GüncelKadınLGBTİ+Makaleler

KADINLARIN BİRLİĞİ | Devrim Mücadelesinde Ölümsüzleşen Kadın ve LGBTİ+Lar Yol Gösteriyor

"Sıklıkla söylediğimiz gibi, kadın ve LGBTİ+ların yaşamı başlı başına bir kavgadır, ölümsüzlerimiz bu kavgayı doğru bir hedefle, doğru bir ideoloji ve çizgiyle örgütlü bir şekilde vermişlerdir."

Devrim ve komünizm mücadelesinde yaşamlarını yitirenleri andığımız Ocak ayının son haftasında komünist kadınlar yaptıkları bir anma etkinliğinde, ölümsüzleşenlerin ateşe uçmaya cesaret eden kelebekler olduğu vurgulayarak “Kadınlar ve LGBTİ+lar olarak aramızdan ateşin hakikatini öğrenmeye cesaret edenler çıkmıştır. Ancak bizler henüz mücadele ateşini gerçekten öğrenmiş değiliz. Bu sistem bize her zaman yapamazsınız, edemezsiniz diyerek bizi kolsuz kanatsız bırakıyor. Böylesi bir halde mücadele ateşine uçmak daha da zor elbette. Ancak bunu yapabiliriz, bunu yapabileceğimizi ölümsüzleşenlerimiz bize göstermiştir” dediler.

Ateşin hakikatine, ancak ona doğru kanat çırpanlar ulaşabilir. Yanacağını bile bile ateşe uçmak, kimileri tarafından “akılsızlık” olarak tasvir edilebilir, kimileri onların bir “hiç” uğruna yandığını söyleyebilir, kimileri de “her ne koşulda olursa olsun” yaşamı kutsayıp, devrim ve komünizm için yaşamlarını ortaya koyanlara “tarikat” muamelesi yapıp küçümseyebilir. Tüm bu tutumlar, çok rasyonel görünse de yapılan metaforu anlayamayacak kadar akıldan uzak yaklaşımlar olarak tarih boyunca hep var oldu. Sınıflar mücadelesi olarak tarif ettiğimiz tarihte isyan edenler, ekmeği için saraylara yürüyenler, adalet için giyotine başlarını koyanlar, eşit, özgür, sınırsız ve sınıfsız bir dünya için mücadelede yaşamlarından vazgeçenler nasıl olduysa, onları küçümseyen, “ölü sevicilik”le suçlayan, hiçlik içinde görmezden gelen “rasyoneller” de olacaktır. Ve bu sözde “rasyonellerin” sayısı, bir avuç iktidar sahibinden fazladır, üstelik onlar gibi kaybedecekleri bir iktidarları da yoktur, zenginlikleri de… Onların derdi ateşe kanat çırpanların haklılığına dairdir. Ucunda ölüm de olsa bu haklılığın gereğini yapma iradesinden uzakta olanlar, ateşten de ona kanat çırpan kelebeklerden de uzak durup aralarına kalın bir çizgi çizerler. Ne diyordu Rosa Luxemburg: “Hareket etmeyen, zincirlerini fark edemez.” Zincirleri fark edip gözlerini kapatmaya çalışanları ise kimsenin uyandırmaya gücü yetmez…

Onları kendi duvarları ve ucuz yaşamları içinde bırakıp ölümsüzlerimize dönersek, orada onurun, boyun eğmemenin, direnişin, mücadelenin, kararlılığın, ayaklarının altındaki taşlara rağmen yürüme iradesinin ışığını görürüz. Daha yakından baktığımızda ise ölümsüzlerimizin bizlerden katbekat üstün olmadıklarını, doğaüstü varlıklar olmadıklarını görürüz. Ama onlar, komünist kadınların dediği gibi, sistemin “yapamazsınız, edemezsiniz diyerek kendilerini kolsuz kanatsız bırakma” çabasına meydan okumuşlar, “açılmamış kanatların büyüklüğünü kimse bilemez” diyerek mücadelenin ateşine kanat açmışlardır.

Sıklıkla söylediğimiz gibi, kadın ve LGBTİ+ların yaşamı başlı başına bir kavgadır, ölümsüzlerimiz bu kavgayı doğru bir hedefle, doğru bir ideoloji ve çizgiyle örgütlü bir şekilde vermişlerdir. Erkek şiddetiyle katledilen, depremde enkaz altında kalıp sağ kaldığına dahi sevinemeyen, Agrobay’da, Özak’ta, Burda Bebek’te… emeğine ve ekmeğine sahip çıkmak için direnen, ne evde ne sokakta kendini güvende hissetmeyen, burjuva politikacıların seçim dönemlerinde dahi adından söz etmeyip “hanım kardeşlerimiz” denilen, aile içine hapsedilip kolu kanadı kırılan… kadın ve LGBTİ+ların öfkesini arkasına alarak örgütlenen ve mücadele edenlerdir onlar.

Birlikte güçlü olacağımızı bilen sistem tarafından parçalanmaya, sınıfsal olmayan kutuplaştırmalarla karşı karşıya getirilmeye çalışılan, rekabete zorlanan biz kadın ve LGBTİ+ların daha fazla birleşmeye, daha fazla örgütlenmeye, daha fazla mücadelenin sıcaklığıyla buluşmaya ihtiyacımız var. “Bunu yapabileceğimizi ölümsüzleşenlerimiz bize göstermiştir…”

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu