GüncelMakaleler

Ekonomide durum söylendiği gibi mi? -1-

Bir seçim süreci daha geçti. Üst yapının biçimine olan seçimlerden, iktidarın yeni sahiplerinin iktidarlarını sağlamlaştırma, sistemsel reorganizasyon ve revizyon yapma-tamamlama planları şu ya da bu şekilde ortaya çıktı. Herkesin malumu olan ekonomik kriz, 15 Temmuz ve referandum sürecinde “terörle mücadele” söylemleri, referanduma yönelik siyasi demeçler, Almanya-Hollanda ve bir bütün AB’ye karşı geliştirilen argümanlar, Suriye ve PYD eksenli tartışmaların gölgesinde bırakıldı. Tüm gözler bu söylemlerin üzerine tutulmaya ve yaratılan algının gerçekliğine inandırılmaya çalışıldı. Sonunda “atı alanın Üsküdar’ı geçtiği” bir referandum olarak YSK tarafından tescillenen bir sürece tanık olduk. Bu süreçte gözden kaçırılmaya çalışılan ekonomik gerçekler tüm yakıcılıkları ile bu coğrafyanın ezilen yoksul işçi ve emekçilerinin önüne çıktı.

Dış güçler ve üst akıl retoriği altında ekonomik çöküntüye gidiş uzun süre gizlenmeye çalışılsa da artık hükümetteki bakanların bile gizleyemeyeceği bir noktaya geldi. Bunu yapılan açıklamalardan ve rakamlardan anlıyoruz. Bu açıklamaların peşinden toparlanıldığı, ekonomik büyüme ile ilgili sorunların içsel olmadığı, dışarıdan yaratıldığı, aslında dünya ölçeğinde büyümenin yaşandığı geliyor. Hükümet “önümüzdeki dönemlerde büyümeye öncelik vereceğiz” minvalinde açıklamalar yapıyor. Ancak ortaya çıkan işsizlik rakamları, enflasyon verileri, tarım ürünlerindeki ithalat gerçekliği, kamu ve özel sektörün borç stokları vb. gerçeklerin söylendiği gibi olmadığını gösteriyor.

Bir ülkenin ekonomik olarak büyüyüp büyümediğini Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH)’ya, çeşitli sektörlerin bu rakama yaptığı katkıya bakarak ve kişi başı milli gelire bakarak anlayabiliriz. Bunların yanında kamu ve özel sektörün borç durumu da bu büyümenin nasıl olduğuna dair emare verir. Genel anlamıyla büyüme denilen şey, tarım-hayvancılık, imalat sektörü (sanayi), inşaat, bilgi-teknoloji, hizmet sektörü vb. alanlarda gerçekleştirilen üretim ile ilgilidir. Bu üretim, ya iç tüketim teşvik edilerek gerçekleştirilir (başat olarak) ya da iç tüketimin ikinci planda yer aldığı ithalat odaklı üretim olarak gerçekleşir. Nihayetinde her şey tüketim ile belirlense de tüketicinin tüketim faaliyetini nasıl gerçekleştirdiği önemlidir.

Eğer ülke içindeki tüketici “borçlanarak” tüketim araçlarını tüketiyorsa tüketimi kendi gelirinin üzerindeyse “kişi başına düşen milli gelir” denen matematiksel ortalama düşüş içindeyse (ya da uzun süre sabitse) buradaki büyüme tüketim içerikli büyüme olarak adlandırılır. Üretken olmayan üretim denen dayanıklı tüketim maddelerinin üretimine dayalı bir üretimdir kast edilen.

2016 yılının GSMH’ya iktisadi faaliyet kollarına göre bazı sektörlerin katkıları yüzde olarak şu şekilde: Tarım % – 4, imalat % 3.9, gayrı menkul  % 3.6, inşaat % 7.2. Ülke içinde üretilen ürün ve hizmetlerin toplamı olarak ifadelendirilebilecek olan GSMH verileri ülkenin ekonomik verilerinin (gidişatının) en önemli verileridir.

Yukarıdaki verilerde görüldüğü gibi tarım sektörü GSMH’ya katkıda bulunmanın ötesinde negatif bir etkide bulunmaktadır. Uzun süredir tarım ve hayvancılık sektöründe yurtiçi üretim tüketimi karşılamıyor. Bu duruma rantiyeciler, emperyalist tekellerin yerli işbirlikçileri ve bunlara bağımlı ekonomik politikalar da eklenince can çekişen tarım ve hayvancılık sektörü yok olan köylülük ve yüksek fiyat ortaya çıkıyor. 2002 yılında 26.579 hektar olan tarım alanları 2016’da 23.900 hektara geriledi. Yaklaşık 3 milyon hektar alanda artık üretim gerçekleşmiyor. Son üç yılda tonlarca canlı hayvan ve et ithal edilirken bunun için 2.5 milyar dolar harcandı. (2 Nisan 2017, Cumhuriyet) Şu an kuru fasulye, kırmızı biber, nohut, buğday ithalatı gündemdeki yerini koruyor. 2001’de kuru fasulye ekili alan 176 bin hektar iken 2016’da 94 bin hektara geriledi. 2001’de 33 bin ton olan kuru fasulye ithalatı ise 2016’da 53 bin ton oldu. Hükümet yetkililerinin yükselen et ve tarım ürünleri fiyatına karşı başvurdukları yöntem ise yine ithalat oldu, ithalat kararı aldılar.

GSMH’ya en büyük katkı inşaat sektöründen. Ancak bu sektörde de işler yolunda gitmiyor. TOBB İnşaat müteahhitleri Meclis Başkanı Tahir Tellioğlu yaptığı açıklamada şu anda 300 bir civarında müteahhit olduğunu ve önümüzdeki dönemde ancak 1000 civarında müteahhidin “ayakta kalacağını” söyledi.

Bu yok olma süreci şimdiden başladı: Ataşehir’de yapılan finans merkezinin müteahhit firması çoktan iflas istedi. Varolan konut üretiminin ağırlıklı olarak yüksek gelirli grubuna yapılması ve bu kesimin konut noktasında belli bir doygunluğa ulaşması sektörü yeni arayışlara yöneltti. Bu arayışlardan iri borsada gayrımenkul sertifikası satma girişimiydi. Ancak bu arayış da hüsranla sonuçlandı. Bununa birlikte arazi ve inşaat maliyetleri de her geçen gün artıyor. Doların yüksek olması da inşaat sektöründeki maliyetleri artırıyor ve bu durum konut fiyatlarına da yansıyor.

(Devam edecek)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Diğer içerik
Kapalı
Başa dön tuşu