MakalelerPusula

Pratiğimize diyalektik düşünme tarzı ile yön verelim (S-40)

Kişinin kendini, çevresini ve dünyayı tanıması ve kavradığı oranda bunlara yön verebilmesi ancak her birinin bağlı olduğu ilişkilerle bütünlüklü bir şekilde tahlil edebilmesiyle mümkündür. İncelenmek istenilen şeyin geçirdiği süreçlerden başlanarak, bulunduğu durum, onu çevreleyen koşullar ve bunlarla arasındaki ilişkilerden hareketle gelişiminin nereye doğru evrileceğine dair fikir yürütülür. İşte burada izlenen yöntemin adıdır diyalektik.

Doğada, toplumda ve insanda mey-dana gelen her değişim diyalektiğin eseridir. Diyalektikte hiçbir şey kesin, değişmez, kutsal değildir. Her şey belli bir sürecin sonunda değişime uğrar.

Herhangi bir şeyin değişimi karşısında şaşkınlık yaşanması ya da böyle ani bir değişimin beklenilmediğinin ifade edilmesi o şeyin gelişim sürecine vakıf olunmadığının bir göstergesidir. Çünkü bir şey gözle görülebilen, farklılık yaratan bir değişime uğramadan önce sayısız nicel değişime uğrayarak ilerler. Ve nicel değişimler belirli bir noktaya ulaş-tığında niteliksel değişim ortaya çıkar.

Artık o şey ilk baştakinden ayrı bir öze sahip olmuş, nitelik değiştirmiştir. Bir şeyi bütün yanlarıyla en kapsamlı ve gerçeğe en yakın biçimden öğrenmek diyalektik yöntemle mümkündür. Bilgi edinme sürecinden yine diyalektik yol izlenerek doğru bilgiye ulaşılabilir. İnsan bilgisi üretim faaliyetine dayanır. Üretim faaliyeti sayesinde insan nesnel dünyayı tanımaya ve çözmeye başlamıştır. Yani maddede bilince sonra bilinçten tekrar maddeye giden süreç sonucunda bilgisini geliştirmiş, ilerletmiştir. Pratik-teori-pratik diye de özetlenen bilgi teorisi yolu izlenerek doğru bilgiye ulaşılır. Esas olan ise daima pratiktir. Çünkü teori pratikte sınanmadığı müddetçe güdük kalır.

Doğruluğa ya da yanlışlığı ispatlanamaz. Pratiğin teoriye (buna maddenin bilince de diyebiliriz) geçişinde de aslolan diyalektik yöntemin izlenmesidir. Yine teorinin doğruluğunun ölçütü, onun toplumsal pratikte sınanması ve beklenilen sonucu vermesiyle görülebilir. Örneğin; sınıfsız bir toplum yaratmak için devrim teorimiz ışığında sınıf mücadelesi yürütmekteyiz. Bu pratiği hayata geçirirken diyalektik bir yol izleyip izlemediğimiz sınıf mücadelesi içinde durduğumuz yer, sınıf mücadelesinin genel durumu, kazanımlar, kayıplar tablosuna bakıldığında da kolaylıkla görülebilir.

Düşünme tarzında diyalektik yöntemin izlenmesi; yapılan işlerde, çalışmalarda başarılı olmanın ve verim alabilmenin tek koşuludur. Çünkü diyalektik bakış açısına göre hiçbir şey, çevresindeki koşullardan kopuk ele alınamaz. Böyle ele alındığında ya da düşünüldüğünde anlamsızlaşır, çözümsüzleşir. Her şey birbirine bağlıdır, bir şey ancak onu çevreleyen koşullarla birlikte değerlendirildiğinde anlaşılır olur ve çözümlenebilir. Olaylara olgulara bütünlüklü bakabilmeyi öğrenmek, dolayısıyla tek yanlılığa düşerek gerçekten uzaklaşmayı da engeller. Bütünlüklü bakabilmek ise; incelediğimiz şey hakkında olguların toplanması, bunların arasındaki ilişkilerin kurulabilmesi, geçirdiği süreçlerin izlenmesi ve tüm bunlardan hareketle gelecekte alacağı halle ilgili çıkarımlara varılmasıdır.

Bir kişinin diyalektik düşünme tarzına sahip olup olmadığını pratiğine bakarak da çıkarabiliriz. Çünkü her pratik esasında düşünme tarzının bir yansımasıdır. Birinin düşünme tarzının nasıl olduğunu “ben böyle düşünüyorum” gibi ifadelerden çok “ben düşündüklerimi böyle uyguluyorum, yapıyorum”lar ortaya koyar. Yani halk içinde kişinin nasıl konuştuğuna değil nasıl davrandığına; nasıl düşündüğüne değil, ne yaptığına bakılarak değerlendirme yapılır.

Söylenenlerle ortaya konan pratiğin birbirine uymaması nereden kaynaklanıyor diye bakıldığında, burada niyet sorununu konu dışında bırakacak olursak, sorun yine diyalektik düşünme tarzının kullanılmamasında yatmaktadır.

En basit günlük işlerde dahi istenilen verimin ve başarının sağlanamaması, planların dışsal faktörlerden çok, yanlış hesaplamalar sonucu sekteye uğraması, esas-tali ayrımı yapıl(a)madığından dört bir yana yumruk sallayan çalışma tarzının hâkim hale gelmesi… vs gibi ör-nekler, diyalektik olmayan düşünme tarzının pratikteki yansımalarıdır. Nes-nel gerçekliklerden kopuk değerlendirmelerdir.

Bu durum karşısında Mao şöyle demektedir. “Ancak sorunları ele alışlarında sujbektif, tek yanlı ve sığ olan kimseler, ortaya çıktıkları anda, koşulları göz önüne almadan, sorunlara bütünlükleri (bir bütün olarak geçmişleri ve şimdiki durumları) içinde bakmadan ve sorunların özüne (doğasına ve bir şey ile diğeri arasındaki iç ilişkileri) inmeden kibirli bir şekilde emir yağdırırlar. Böyle kimseler tökezleyip düş-meye mahkûmlardır.”

Bunun tersine çevrilmesi sorunlar üzerine kafa yorma tarzımızın köklü değişimiyle olacaktır. Mao yoldaşın da vurguladığı gibi tek yanlı, sujbektif ele alışlar terk edilerek çok yönlü bakış açısı hâkim hale getirilmelidir. Yani diyalektik bilinmeden hiç kimse işlerini, görevlerini hakkıyla yerine getiremeyeceğine göre diyalektik düşünme tarzını öğrenmek ve pratiklerimize bu doğrultuda yön vermekten başka çıkar yol olmadığı görülmelidir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu