Makaleler

DESTURRR! Faruk Çelik Hazretleri!

“Asgari ücretle geçinilmez diye bir şey yok. Geçinirsiniz. Ona mahkûmsanız 800 lira da büyük paradır.” Bu özlü sözün sahibi Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik. Selefi olan Ömer Dinçer de göçük altında kalan maden işçileri için “güzel öldüler” diyordu. Anlaşılan dersine iyi çalışmış Bakan Faruk Çelik.

Dört kişilik bir aile için açlık sınırının 1000 TL’yi aştığı Türkiye’de, asgari ücretle geçinilemeyeceği tartışılmazdır. Bunu tartışmak asgari ücreti meşrulaştırmaya da tekabül eder. Kaldı ki kendisi asgari ücreti çok gören örneklerden biri. Bunu ifadelendirmesi de sınıfsal nitelik taşıyor. “Ona mahkûmsanız” diyerek bir burjuva kibirliliği, bir aşağılama, bir küçümseme, yaşam hakkı görmeme tavrı sergiliyor Çalışma Bakanı.

14. yy’dan başlayıp hızla yaygınlaşan manifaktür üretim, aynı hızla kapitalist üretimi de geliştirdi. Kapitalist gelişime paralel artan işgücü talebi tarımsal nüfusun mülksüzleştirilerek kentlere yığılmasıyla karşılandı. Kentlere yığılan yoksul köylülerin bir kısmı manifaktür atölyelerinde istihdam edilirken, geriye kalan kısım açlığa ve sefalete terk edildi. Bugünün demokrasi ve insan hakları havarisi kesilen Batı Avrupa ülkeleri 15. yy’dan 19. yy’a kadar kentlerde aç, susuz ve sefalet içinde bırakılan yoksul köylüler için vahşi yasalar çıkardı. Köylüler iş bulamadıkları, yoksul ve aç bırakıldıkları için bir de bu yasalarla cezalandırıldı.

1530’larda 7. Henry İngiltere’sinde çalışabilecek durumda olanlara, çalışmıyorsa dayak ve hapis cezası veriliyordu. Bir arabanın arkasına bağlanıp kan akana kadar kırbaçlanıyor, çalışacaklarına dair yemin ettiriliyordu. 1547 yılı 6. Edward zamanında çalışmak istemeyenler, kendilerini aylak ve tembel olarak ihbar edenler kölelik etmeye mahkûm ediliyordu. Bu köle 15 gün ortadan kaybolursa sırtına S (Slave: Köle) damgası vuruluyordu. Bir “serseri” 3 gün boyunca aylaklık ederse göğsüne V (Vagabond: Serseri) damgası vuruluyordu. “Serserilerin” çocuklarını herkes çırak olarak kullanma hakkına sahipti.

1. James zamanında başıboş dolanan ve dilenen herkes hırsız ilan ediliyordu. Bunlara önce kırbaçlama, sonra hapis cezası veriliyordu. Islah olmayanların sol omuzlarına R (Rouge: Hırsız) damgası vuruluyordu.

17. yy Fransa’sında sağlığı yerinde olup geçimini sağlayamayan ve iş bulamayanlara kürek cezası veriliyordu.

16. yy’da 5. Charles’in Hollanda için verdiği buyruğunda da benzer yasalar söz konusuydu. (Ayrıntılı bilgi için Kapital-Cilt 1-syf-698)

Yoksul köylüler, topraklarından koparılıp, kentlere, sefalete sürüklenmelerinin yanı sıra işsiz, yoksul ve aç bırakıldıkları, “ona mahkûm” oldukları için cezalandırılıyordu. Aşağılanıyor, dışlanıyor ve insan yerine konulmuyordu. Sırf “ona mahkûm” oldukları için…

Sayın Bakan! Bir ara Başbakanın elinde iple dolaşıyordu meydanlarda. İstersen sana da bir at, bir kılıç bir de padişah kovuğu yanına da üç-beş emir eri verelim; 6. Edward ya da 

1. James edasıyla dolaşın sokaklarda! Asgari ücrete mahkûm olanlara rast geldikçe “A” damgası vurun! İnsanlık neyinize.

Ama hatırlatmak isteriz:

“Saraylar saltanatlar çöker/ Kan susar bir gün/ Menekşeler de açılır üstümüzde/ Leylaklar da güler/ Bu günlerden geriye/ Bir yarına gidenler kalır/ Birde yarınlar adına direnenler” (Adnan Yücel)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu