GüncelMakaleler

15 Temmuz projesi Cülus töreni ile tamamdır!

Kendi klik savaşları sırasında açığa çıkan bu darbeyi önlemek dururken bunu 250’den fazla ve kendi “tabanı” olan kişinin ölümüne rağmen hayata geçirenler, bu katliamın 2. yılına denk gelecek başkanlığın törenini Cülus* merasimi ile pekiştirerek projelerini tamamlamanın derdindedir.

TC tarihinin kanlı darbe girişimi “15 Temmuz projesi”nin üzerinden 2 yıl geçmiş oldu. 15 Temmuz 2016 tarihinde TC devletinin iktidardaki iki kliği arasında yaşanan darbe girişimi, OHAL’in sürdürülebilir olması ile Erdoğan’ın Başkan olduğu rejimin inşasında çok önemli bir rol oynamıştır.

İktidarda olan kliklerin arası, 17-25 Aralık’ta ayakkabı kutularında saklanan ve “sıfırlanamayan” paraların açığa çıkmasıyla bozulmuş, bu kardeş kavgasının finali de eski Başbakan Binali Yıldırım’ın deyimi ile 15 Temmuz’da yürürlüğe sokulan proje ile hayata geçmiştir.

Eski ve son başbakan Binali Yıldırım, 24 Haziran seçimlerinden sonra Anadolu Ajansı’nın sorularını yanıtladığı programda “Sizi çok zorlayan, girmeseydik bu işe dediğiniz herhangi bir proje oldu mu? sorusuna “15 Temmuz” yanıtını vermiş, bu gafı bir itirafın yolunu açmıştır. Öte yandan Yıldırım’ın aynı programda “Pazartesi yeni kabine açıklanınca OHAL tamamlanmış olacak” ifadeleri de bir başka itiraftı. Yıldırım’ın bu iki demeci birbirinin devamıdır. Çünkü bugün başkanlık olarak anılan sürecin inşa edilmesinde 15 Temmuz sonrası ilan edilen OHAL’in belirleyici bir rolü olmuştur.

15 Temmuz darbe girişimi ile başlayan OHAL, Erdoğan’ın yeni kabinesinin açıklanmasıyla 2 yılını doldurmuş oldu. Ancak son günlerde yayınlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle OHAL’in kalıcılaştırılması söz konusu olmuş ve böylelikle 15 Temmuz’un yeni bir aşamaya geçerken son derece başarılı bir proje şeklinde ele alındığı bir kez daha görülmüştür! Bilindiği üzere devlet ve erkanları, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından “bismillah” diyerek devletin re-organizasyona girilen süreci Binali Yıldırım’ının kendi itiraflarıyla bir “proje” olarak hayata geçirdi.

AKP iktidarı, “FETÖ” operasyonlarıyla on binlerce insanı gözaltına alıp tutuklamış, yüzbinlerce insan da işsiz kalmıştı. Ve süreç hala devam etmektedir. AKP iktidarı, OHAL’i bahane ederek birçok katliam ve tutuklamayı yaşama geçirmiş, temel hak ve özgürlüklere yönelik kapsamlı bir saldırı furyası başlatılmıştır: Akademisyenler, işçiler, memurlar, devrimci, yurtsever aktivistler, HDP/HDK yöneticileri gözaltı alınıp tutuklanmıştır!

Böylece söz konusu projenin hayata geçirilmesi içim uygun koşullar oluşturulmuş oldu. 15 Temmuz sürecinin ardından devletin hız verdiği re-organizasyon süreci 24 Haziran seçimleri ve patronlar kabinesinin kurulması ile son viraja girmiştir.

Erdoğan’ın törenleri TC devletinin yeni Cülus törenleridir

Hakim sınıflar içerisindeki çelişkinin katmerleşmeye başlamasıyla rejim tek bir partinin tek bir “adamı” tarafından daha otoriter bir şekilde yönetilmeye evrildi. Kendi klik savaşları sırasında açığa çıkan bu darbeyi önlemek dururken bunu 250’den fazla ve kendi “tabanı” olan kişinin ölümüne rağmen hayata geçirenler, bu katliamın 2. yılına denk gelecek başkanlığın törenini Cülus* merasimi ile pekiştirerek projelerini tamamlamanın derdindedir.

TC devletinin tarihi boyunca, yaptığı bir katliamı başka bir katliamla mesaja dönüştürmek ya da “vatan- millet-Sakarya” gibi ırkçı söylemlerini başka benzeri olayların tarihleriyle “denk getirme” örnekleriyle doludur.

Bir olayı mutlaka başka bir “benzer” olayın tarihi ile denk getirerek pekiştirme yöntemi ile kendi ideolojik hafızasını oluşturmayı amaçlamıştır. Bu anlamıyla bir Osmanlı Padişahı “edası” ile Cülus merasimini 15 Temmuz’un 2. yılına getirmeleri anlaşılırdır. Hatta 24 Haziran seçim sonuçlarının ardından başkanlık merasimlerini 15 Temmuz’daki sözde zaferin yıldönümüne denk getirmesi ile bir kez daha bu pekiştireci kullanmak istemiş ancak bazı “küçük” hesaplar tutmayınca daha da erkene almak durumda kalmışlardır.

Yeniden Cülus öncesi sürece hatta TC’nin kanlı darbeler tarihine dönecek olursak, bütün darbelerin sonucunda katliamlar yaşandığını ve büyük “değişikliklerin” “sancılı süreçlerin” olduğu dönemlere bakarak, bugün hala tartışmalı olan ancak bizim “rejim değişikliği” diyebileceğimiz başkanlık öncesinin sistem klikleri arasında da olsa bir katliamla ile sonuçlanması tesadüf değil, tam tersine bu “tarihin” yazılma biçimidir. Belirtmek gerekir ki, tarih boyunca yapılan darbeler ile 15 Temmuz darbesi arasında kimi farklılıklar olmakla birlikte benzerlikler daha ağır basmaktadır.

“Emperyalizme inanıyoruz ve bağlıyız”

Darbelerin en ortak yanı ise devrimci, demokrat, yurtsever güçleri ezmek, yükselen muhalefeti susturmak olmuştur. Keza yakın tarih 15 Temmuz sonrası gelişmelere baktığımızda bunu açıktan görüyoruz. Diğer darbe dönemlerini de incelediğimizde karşımıza benzer amaç ve sonuçlar çıkmaktadır.

Darbelerin bir başka ortak yanı ise emperyalistlere bağımlılığın tazelenmesinin amaçlanması olmuştur. 27 Mayıs 1960’ta yaşanan darbenin ardından Kemalist klik emperyalistlere bağlılık yemini etmiştir. Verilen mesaj net olmuştur: “NATO’ya, CENTO’ya inanıyoruz ve bağlıyız!”

Yine 12 Mart Muhtırası esas olarak yükselen gençlik hareketlerine dönük gerçekleşmiş, ilan edilen sıkıyönetimde devrimci gençlik önderleri katliamlarla, idamlarla hedef alınmış; gençlik ve işçi hareketlerinin yakınlaşması tehlikesi bertaraf edilmeye çalışılarak işçi sınıfına saldırılmıştı. Ve 12 Eylül 1980 AFC’sinin damarlarında akan kanın, emperyalistlere pazar olabilme kaygısıyla yürürlüğe sokulmak istenen 24 Ocak kararları olduğu bilinmektedir.

Kısa bir özetine baktığımız zaman TC devletinin tarihi darbeler tarihidir ve esas olarak klikler arası krizin sonucu olarak açığa çıkmıştır ancak hemen hepsi darbe yapıldıktan hemen sonra “hedefi” şaşırmış gibi yükselen muhalefeti ezmek için asker postalını kullanmıştır. 15 Temmuz darbe girişimi sancılı bir dönemi, açığa çıkan bir dizi devlet krizini aşmak için planlanmış ve kendisine oy vermiş yüzlerce kişinin ölümü pahasına gerçekleştirilmiştir.

Bu yanı ile diğer darbelerden nitelikte olmasa da farklı bir “proje” olduğu ortadadır. Turgut Özal döneminden bu yana getirilmek istenen başkanlık 15 Temmuz sonrası fiili olarak halka dayatılmış ancak yasallaşması için 2 yıllık zorlu bir süreç yaşanmıştır.

Organize edilen reorganizasyonun istenilen düzeyde tamamlandığı söylenebilir ancak ezilenlerin öfkesi egemenlerin krizlerini büyütmeye devam edecektir. Buna en yakın örnek 24 Haziran seçimleridir, tüm baskı ve zor ayrıtlarına rağmen HDP ve ittifak güçleri muhalefeti büyütmek için mücadele etmeye devam etmiş/etmektedir.

CÜLUS: Osmanlı İmparatorluğu’nda, padişahlığa seçilen şehzadenin padişahlığının ilan edilmesi için yapılan törene verilen addır.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu