Güncel

Dokunan yanıyorsa…

Özgür Gelecek Sayı: 21

Bir öykü;

Dört kelebek yanan ateşin ne olduğunu merak etmişler ve ateşin sırrını çözmeye karar vermişler. Birinci kelebek ateşin yakınlarına gelince ışığın arttığını görmüş, ikinci kelebek ateşe biraz daha yaklaşmış  “buldum, ateş ısıtan bir şeydir” demiş. Üçüncü kelebek ateşe daha fazla yaklaşmış ve alev kelebeğin kanadını yakmış “işte ateşin gerçek sırrını buldum, ateş yakıcı bir şeydir “demiş. Dördüncü kelebek, gerçek sırrı bulmak istiyormuş. Ve o da ateşe doğru kanat çırpmış, ışığı görmüş, ısıyı hissetmiş. Üçüncü kelebek gibi onun da kanadını yakmış alevler. Öğrendiği bu üç şeyin dışındaki en gerçek sır için ateşin etrafında dönüp dolaşmış ve sonunda alevlerin içine dalmış. O ateşin sırrını çözen tek kelebekmiş. Sadece birkaç gün yaşar kelebekler. Ömrünce gerçek aşkı bulamayan insana inat, ateşin aşk olduğunu bilerek ve aşk için yanmayı göze alarak…

Dalga dalga yayılan KCK operasyonları, yelpazesi genişleyerek, toplumun tüm muhalif kesimleri için bir sürek avına dönüşerek devam ediyor. Yurtsever siyasetçiler, BDP yönetici ve üyeleri, insan hakları aktivistleri, avukatlar, gazeteciler, yayıncılar, akademisyenler… Egemenler, belli ki yaşama geçirecekleri politikalarına ses çıkaracak, tepki gösterecek, muhalefet edecek hiç kimseyi istemiyor.

Ülke adeta, etrafı görünmez duvarlarla çevrili koca bir hapishaneye dönüştürülüyor. AKP, ülkemiz işçi ve emekçilerini, ezilen Kürt ulusunu; gelecekten umudu kesilmiş, iradesini tamamen zebanilere teslim etmiş bir ruh haline, zifiri karanlığa mahkûm etmek istiyor. Toplumun bilincinde korku dağları yaratmayı amaçlıyor.

“Kazanma umudunu kaybetmiş” yığınlar adeta yaşayan ölüler demektir! Egemenler de bunu istiyor, AKP eliyle yapmaya çalıştıkları tam da bu. 90’lı yıllarda, işkence, faili meçhul cinayetler, köy yakmalar, bombardımanlar ve kitlesel katliamların rengini verdiği politika, bugün AKP tarafından “güncellenmiş” durumda. “Demokrat”, “değişimden yana”, “özgürlükçü” söylemleri eşliğinde egemenler, koyu bir sansür, baskı, gözaltı ve tutuklamaları yeni konseptin temel yönelimi olarak yürürlüğe sokuyor. Medyanın merkezi-kilit bir rol oynadığı bu konseptte, tüm kitle iletişim araçları cepheye sürülüyor.

Toplumun ve doğanın yasaları bize her şeyin zıddıyla birlikte var olduğunu ve birbiriyle sürekli savaşım halinde olduğunu söyler. Bu savaşım, düz bir çizgide ilerlemez ve bu mücadeleye rengini veren güç değişkendir. Cumhuriyetin ortaya çıkışından bugüne Kürt ulusunun imha, inkâr ve asimilasyona, işçi ve emekçilerin sömürü ve baskıya karşı izlediği yol da bize bunu göstermektedir. Egemenler; baskı ve katliamlarla toplumun geleceğini teslim almaya çalışmış ne ki umut, her defasında hatalarından öğrenerek daha güçlü ayağa doğrulmasını başarmıştır.

Örneğin, toplumsal muhalefet güçlerine yönelik ’60 darbesi ’68 gençlik eylemleri, 12 Mart darbesi ’71 silahlı devrimci çıkışı, 80 darbesi devrimci-komünistlerin, yurtseverlerin gerilla savaşını yükseltmesi ile karşılık bulmuştur. Yakın zamanda egemenlerin, tüm engelleme çabalarına karşın, Kürt ulusal hareketi yerel ve genel seçimlerde, referandumda etki gücünü arttırmış ve süreçten daha güçlü çıkmıştır. 2009’dan bu yana süren ve önümüzdeki günlerde daha kapsamlı bir dalgayla devam edeceği ilan edilen KCK tutuklamalarıyla, egemenlerin kısa vadede başarılı olsa bile uzun vadede kaybedeceği açıktır.

Kendi hukukunu ayaklar altına alarak, estirdiği terörle AKP kendi sonunu hazırlamaktadır. AKP, tüm kesimlere “bana dokunan yanar” mesajı vermektedir. Ne ki, yurtsever ve devrimci hareket, bugüne zaten yanarak ulaşmıştır. Katliamlar, infazlar, devlet terörü, devrimci ve yurtsever hareketi durduramamış özgür bir gelecek adına dövüşmekten alıkoyamamıştır. Ateşte yanmayı göze almadan gerçeği anlamak ve değiştirmek mümkün mü?

Nazım ustanın unutulmaz dizlerinde söylediği gibi; “ben yansamasam sen yanmasan nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa!”

“Dokunan yanıyorsa” özgür bir gelecek için yanacağız!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu