Makaleler

Din-Para-Ahlak-İktidar

 

Ne yazık ki binyıllardır süre gelen baskı yıldırma ve sömürme kültürü, bu hegemonyasını devam ettirmek için aynı araçları günün koşullarına göre uyarlayarak uygulayadurmaktadır. Üzücü olan ise bu oyunun biline biline, göz göre göre yapılmasıdır.

Yoksul, eğitimsiz ve dindar bırakılan toplumlarda, egemenler, ne yazık ki bunları kullanarak paraya ulaşmanın planlarını yaparlar. Bu planlar acımasız, insafsız ve tam bir gaddarlık içinde gerçekleşir. Bu durum günümüzde öyle boyutlara ulaşmıştır ki gelecek kuşakların yaşamı bile ambargo altına alınmıştır.

Marks din toplumların afyonudur saptamasını yaptığında ve Engels dinin bilgisizliğin kaynağından beslendiğini açıklamasıyla, dinin aşağıdaki durumunu ortaya çıkarmış oldular.  Din, toplumların geride kalışının ve sömürülüşün katlanılması gereken ve öbür dünyada çözülmesi gereken bir hak alma olarak görülmesini ister. Bir korku, cahillik ve teslimiyet kültürünü, tüm yokluklara rağmen şükredici uysallığa teslim olmalarını ister. Dünyaya katlan, tanrıda kork, egemenlere ses çıkarma, tanrı onlardan öbür dünyada hesap sorar, kültürünü toplumun yaşam biçimine dönüştürmektedirler. Elbette bu durum toplumun bilimden ve bilgiden uzaklaştırıldığı andır da. Bu tahterevalliye benzer, bilimsel yan yükseldiğinde, din aşağıya düşer, toplumların gündeminde din yükseldiğinde, bilim aşağılara, ayakaltına düşer ve bu gün olduğu gibi toplumun dimağında önemini ve değerini yitirir. Hurafe, üfürük ve büyü toplumun yaşamında baş köseye oturur. Bu kıvamdaki bir toplumun dinsel sömürüsü o derece kolay ve basittir. Bu körüklenme, öyle hızla topluma yayılır ki, tüm duygularıyla teslim alınan bir toplum doğar. Böylece gericileşme bir yarışa dönüşür

İşte burada paranın yoksul için değil, varsıl için yaratıldığı anlatılır. Sen fakirsin, tanrı sana böyle doğru buldu, o zengin, ona da tanrı öyle uygun buldu diyerek uyuturlar ve toplum öyle bir kıvama gelir ki bu tamamen doğru olarak kabul eder ve zaten tanrıya sığınmaktan başka yapacak bir şeyi de yoktur. İşte bir toplum bu kıvama geldiği zaman, para kazanmak için tezgâhlar hazırlamak çok daha kolay olur. Zaten tüm saf ve temiz olarak kandırılan ve inandırılan insan, adeta afyon içmiş gibi bu dünyadan elini ayağını çekmiş olur. İşte böylemi bir dünyada sömürmek yan gelip yatarak dalavere ve tezgâhlar kurarak sömürmek için son derece elverişli hale gelir.

Para güç demektir ve bu güç tanrının bir lütfü olarak kabul edilir. Feodal bağlılığın ve egemenliğinin kurulabilmesinin yolu, tezgâh ve ahlaksızlıkla servetlerine servet katmaları ve bundan güç almaları ve elde ettiği servetten, tanrının merhameti nedeniyle kırıntıları insanlara dağıtarak, el etek öptürten bir yobazlaşma kültürünün doğmasına neden olur. İşte egemen kültürün en bayağı ve aşağı hali budur.

Bu kıvamdaki halkın sömürülmeye hazır hale gelmesi, sömürme mekanizmasında ahlakın nasıl tarumar edilmekte olduğunu anlamak için ahmak olmak gerekir. Dünyanın bütün ikiyüzlülüğü ile tanrının gücünü arkalarına alarak, sömürme tezgâhları kurulur. Ticari kaygıları ve para kayıp etme riskleri var olduğundan, yalan söylemek, vahi yoluyla iner bu gafillerin kalbine ve gönül rahatlığıyla yalan yere yemin etmekten geri durmazlar. Üstelikte buna öylesine kılıflar uydururlar ki kendileri bile kendi yalanlarına inanır olurlar ve hatta bu durumda, ‘tanrının bile’ kafası karışır bu dalavere ve ahlaksızlık karşısında. Sen yapınca; ahlaksız, namussuz, suçlu, ama kendisi yaparsa tanrı öyle nasip etti gibi ahlaksız bir savunmanın arkasına gizlenirler ve buna da alçaklığın değil de alçak gönüllüğün bir yansıması olarak göstermeye çalışırlar.

Din tek bireyin ve tek bireyin eylemi olarak kalması, en az zara verebilecek düzeydedir. Bu düzey, hemen ve hızla yukarıda konuştuğumuz boyuta yükselebilir. Çünkü egemenlerin, gericileşme ve düzeni korumak istekleri nedeniyle her geçen gün daha gerici olurlar. İşte gericileşme bir yerde başladı mı bu dinin pençeleri arasına düşürülen insanların varlığını da beraberinde getirir.

O nedenle din bilimin zıttı olarak toplumların boynuna biner. Toplumda din geliştikçe gericileşme yükselir ve toplumların belası haline gelir. İşte bu dönemlerde topluma materyalist bilgi kuramı ve diyalektik bakış acısıyla savaş açılmalıdır. Bu savaş asla elden bırakılmamalıdır. Çünkü gelecek toplum diyalektik materyalist bir dünya ile inşa edilebilir.

Buna her yerden her mevziden katılmalıyız ve toplumun devrimci değişim, gelişim ve dönüşümüne çevirmenin yolu namaz kılarak değil, diyalektik materyalist devrimci şiarı, bilimin ışığında halkımızın kurtuluşunun hizmetine sunmaktır. Bunun dışındaki bakış açışı kitle kuyrukçuluğu batağına düşmektir.

İşte din para ahlak ve iktidar çemberinin nasıl bir tezgâh olduğunu kısaca tanımaya çalıştık. Sözlerimizi şu saptamayla bitirelim; bütün kötülüklerin özü cahilliktir ve cahilliğin kapsıda dine açılır.

Bir ÖG Okuru

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu