GüncelPusula

PUSULA | Emekçilerin Örgütsüzlüğü Sınıf Bilincinin Zayıflığında Yatıyor

"Devrimci ve komünist hareketin sınıf savaşımı içindeki yetersizliklerine dair birçok eleştiri yapılabilir. Ama güncel bağlamda proleter bakış açısıyla sorunu ele aldığımızda en büyük problem işçi sınıfıyla olan bağların zayıflığıdır."

Günlük sosyal yaşamda sistemle geniş halk yığınlarını karşı karşıya getiren öncelikli sorunların başında yoksulluk ve hayat pahalılığı geliyor. Bunların olduğu yerde barınma sorunu, sağlık sorunu vb. problemlerin geniş halk yığınlarının günlük yaşamının bir parçası haline gelmesi kaçınılmazdır. Dolayısıyla devrimci güçlerin kitle çalışmasında, propaganda ve ajitasyon faaliyetlerinde asıl üzerinde yoğunlaşması gereken sorunlar bunlardır. Bu sorunların nedenlerini sorgulamak, çözüm yöntemlerine ilişkin dar ve geniş anlamda emekçi yığınlarla tartışmak ve onları bu sorunların çözümü için mücadelenin bir öznesi haline getirmek asıl başarılması gereken öncelikli görevlerden biridir.

Faşist diktatörlüğün hak talebinde bulunan işçi ve emekçilere karşı bu kadar pervasızca saldırmasının asıl nedeni, emekçi yığınların bu haklı talepleri doğrultusunda örgütlü ve mücadeleci bir duruş sergilememesidir. Biriken bunca öfkeye rağmen hala devrimci çağrılara yanıtsız kalmasıdır. Tabi ki burada devrimci güçlerin kitlelerle olan bağının zayıflığı ve kendi aralarındaki parçalı duruşları kitleler açısından bir güven sorununa yol açmaktadır. Tarihi tecrübelerimizle biliyoruz ki, eğer sınıf savaşımı arenasında görünür değilsen, duyarlı yığınlar nazarında da söylemlerinin, yaptığın çağrıların ne bir ağırlığı ne de karşılığı olur. Bu anlamıyla parçalı duruşları aşarak, birleşik kuvvetlerle faşist teröre karşı mücadele etmek çok anlamlı ve değerlidir. Devrimci güçlerin bu yönlü ortaya koydukları olumlu çabaların istenilen düzeyde bir sonuç üretmemesinde, kitlelerle olan bağlarının zayıflığının önemli bir etkisi vardır. Temas kurmadan, örgütlemeden, sisteme karşı hoşnutsuz olan geniş yığınların öfkesini sokaklarda, iş yerlerinde buluşturarak mücadeleye dönüştürmek mümkün değildir.

Yine ekonomik krizin yıkıcı sonuçları ortaya çıkınca kendiliğinden gelişen işçi eylemleri de giderek artmaya başladı. Ücretlerin artırılması, çalışma koşullarının düzeltilmesi, sendikalaşma vb. talepler doğrultusunda gelişen eylemlerin bir kısmı belli kazanımlarla sonuçlansa da, genel anlamda eylemler işçi sınıfının mücadelesine süreklilik kazandıracak sınıfsal bir duruş ve bilinçten uzaktır. Bu durum işçi sınıfının örgütlenmesini, mücadele kapasitesini olumsuz yönde etkilemektedir. Çünkü, işçi sınıfının değiştirici gücü, sınıf bilincinde ve birleşik örgütlü gücünde yatıyor. Dağınık, parçalı direnişler ne kadar yaygın olursa olsun etki gücü zayıf olur. Keza bu dağınıklıkta işçi sınıfının önemli bir bölümünün ırkçı-milliyetçi, dinsel ideolojinin etkisi altında olmasının da önemli bir rolü vardır. Mevcut iktidar, emek eksenli birliği önlemek ve işçi sınıfını bölüp-parçalamak için her türlü pratiği sergilemekten geri durmuyor, durmayacaktır da. Bu saldırıları boşa çıkarmanın, geriletmenin yolu, devrimci müdahaleden, sınıf bilincinin geliştirilmesinden, işçi ve emekçilerin birleşik örgütlü mücadelesini yaratmaktan geçer.

Devrimci ve komünist hareketin sınıf savaşımı içindeki yetersizliklerine dair birçok eleştiri yapılabilir. Ama güncel bağlamda proleter bakış açısıyla sorunu ele aldığımızda en büyük problem işçi sınıfıyla olan bağların zayıflığıdır. Her geçen gün işçi sınıfının alım gücünün düştüğü, iş güvencesinden yoksun olarak çalıştırıldığı bir coğrafyada, işçi sınıfının ağırlıklı olarak burjuva düşünüş tarzının etkisi altında olması, sendikal örgütlülükten uzak durması, dahası var olan sendikaların esas olarak sistemin koltuk değneği niteliğine sahip olması kabul edilir bir durum değildir. Proleter hareket başta olmak üzere tüm ilerici ve devrimci güçlerin bu tabloyu değiştirmek için daha özverili ve yaratıcı bir pratik içine girmeleri gerekir. Mevcut lokal direnişlerle dayanışma içinde bulunmak ve bu haklı mücadeleleri sahiplenmek olumlu bir çabadır. Ama asıl olması gereken, mücadelenin öznesi, ateşleyicisi olmaktır. Kendiliğinden gelişen bu hareketleri proleter bakış açısıyla ideolojik, siyasal ve örgütsel bir zemine oturtmaktır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu