Güncel

CHP, değişim ve umut: İmkansız bir aşk hikayesi!!!

CHP 34. Olağan Genel Kurulu’nu 17- 20 Temmuz tarihleri arasında Ankara’da gerçekleştirdi. Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığını ve parti içinde hakimiyetini daha sağlam bir şekilde tesis ettiği genel kurul, birçok açıdan incelenmeye değer. Egemen sınıf basınının CHP kurultayına özel ilgisi ve CHP’nin iddialı söylemleri, kurultayda ortaya çıkan kimi fotoğraflar önümüzdeki günlerde CHP’nin “sol kulvarda” daha görünür olacağı izlenimi yaratıyor.

Olağanüstü kurultaylar, yumruklu-tekmeli, “heyecanlı” kavgalarla her defasında “sallanan” CHP, bu kez görece sakin bir atmosfer içinde yeni parti meclisini seçti. Deniz Baykal’ın kaset skandalı ile alaşağı edilmesiyle başkanlık koltuğuna adeta paraşütle inen Kılıçdaroğlu, CHP’ye yapılan operasyonun yeni yüzü olmuştu. Genel seçimlerde çıkış yapsa da istediği başarıyı yakalayamayan CHP’nin, “sola” Kılıçdaroğlu’nun komutasında daha fazla yakınlaştığı iddia ediliyor.

Önceki kurultaylarda delegelere “yoldaşlar” diyerek seslenen Kılıçdaroğlu, bu geleneğini bozmadı. 34. Kurultayda da CHP’ye “kızıl renkler” hâkimdi. Kitlenin sık sık “Faşizme karşı omuz omuza” sloganını haykırdığı; Deniz Gezmiş, Mahir Çayan ve İbrahim Kaypakkaya’nın resimlerinin taşındığı kurultay, sol söylem ve jargonun CHP’de daha fazla ağırlık kazanacağını gösteriyor. Önceki kurultaylarda genel başkanın hazırladığı liste oylanırken bu kurultayda delege iradesine daha fazla önem verilmesi ve her adayın propagandasını kurultay salonunda bile son ana kadar yürütmesi, kimi yazarlar tarafından CHP’ye yedinci okun demokrasi adıyla geldiği şeklinde bile yorumlandı. Ancak bu demokrasi şölenine rağmen Kılıçdaroğlu’nun hazırladığı listenin iki kişi dışında parti meclisine girdiğini hatırlatalım. Yani demokrasi adına fazlaca heyecanlanmaya mahal yok. CHP’den söz ediyoruz! Bu da CHP tarzı demokrasi!

Parti meclisine 20 kadın ve 30-45 yaş aralığında 6 ismin girdiğini ekleyelim. Parti meclisi için Kılıçdaroğlu’nun hazırladığı listede yeralmayan İlhan Cihaner, Fikri Sağlar ve Ercan Karakaş’ın da aralarında olduğu 6 isim girdi. Kafatasçı söylemleriyle bilinen Nur Serter’in de parti meclisine giremediği kurultayda, Kılıçdaroğlu CHP çizgisi üzerinde soldan sağa doğru değişen renkleri bir arada tutarak bir denge siyaseti yürütmeyi hedefliyor anlaşılan. Kılıçdaroğlu’nun AKP’nin ortaya çıktığı günlerde ortaya attığı “statükoya karşı değişim” söylemlerini de kendisine rehber almayı hedeflediği görülüyor. Kılıçdaroğlu’nun, rollerin değiştiği ve bugün AKP’nin statükoyu temsil ettiği, CHP’nin ise değişimin liderliğine soyunacağı sözlerini bir yere not etmeli!

Kurultayda AKP’nin KCK adı altında yürüttüğü operasyonların eleştirildiğini de bir dipnot olarak düşelim. Kılıçdaroğlu, “Yeni cenazeler gelmemeli. Bir oy da gelmesin ama bir cenaze de gelmesin. Bu iklim yaratılabilir. Ben umutsuz değilim” (20 Temmuz Milliyet) sözleriyle Kürt ulusal sorunu konusunda “cesur” çıkışlar yaptı. Ne var ki ortada bir sorun olduğu ve çözülmesi gerektiği içerikli konuşmasında bunun yol ve yöntemlerinin ne olduğu konusunda herhangi bir öneri sunmadığını söylemeden geçemeyeceğiz. Hatta konuşmada Kürt kelimesinin bile oldukça temkinli ve cimri bir şekilde kullanıldığının altını çizelim.

CHP “sol”a neden yakınlaşıyor!

2010 1 Mayıs’ında, işçi ve emekçilerin; baskı, gözaltı ve tutuklamalara karşın kitlesel katılımı ve arayış içinde, örgütsüz geniş yığınların olduğu bir fotoğraf ortaya çıkmıştı. Bunun hemen akabinde Deniz Baykal genel başkanlıktan düşürülmüş yerine “solcu” Kemal Kılıçdaroğlu getirilmişti.

Kılıçdaroğlu ile birlikte CHP, basının da yoğun propagandasıyla yeni bir umut olarak takdim edildi. Kılıçdaroğlu’nun Kürt (kendisi kabul etmese de) ve Alevi kimliği ile kullanageldiği sol kavramlar CHP’nin, düzenden rahatsızlığı giderek artan ancak CHP’den de umudunu kesen kitlenin, yeniden kazanılmasını hedefliyordu. Böylece AKP’nin icraatlarından rahatsızlık duyan ve arayış içinde olan yığınların devrimci bir alternatifle buluşmasının da önüne geçilecekti. Bu proje ekseninde, CHP’de yeni sürece uygun olmayan kadrolar tasfiye edildi. Yerlerine “sola” daha yakın kimlikler ve gençler getirildi.

CHP’nin 2011 ve 2012 1 Mayıs’larına kitlesel katılımı ve AKP’ye karşı sokağı daha fazla işgal etmesi de yeni konseptiniçinde. CHP’nin hedefi büyüktü: Sezgin Tanrıkulu’nu parti meclisine alarak Kürt sorunu konusunda da değişim sinyalleri verecekti. Gelinen aşamada AKP’nin toplumun tüm kesimlerine yönelik azgın saldırısı, gözaltı, tutuklama furyası ve toplumun muhafazakârlaştırılmasına yönelik adımları sonucu geniş kesimlerde önemli bir öfkenin açığa çıktığı bir gerçek. Bu öfkenin Kürt halkı nezdinde bugün somut bir adresi varsa da geniş işçi ve emekçiler, sol açısından aynı durum geçerli değil. İşte 34. Kurultayda bir adım ileri taşınan projenin temel amacını bu oluşturuyor!

Ne var ki bu konsept de kendi içinde önemli sorunlar barındırıyor. Zira, geçmişe oranla sokakla daha fazla haşır neşir olsa da CHP, 4+4+4’ten kürtaj yasasına; kıdem tazminatından çalışma yaşamını düzenleyen değişikliklere kadar geniş bir yelpazede “komşular alışverişte görsün” havasında muhalefet yürüttü. Sözgelimi işçi ve emekçilerin yaşamını derinden etkileyecek ve 24 Ocak kararlarına rahmet okutacak Torba yasa gündeminde CHP, AKP’yle aynı noktada uzlaştı. İşçiler iş cinayetinden birer birer can verirken bu ölümlere neden olan güvencesiz, esnek çalışma sistemine dair CHP, hangi gerçek eleştiriyi getirdi ve somut adımlar attı?

Özellikle Kürt ulusal sorununda CHP’nin söylem dışında AKP ile aynı düşündüğü pratik içinde ortaya çıktı. Roboski’ye gitmek dışında CHP, Genelkurmay’ın hangi açıklamasına tepki gösterdi, hesap sordu? CHP’de muhalefet Aleviler, AKP’nin öteki ilan ettiği toplumsal kesimler adına sözde bir muhalefettir. AKP ile adeta bir kayıkçı kavgasıdır. Çünkü CHP de tıpkı AKP gibi Türk hâkim sınıflarının partisidir.

CHP TC’nin kurucu partisidir!

CHP, Türk devletinin kurucu partisidir. TC uzun yıllar boyunca CHP il başkanları ve genel başkan (Mustafa Kemal) tarafından yönetilmiştir. Mustafa Kemal önderliğinde CHP’nin kurucu partisi olduğu TC ise Kürt halkının işçi ve emekçilerin kanı üzerinde iktidarını kurmuştur.

Koçgiri, Şeyh Said isyanları ve Dersim ’38’de hükümette CHP vardı. Takrir-i Sukün yasalarıyla en küçük hak talebini yasaklayan, muhalefeti zapturapt altına alanda CHP’dir. CHP, ülkeyi adeta koca bir hapishaneye çeviren; iktidarını korku, vahşet ve sömürüyle sürdüren Türk hâkim sınıflarının ilk göz ağrısıdır. CHP halkın değil ordunun gücüne güvenir. Devrimcilik, laiklik argümanlarıyla geniş yığınları faşist ordunun arkasında saf tutmaya çağırır.

Bugün Kılıçdaroğlu’nun Genelkurmay karşısındaki sessizliği bunun kanıtıdır. Her şeyden önce ve elbette en önemlisi CHP Kemalizm’in kurumsallaşmasında en önemli görevleri üstlenmiş ve bugün de Kemalizm bayraktarlığını yapan bir partidir. Tüm devlet aygıtını Kemalist ideolojisi üzerine inşa etmiştir. Kemalizm ise katıksız bir şovenizm ve ırkçılıktır. Türk-Kürt uluslarından ve çeşitli milliyetler ve inançlardan Türkiye halkının azgın bir sömürü, dizginsiz bir vahşet, imha inkar ve asimilasyonla boyun eğdirilmesidir.

Kemalizm özcesi faşizmdir. Kuşku yok ki CHP de faşisttir ve işçi ve emekçilere verebileceği hiçbir şey yoktur. Karaoğlan Bülent Ecevit bunun en çarpıcı örneklerindendir. “Devrimci”,“solcu” Ecevit, 19 Aralık katliamının ve akabinde “15 günde 15 yasa” ile halkımız üzerindeki sömürü cenderesinin artmasının başlıca sorumlularındandı. Yani kısacası CHP’den değişim ve umut beklemek için hiçbir nedeni yoktur.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Diğer içerik
Kapalı
Başa dön tuşu