GüncelManşet

Delikanlım! İyi bak yıldızlara, onları belki bir daha göremezsin!

İyi bak yıldızlara, onları belki bir daha göremezsin…

Belki bir daha yıldızların ışığında kollarını ufuklar gibi açıp geremezsin…

Delikanlım!

Senin kafanın içi yıldızlı karanlıklar kadar güzel, korkunç, kudretli ve iyidir.

Yıldızlar ve senin kafan kâinatın en mükemmel şeyidir.

Delikanlım!

Nazım Hikmet Ran

 

Murat Araç, Antalya’nın Gazipaşa ilçesinde önceki gün yol denetimi sırasında gözaltına alınarak Antalya siyasi şubeye götürüldü. İddiaya göre jandarma tarafından yapılan GBT’de kullandığı kimlik sahte çıkmış ve Murat’ın hakkında örgüt üyeliği suçlamasıyla 2,5 yıldır yakalama kararı olduğu ortaya çıkmıştı.

Önce savcılığa çıkarılmış ancak mahkemeye götürülmeden Antalya siyasi şube polisi tarafından alıkonulmuştu. Daha sonra öğreniyoruz ki; Murat nasıl oluyorsa saat 18.00’de Antalya polis müdürlüğünün 3. katından onca polisin gözü önünde atlayarak intihar etmişti!

Polis nezaretinde kelepçelenmeden (ters kelepçe de dâhil) bir adım atmak mümkün değilken…

Kişi başında düşen polis sayısı 5-10’u bulurken…

Murat bir hışımla koşup kendini boşluğa bırakıvermiş!!!

Evlerde sağ bir şekilde gözaltına alınabilecek devrimcilerin infaz edildiği, gözaltında şiddet ve işkencenin tavan yaptığı ve polis nezarethanelerinde insanların öldürüldüğü bir ülkede bizden bu iddiaya inanmamız isteniyor!

 

Kürdün cansız bedenine de düşmanlık

Murat yaşamına son vermeye polis binasında karar vermiş nedense! Ailesine ve basına verilen bilgi bu şekilde en azından…

Ne var ki devlet-i Ali’nin kendini intihar eden bir gence yönelik tasarrufu bu açıklamaya uygun değil. Zira 19 yaşındaki Murat Araç’ın cenazesi, Riha’nın (Urfa) Serêkanî (Ceylanpınar) ilçesinde sabaha karşı toprağa verilirken ailenin tüm isteğine rağmen Adli Tıp Kurumu (ATK) Murat için nakil aracı vermedi.

Anlaşılan o ki devlet Kürdün sadece nefes alıp verenine değil cansız bedenine de düşmandı. İntihar ettiği söylense de Kürtlüğü devletin hışmını çekmesi için yeterliydi. Murat’ın cenazesi sabah saatlerinde Ceylanpınar’a ulaştı.

Ancak garip bir durum vardı. Kendini intihar ettiği söylenen gencin cansız bedeni yoğun bir polis ablukası altında taşınıyordu. Gariplikler bununla da sınırlı değildi. Ceylanpınar belediyesi de cenazesinin mezarlığa götürülmesi için araç vermedi.

Sonrasında taziye içinde çadır vermeyecekti.

Kamuoyuna yapılan intihar açıklamasından, otopsi raporunun aileye verilmemesine; cenazeye yönelik polis ablukasından AKP’li belediyenin mesafeli duruşuna kadar peşi sıra yaşananlar devletin, Murat’a yönelik belirgin bir tutum içinde olduğunu yansıtıyor.

 

Örgütün talimatı “kendinizi öldürün”müş…

Abi İlhan’ın açıklamaları da Murat’ın intihar ettiği iddiası konusunda soru işaretleri yaratıyor. İlhan, kardeşinin kafasında 16 ile 17 dikiş bulunduğunu boyun, ense ve yüzünde darp ve morluk izleri olduğunu söylüyordu.

Aile Murat’ın gözaltına alındıktan sonra polis binasında infaz edildiğini düşünüyor. Nitekim devletin yaklaşımları, suçu örtbas etmeye, yaşananların üstünü örtmeye yönelik bir tavrı yansıtıyor.

19 yaşındaki bir gencin, intihar etmek için neden polis binasını tercih ettiğinin bir açıklaması yok zira.

Ama durun aslında var!

Bugünlerde yıldızı iyice parlayan Kürt düşmanlığında Tansu Çiller’den geri kalmayan, Mehmet Ağar’ı aratmayan; ağzını her açtığında kin, nefret ve katliama davetiye çıkaran İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “gerekli” açıklamayı yapmış.

Süleyman Soylu, HDP Grup Başkanvekili Filiz Kerestecioğlu’nun 2.5 yıldır kayıp olan Murat’ın yaşamını yitirmesine yönelik sorduğu sorulara yanıt verdi!

Daha doğrusu merakımızı giderdi: “Özellikle PKK terör örgütü ‘Yakalanacağınız zaman bu konuda böyle davranın’ diye gerek telsiz görüşmelerinden gerekse de bizim özellikle Bingöl Şenyayla’da yakalamış olduğumuz, bizim ‘kütüphane” diye nitelendirdiğimiz 552 bin dijital belgede net bir şekilde okuduğumuz bir değerlendirmesi var ve bunlar yeni…

Tabii, bu talimat hangi örgüt mensubuna ne kadar ulaşmıştır, bunu bilemeyiz ama böyle bir talimatın da varlığını arkadaşlarımıza biz ilettik, bu konuda gayet tedbirli olması lazım geldiğini de kendilerine, kendi talimatlarımızla beraber ortaya koyduğumuzu ifade etmek isterim.”

Yani mealen diyor ki bakan, bir Kürt gencinin gözaltına alınır alınmaz ilk görevi kendini intihar etmektir. Zira örgütün talimatı bu yöndedir.

Örgüt nedendir bilinmez polise düşerseniz kendinizi intihar edin demiştir. Bakan, gerillanın, devrimcilerin bir çatışmada, bir ev baskınında yapacak hiçbir şeyi olmadığı koşullarda, düşmanının eline sağ düşmektense fedai bir duruş içine girmesine atıfta yapıyor kendince…

Son nefesinde düşmanı karşısında diz çökmeyen bu onurlu duruşun bakanı fena halde yaraladığı anlaşılıyor.

Zira bakan ve onun şürekâsından, soyundan gelenler için makbul olan devletinin hükmü karşısında herkesin el pençe durması, diz kırması, boyun eğmesidir! Bakan, gerillanın kırda veya şehirde göndere çektiği bu bayrağı lekelemeye çalışıyor.

Ancak sadece bu değil…

Bakan, tartışmanın çıtasını buraya çekerek, gözaltına alınan her devrimci ve yurtseveri gözaltında infaz edilmekle tehdit ediyor. Sözlerinin bu anlama geldiğini kendisi de gün gibi biliyor…

 

Tükenmeyiz öldürmekle!

19 yaşında, 2,5 yıldır başka bir kimlikle yaşamını sürdüren ve politik bir kimliği olan Murat’ın intihar etmek için polis binasını beklemeyeceğini çok iyi biliyor.

Soylu tıpkı Hatun Tuğluk’un cenazesine saldıranlarla birlikte fotoğraf çektirerek ya da Hakkâri’nin Şemdinli ilçesine bağlı Şapatan köyünde asker tarafından vahşi bir şekilde işkenceye uğrayan köylülerle ilgili sorulara verdiği yanıtlarla da neyin önünü açtığının pekâlâ farkında!

Soylu açıkça yurtseverleri, devrimci ve ilericileri, coğrafyamızda zulme baskıya yoksulluk ve yolsuzluğa, imha ve inkâra ve de katliamalar sesini yükseltenleri ellerine geçtiğinde öldürmekle ve 12 Eylül’de olduğu gibi “kafasını çarptı”, “kendini aşağıya attı” diyerek bunun üzerini rahatlıkla örtmekle tehdit etmektedir!

İki defa düşünün sizin de sonunuz böyle olur diyor açıkça!

Ölümle, işkenceyle, katliamla terbiye etmek, hizaya getirmeye çalışmak ancak ve ancak zalimlerin, korkakların ve çaresizlerin yöntemi olabilir. Çünkü onların elinde tutunacak başkaca bir şey kalmamıştır.

Yalanları, sahtekarlıkları ortaya çıkmıştır, maskeleri düşmüş, sözlerinin büyülü tılsımı kaybolmuştur!

Bilinir ki, kendi mutluluğunu halkının özgürlüğü ve umuduyla birleştirenler için ölüm yoktur! Yaşamı anlamlı kılan ona ait olan ne varsa sahip çıkmaksa, ölümde tıpkı yaşam gibi bu resmin bir parçasıdır!

Murat 19 yaşındaydı…

Ömrünün baharındaydı…

Tahminimiz odur ki, eli kanlı zalimlerin karşısında diz çökmemişti…

Boyun eğmemiş, onlar istediklerini vermemiş, kimliğine, onuruna ve kavgasına sahip çıkmıştır…

Bu yüzden ne Murat’ı, Kürt gençlerini öldürebilir ne de onları bitirebilirsiniz!

 

Bir Partizan

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu