GüncelMakaleler

Denge  Azadî | Kürdistan’da hekimler: “En kötü senaryoya hazırlanın”

"Bu dönemde HDP’li onlarca belediyeye kayyımlar atanmış, hatta pandemiye karşı halk için çalışan belediyeler özel olarak hedef alınmış, kadın kurumları basılıp kapatılmış, kadın ve Kürt mücadelesinin öznelerine gözaltı ve tutuklama terörü uygulanmıştı…"

Pandemi süreci olanca ağırlığıyla sürerken pandemiyle mücadelenin, pandemi karşısında hayatta kalmanın ne denli sınıfsal bir nitelik taşıdığı sayısız örnek ile adeta yoksulların beynine bir kez daha kazındı.

Zenginlerin istedikleri sıklıkta yaptırabildikleri testler, yoksullar açısından ulaşılması giderek zorlaştırıldı. Zaten yoksullardan ve kalabalıktan izole yaşayan sermayedarlar ve uşakları için tehdit sınırlandırılmışken, toplu taşıma araçlarında tıka basa işe gitmek, kalabalık işyerlerinde gün boyu çalışarak sermayedarların izolasyonuna kan taşımak yine işçi ve emekçiye düştü.

Ancak bu bilinen sınıfsal ayrımcılığa bir de ezilen ulustan olmaktan kaynaklı reva görülen ayrımcılığı eklediğimizde nasıl bir tablo açığa çıkar? Bugün Türkiye Kürdistanı’nda yaşanan Kovid-19 salgınına baktığımızda bunu net biçimde görebiliriz.

Kuşkusuz ülkenin dört bir yanında yoksul ve emekçi halk kaderine terk ediliyor, pandemiye karşı önlemler bireyselmiş gibi yaklaşılıyor, pandemi krizi ile uğraşan sağlık emekçileri giderek ciddi bir tükenişe sürükleniyor ve zenginlerin talanı pandemi maskesine büründürülüyor. Ama bunun Kürt halkı açısından daha katmerli bir şekilde yaşandığı su götürmez bir gerçek olarak karşımızda.

Salgın sürecinin başından itibaren Türkiye Kürdistanı’na adeta bir ambargo uygulanmış, HDP başta olmak üzere halkın kendi içerisinde dayanışma ağları kurması engellenmiş, toplumsal olarak alınması gereken önlemlerin faturası halka kesilmiş ve sağlık alanındaki gerekli donanım ve teçhizat konusunda bölge giderek yoksullaştırılmıştır.

Türk devletinin pandemide bölgedeki politikası, Kürt ulusunun ve kadınların kazanımlarını gasp etmek üzerine kurulmuştu. Keza bu dönemde HDP’li onlarca belediyeye kayyımlar atanmış, hatta pandemiye karşı halk için çalışan belediyeler özel olarak hedef alınmış, kadın kurumları basılıp kapatılmış, kadın ve Kürt mücadelesinin öznelerine gözaltı ve tutuklama terörü uygulanmıştı…

Dolayısıyla bugün “ikinci dalga” olarak bahsedilen ve manipüle edilmesine/çarpıtılmasına rağmen gizlenemeyen verilerle gözle görülür hale gelen süreç, Kürt halkı açısından bu coğrafyada ağır kayıplara yol açacak gibi duruyor.

 

Kürdistan’da tablo ağırlaşıyor

Konu ile ilgili devlet verileri gizlerken bilgileri sahada emek veren sağlıkçılardan kısmi olarak öğrenebilmek mümkün. SES Van Şube Eşbaşkanı Figen Çolakoğlu, Van’daki hastanelerde kapasitenin doluluk oranına yaklaştığını belirtirken, Kovid-19 alanlarına çevrilmiş birimlerde yoğunluk, bitmeyen kuyruklar ve mevcut yoğun bakım ünitelerinin kapasiteleri büyük ölçüde dolu olduğunu ifade ediyor.

Çolakoğlu, Mezopotamya Ajansı’na verdiği röportajda “Hatta servislerde yoğun bakıma alınmayı bekleyen hastalar da olabiliyor. Böyle hızlı şekilde devam ederse hastaneler yakın bir zamanda konuşabileceğimiz bir soruna dönüşecektir.

Vakaların bu denli tırmanışta olduğu bir süreçte, her pozitif vakayı hastanede tutabilme olasılığı yok ve kapasite bunu karşılayabilecek bir noktada değil. Şu an sadece takip ve yoğun bakım şartı gerekli olan vakalar hastanede tutuluyor. Bunların dışındaki vakalar, ‘evde izolasyon koşullarını oluşturun’ söylemiyle eve gönderiliyor” diyor.

Salgının hızla yayıldığı Urfa’da da durum ağırlaşıyor. Salgının başından beri kamuoyuyla paylaşılan veriler, Temmuz’un son haftasından itibaren valilik tarafından kesildi. İl Hıfzıssıhha Kurulu ise mücadele konusunda taziyelerin yasaklanması, 65 yaş üstü kişilere sokağa çıkma kısıtlaması ve düğün gibi toplu etkinliklere getirilen kısmi kısıtlamalarının ötesine geçemedi.

MA’ya konuşan Urfa Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Aydın Şirin, hastanelerde doluluk oranına yaklaşıldığını söyledi. Şirin, çok sayıda sağlık çalışanı ve hekimin salgına yakalandığını, işin öznesi olan sağlık çalışanlarının fikir, görüş ve önerilerinin dikkate alınması gerektiğini dile getirdi.

1 Haziran normalleşme kararlarıyla birlikte vaka sayısında sıçramanın yaşandığını hatırlatan Şirin, toplu seyahatler, düğün ve taziye gibi etkinliklerin önünün açılmasıyla salgının yayılma alanın açıldığını ifade etti.

Bakanlığın açıkladığı veriler doğrultusunda Urfa’nın sürekli ilk 5’te yer aldığını hatırlatan Şirin, “6 aydır virüsle mücadele eden sağlık çalışanları ve hekimlerde yorgunluk mevcut. Dolayısıyla sağlık çalışanlarının sayısının artırılması, yine yoğun bakım ve hastanelerin kapasitelerinin arttırılması gerekiyor. Yani en kötü senaryoya karşı hazırlık yapmak gerekiyor.” dedi.

SES Amed Şubesi’nin, Kovid-19 nedeniyle yaşamını yitiren sağlık emekçisi Abdulhalik Gündüz için yaptığı açıklamada, 1 Haziran öncesi enfekte olan sağlık çalışanı sayısının 90’dan 430’a çıkmasının sağlık çalışanlarına verilen koruyucu ekipmanların yetersizliği, kalitesizliği ve eski çalışma saatlerine dönülmesinden kaynaklı olduğu vurgulandı.

Tüm bu gelişmeler sistemin, Kürt halkı için bölgeye savaş dışında bir şey götürmediğini, geri kalan her konuda halkın kaynaklarından mahrum bıraktığını göstermektedir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu