DerlediklerimizGüncel

CELAL BAŞLANGIÇ | Batsın senin buzdolabın!

Yas tutmak yerine ölen çocuklarını toprağa vermeye olanak bulacakları güne kadar kokmadan nasıl saklayacaklarının yollarını arıyorlar. Sonunda bir çözüm bulunuyor. Cemile’nin amcasının evinde bir derin dondurucu var. Onu taşıyorlar evlerine. Cemile’yi kefeniyle buzdolabına koyuyorlar.

Asıl adı Cizire Botan’mış.

Nüfusa da öyle yazdırmak istemişler. Kabul etmemiş nüfus memuru. Çaresiz “Cemile” diye geçmiş kayıtlara.

Cizre’de sokağa çıkma yasağı başlayıp elektrikler kesildikten sonra Özel Harekat Timlerinin zırhlı araçları iki mahalleye operasyona başlamışlar.

Cizire Botan’ın yani Cemile’nin evleri bu iki mahalleye bakan yamaçtaymış. O saatlerde kentte elektrik olan az sayıda yerlerden biri de onların sokağıymış.

Biraz yukarıdan baktıkları mahallelere operasyon başlayınca yamaçta oturanlar sokağa çıkıp; tencere, tava, çanak, çömlek ne geçirdilerse ellerine büyük bir gürültü çıkarmaya başlamışlar protesto amaçlı.

Cizire Botan da katılıyor protestoya.

“Çanak çömlek çalıyordu o da. Hatta o an gülerken görüntüleri de var” diye anlatıyor annesi Emine Çağırga:

“Birden ‘vıy anne’ diyerek kapıya yığıldı. Zırhlı polis araçlarından ateş açılıyordu üzerimize. Evin içine çektik. Bağırdım, yardım istedim ama Cemile kollarımda can verdi.”

Sabaha kadar kızının cansız bedeniyle el ele, koyun koyuna yatıyor. Göz damarları kuruyor ağlamaktan.

Ertesi gün Cemile’nin bedeni şişmeye başlıyor sıcaktan.

Saçlarına ve ellerine kına yakıyor, yıkayıp kefenliyor çocuğunun ölü bedenini.

Ancak Cizre’de çatışmalar sürüyor. Sokağa çıkma yasağı var. Çıkan vuruluyor. Cenazeyi defnetmek imkansız.

Yas tutmak yerine ölen çocuklarını toprağa vermeye olanak bulacakları güne kadar kokmadan nasıl saklayacaklarının yollarını arıyorlar.

Sonunda bir çözüm bulunuyor. Cemile’nin amcasının evinde bir derin dondurucu var. Onu taşıyorlar evlerine. Cemile’yi kefeniyle buzdolabına koyuyorlar.

Hem de Cumhurbaşkanı Erdoğan “Çözüm süreci buzdolabında” dedikten yaklaşık bir ay sonra 10 yaşındaki Cemile kefeniyle giriyor Cizre’nin Cudi Mahallesi’ndeki evlerine getirilen buzdolabının içine.

Bütün bir aile buzdolabındaki Cemile’yle birlikte üç gün evlerinden çıkmadan bekliyorlar çatışmaların bitmesini.

Televizyonda dönemin başbakanının demecini duydukça bir daha kahroluyorlar:

“Cizre’de sivil kayıp yok.”

Neden sonra karşılaştığımızda tepkisini dile getiriyordu Cemile’nin annesi Emine Çağırga:

“Başbakan gelip kızımı görsün, o küçük çocuk nasıl terörist olabilir? Kızımın cenazesi günlerdir dolapta, dünya alem gelip onu görmeli ve terörist olmadığını bilmeli.”

Sadece kendi çocuğu için değil, o günlerde Cizre’de ölen diğer sivillerin de adlarını anıyor:

“10 yaşındaki çocuk, yedi çocuk annesi Maşallah, onun gelini Zeynep, 70 yaşındaki yaşlı adam da mı terörist?”

1992’deki çatışmalı süreçte de evlerine bomba isabet etmiş Çağırga ailesinin.

Baba Ramazan o tarihteki patlamada annesini, babasını, erkek ve kız kardeşlerini, yengesini, yeğenini ve 10 yaşındaki kızı Fatma’yı yitirmiş o patlamada.

İşte kızı Fatma’nın 10 yaşında bir bombayla yaşamını yitirmesinden 13 yıl sonra doğan kızı Cemile’yi de yine 10 yaşında yitirmişti.

Baran, Cemile’nin ağabeyi. Nasıl Cemile’ye gerçek adını olan Cizire Botan’ı yazmadıysa nüfus memuru, Baran’ın da gerçek adını yazmamış nüfus kaydına, “terörist adı” diye. Onun için kimliğinde “Behrem” yazıyor.

İşte Baran da 1992’de evlerine bomba isabet ettiğinde henüz bir yaşındaymış ve dizinden yaralanmış.

7 Eylül 2015’te yani tam 23 yıl sonra yine evlerine isabet eden bir “105’lik havan topu” ve açılan ateş sonucu yitirdiği 10 yaşındaki kız kardeşinin buzdolabındaki cansız bedeninin bir fotoğrafını çekip sosyal medyaya koyuyor.

Hemen AK troller “O fotoğraf Cizre’den değil Gazze’den” diye yalanlama furyası başlatıyorlar.

O günlerde sitem ediyordu Baran:

“Focebook’da, Twitter’da o cenazenin Cemile’nin değil, Filistinli, Gazzeli bir çocuğun cenazesi olduğu yönündeki yanıltıcı yorumlar yapılıyor. Doğrudur, biz de sekiz gün boyunca Gazze koşullarında yaşadık ve aynı onlar gibi biz de çocuklarımızın cenazesini derin donduruculara, soğuk hava depolarına bırakmak zorunda kaldık.”

“Çözüm süreci buzdolabına kaldırılınca” bir kan gölüne dönmüştü Türkiye.

Ve 10 yaşındaki çocukların cansız bedenleri sıcaktan bozulmasın diye buzdolabında saklanır olmuştu.

Türkiye’nin açılan yaraları hala kanamaya devam ediyor.

Aradığı barışı bir türlü bulamayan Türkiye’de 24 Haziran seçimlerine beş kala meydanlara çıkıp buzdolabı satışından refah göstergesi çıkarmaya çalışıyor.

Seçim meydanlarında nutuk atıyor:

“Buzdolabı satışı neydi? 1 milyon 88 bin. Nereye çıktı? 3 milyar 107 bine yükseldi. Demek ki fakir fukara değil, eğer her eve elhamdülillah buzdolabı giriyorsa refah seviyesi var demektir.”

Artık insanlık refah seviyesini satılan buzdolabı sayısıyla ölçmüyor.

Neymiş? 3 milyar 107 bine yükselmiş buzdolabı satışı.

Eğer o buzdolaplarından bir tanesi, sadece biri 10 yaşındaki bir çocuğun kanlı tabutu oluyorsa hiçbir değeri yok geriye kalan 3 milyar 106 bin 999 buzdolabının.

Yerin dibine batsın senin buzdolabın!

Kaynak: Artı-gerçek. 8  Haziran 2018

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu