe kurallarına uygun bir yürüyüş yapmak için üniversite kampüsünden ayrıldıktan sonra herhangi bir provokasyon olmaksızın memurlar tarafından dövüldüğünü söyledi. Polis, önce protestocuların onlara saldırdığını söyledi.

Bu eylemde, protestocuların altısı hastaneye kaldırılırken 23’ü gözaltına alındı ve Tzartzi ve eyleme katılanlar; yabancı mallara (polis copları) zarar vermek, huzuru bozmak, silah bulundurmak (tuttukları pankartlar) ve protesto yasağını ihlal etmekle suçlanıyor. Her biri 900 € para cezasına çarptırıldı.

Tzortzi: “Bu hiç mantıklı değil. Halk sağlığını korumak istediklerini söylüyorlar ve bunu öğrencilerin kafalarını parçalayarak yapıyorla.” dedi. “Polis memurları serbest bırakıldı. Protestoculara vurduklarında öfkeyle dolu yüzleri sadece emirlere uymadıklarını göstermiyor.”

Hükümet: Zulmün “kanıtı yok”

İnsan hakları grupları; yetkililerin polisi dizginlemeye pek ilgi göstermediğini söylüyor.

Af Örgütü Sakellaridis, “Kırmızı çizgiyi oluşturan şey, kolluk kuvvetlerinin cezasızlığıdır” dedi. “Yunan makamlarının bu sorunla mücadele etme ve kolluk kuvvetleri tarafından yapılan insan hakları ihlallerinin ölçeği ve sistematik doğası ile başa çıkmak için gerekli yasal ve pratik adımları atma konusundaki isteksizlikleri her zaman olmuştur, bunun yerine şikayetleri doğrudan inkar etmeyi veya onları izole etmeyi tercih ettiler.”

Bu arada hükümet de güvenlik güçlerini savundu. Chrisochoidis, muhalefetin şikayetlerine yanıt olarak Aralık ayında parlamentoda “Polis şiddetinin arttığına dair hiçbir kanıt yok” dedi.

Hükümet sözcüsü Stelios Petsas, geçtiğimiz ay polisi son mitingleri ele ele alış biçimleri için tebrik etti ve Syriza’nın görev süresi boyunca polise karşı 262 şikayet bildirildiğini belirtti.

Bu arada, olayların listesi büyümeye devam ediyor. Ayrıca 17 Kasım’da polis, Atina’da 24 yaşındaki Orestis Katis’i gözaltına aldı. Ailesi, bir protestodan ayrıldıktan sonra memurlar tarafından kovalandığını ve sonunda bir polisin evlerine zorlamayla girdiğini ve Katis’in yanı sıra müdahale etmeye çalışan annesini de dövdüğünü söylüyor.

Aile polis karakoluna gitti, burada başka bir tartışma çıktığını ve tekrar dövüldüklerini söylediler. Katis’in babası Dimitris hafif bir kalp krizi geçirdi ve hastaneye sevk edilmek zorunda kaldı. Burada dört gün kaldı.

Dimitris Katis: “Acil servislerdeki doktorlara gözaltına alındığımı söylediler ve beni kontrol etmelerine izin vermeden önce kimliklerini kontrol ettiler. Ancak hastanenin sendikası onlar ayrıldıktan sonra duruma dair bir açıklama yayımladı” dedi.

Polis;  Orestis Katis’in polis memurlarına taşla saldırmasının ardından evinin dışında gözaltına alındığını ve ailesinin “polis memurlarını taciz ettikleri, hakaret ettikleri ve polis memurlarına yönelik fiziksel güç kullandıkları ve metal nesneler fırlatarak yaralamaya çalıştıklarından” sonra gözaltına alındıklarını söyledi. Baba hariç hepsi tehlikeli zarar vermeye teşebbüs, memurlara şiddet, hakaret, huzuru bozma ve silah yasasını ihlal etme suçlamalarıyla karşı karşıya.

Bir hafta sonra 25 Kasım’da yani Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü nedeniyle  bir protestoya katıldıkları için dokuz kadın gözaltına alındı. Kadınlar gözaltına alınmadan önce maskeler takarak ve mesafeyi koruyarak parlamento önünde bir pankart açmışlardı. Sivil Koruma Bakanı Michalis Chrysochoidis daha sonra bu dava nedeniyle özür diledi, ancak kadınların haklarındaki davalar henüz düşürülmedi.

Ve 2008’de polis tarafından vurulan 15 yaşındaki bir çocuğun ölüm yıldönümü olan 6 Aralık’ta gösterilere bir başka yasak getirildi. Hatta polis, çocuğun (Alexis Grigoropoulos -ÇN) vurulduğu yere çiçek bırakılmasını bile engelledi. Çiçek bırakanlar ise gözaltına alındı.

O günün bir videosu; bir subayın bir demet çiçeği yok ettiğini ve kalıntıları sokağa attığını gösteriyordu, başka bir video ise memurların bir binaya göz yaşartıcı gaz bombası attığını ve bir protestocunun yüzünü tekmelediğini gösteriyordu. Polis her iki olayla ilgili soruşturma başlattı.

Kasım ayında gözaltına alınan dokuz kadın arasında yer alan Uluslararası Af Örgütü çalışanı Despoina Paraskeva Veloudogianni, “Sağlık hakkına ek olarak, kamusal ifade ve konuşma hakkını korumak çok önemlidir. Sağlık demokrasi tarafından korunuyor, biri diğeri için bir ön koşul” dedi.

Video: Alexis Grigoropoulos

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu