Emek

EMEK | Metresi 7 TL’lik kullanılmayan bir halatın maliyeti: Dilek Dayar

Çalıştığı alandaki birçok ihmalden dolayı iş cinayetine kurban giden Dayar’ın abisi Sedat Dayar’la hem Dilek’in iş cinayetine sebep olan etmenleri hem de yaşanan iş cinayetlerini konuştuk.

İstanbul: 26 Temmuz günü, restorasyonu yapılan Tarihi Sirkeci PTT Şubesi’nde, restoratör olarak çalışan 23 yaşındaki Dilek Dayar aniden başlayan yağmurdan korunmak için dış cepheden içeriye geçmek isterken 20 metreden aşağı düşerek yaşamını yitirmiş ve genç yaşta işçi cinayetine kurban gitmişti. Çalıştığı alandaki birçok ihmalden dolayı iş cinayetine kurban giden Dayar’ın abisi Sedat Dayar’la hem Dilek’in iş cinayetine sebep olan etmenleri hem de yaşanan iş cinayetlerini konuştuk.

– Dilek alanda nasıl bir çalışma yapıyordu? Dayar’ın ölümüne neden olan süreç nasıl yaşandı?

– Olay 26’sı (Temmuz) sabah oluyor. Dış cephede çalışıyor kardeşim, restoratör olarak. Cephedeki çinileri düzeltiyor. Kardeşim ve arkadaşı dış cephede çalışırken, yağmurun yağmasından kaynaklı içeri geçmek istiyorlar. Bundan dolayı iskeleden aşağı inip karşıya geçmeye çalışıyorlar. O esnada kardeşimin içeri girerken ayağı kayıyor ve düşüyor. Olayın üstünden birkaç gün geçtikten sonra biz alanı incelemeye gittik. Arkadaşımla bu yıl bir inşaat yaptık ve konu hakkında bilgi sahibiyiz. Yani olması gerekeni biliyoruz. Bina ile iskele arasındaki açıklık maksimum 30 cm olmak zorunda. Bu mesafenin Dilek’in çalıştığı yerde 50, 70 hatta 150 cm’ye kadar çıktığını gördük. Düştüğü yerdeki açıklık 1,5 metreye yakındı. Biz de yerin fotoğrafları mevcut. Yanlış kurulan iskelenin fotoğrafını çektik.

Bunun dışında diğer ihlallerden en büyüğü yağmurlu havada iskelede çalışılmaması gerekmesine rağmen kardeşimin çalıştırılması… Olayın üstünden birkaç gün geçtikten sonra ana firma bize ulaşmaya çalıştı, fakat biz hiçbir şekilde yan yana gelmek istemedik. Karakoldaki ifadelerde de söyledik, ana firmadan, ana firmadan işi alan kişiden, taşerondan, bu işin denetmenliğini yapan kimseden dahi şikayetçiyiz. Kontrollü yapılsaydı bu kaza olmayacaktı. Aslında bizim bu dava sürecindeki amacımız tamamen bir Dilek’imizi kaybettik, ama başka Dilek’ler ölmesin.

“Firma, bakanlıkla içli dışlı”

– Burjuva medyanın Dilek’in katledilmesini yayınlamamasıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?

– Biz zaten olayın ilk birkaç günü hiç sosyal medyaya dahi bakamadık, acıdan kaynaklı. Üçüncü gün ben sordum eşime, dostuma olayla ilgili bir haber yapıldı mı dedim, hayır dediler. Biz olayın olduğu ilk gün hastaneye gittiğimizde Demirören Haber Ajansı (DHA)’nın orada olduğunu gördük. Bundan kaynaklı da bir haber yapılması gerektiğini düşündük. Haber yapılmamasına da anlam veremedik açıkçası. Acaba dedik ana firma veya taşeron firma onları susturdu mu? Bu konuyla ilgili çok bir bilgi sahibi değiliz, ama susturulduklarına inanarak bir düşünce oluşturduk ve sosyal medyadan sesimizi duyurmaya başladık. Sesimizi haykırmaya devam ettik ki ileri bir noktaya geldik.

– İşi yapan firmanın Kültür Bakanlığı’nın birçok işini yapıyor olmasında bunun bir etkisi var mı sizce?

– Bildiğim ve araştırdığım kadarıyla bu firma yani Karacan Grup denilen firma, Kültür Bakanlığı’nın islerinin % 80’ini yapıyor. İnternet sayfalarını takip ettik, bloglarını okuduk, Kültür Bakanlığı ile çok içli dışlı olan bir firma. Dolayısıyla biz medyanın susturulmuş olabileceğini en başından beri düşünüyoruz.

 “İnsan hayatı bu kadar ucuz olmamalı”

– İş cinayetlerinin bu denli fazla olmasının sebeplerini ne olarak görüyorsunuz?

– Biz şimdi iş güvenliği bilirkişisi olarak bilgi sahibi edindiğimiz bir kişiyle görüşüyoruz. Kendisi iş güvenliği hakkında dünyanın birçok yerinde eğitimler veriyor. Hem eğitim veriyor hem makaleler yazıyor hem de bu tür olayların üzerine gidiyor. Bizim ülkemizde 8 aylık bir süreçte bin 100’den fazla kişi iş kazası olarak adlandırılan ama aslında işçi cinayetinden dolayı hayatını kaybetmiş. Bu oran Almanya’da sıfır. Bizimkilerin tedbirsizliği, önlem almayışı, belki ayakkabıyla baret arasında hayatın mesafesini kısaltmış olmaları. Buna daha özverili bakılsa, önlemler artırılsa, güvenlik halatları sürekli kullanılsa bunlar olmaz diyoruz. Ama maalesef ki olmuyor. Yani Almanya’daki oran böyleyken bizde oranın bu kadar yüksek olması normal mi?

– Elbette değil. Bunda sorumluların ceza almamalarının da etkisi olabilir mi?

– Tabii ki, bunun örnekleri çok. Soma faciası var, birçok yaşanan olay var. Ama halk susturuluyor. Belki herkes sizin kadar cesaretli değil diyebilirsin. Herkes ölenle ölünmez tavrıyla, artık ne yapalım yolunda ilerleyebilir. Mesela bugün karşı tarafın avukatı beni arıyor, sanki benimle pazarlığa oturmak istiyorlar. Benim amacım tazminat değil ki! Benim amacım, bu yargıda alabildiği kadar ceza almaları. Ama maalesef bugün yargı çok komik cezalarla yargılıyor. Bu davada suç “taksirle ölüme sebep olmak”… Biz bunu “bilinçli taksirle ölüme sebep olmak” olarak değiştirsek, ceza 10 yıla çıkacak. Kişi daha önce bir davaya karışmadıysa bu cezanın 4’te 1’i ile hükümlendirilecek. Zaten denetimli serbestlik diye bir şey var. Adam 7 ay yatacak, kardeşim bir ömür kaybedecek. Hükümler az, cezalar az… Bizim amacımız alabildiğince ceza alması. Biz her söylemimizde dile getiriyoruz, evet bizim canımız yandı ama insan hayatı bu kadar ucuz olmamalı! Ya sen orada bir iskele maliyetinden kaçmak için canları hiçe sayıyorsun.

 “Metresi 7 TL’lik bir halatın maliyetinden kaçmışlar”

– Dilek’in ölümüne neden olanın taşeron firmanın kurduğu iskelenin güvenliksiz olduğunu öğrenmiştik. Bu konu hakkında ne söylemek istersiniz?

– Zaten kurulan iskelenin yapısının tamamen sorunlu olduğunu biliyoruz. Ana firmanın kurduğu ve daha sonra taşeron firmanın üstüne yaptığı iskele tamamen kurallara aykırı. Ana firmanın iskeleye biçtiği maliyetle taşeronun yaptığı iskele çok çok farklı. İskele üstüne iskele kurulmuş, bazı yerlerde büyük boşluklar var. Kesinlikle o boşlukları dolduracak hiçbir adım atmamışlar. Bu tarz restorasyon yapılan yerlerle ilgili araştırma yaptık. Normalde aşağıdan yukarıya doğru yaparsın ve file kurarsın. İlk katta işin bitince ikinci kata geçince file kurman lazım. Ama bundan kaçmışlar. Can halatları dediğimiz dış cephede kullanılan halatlar kısa. Çocukları bağlasan çalışamazlar. Metresi 7 TL’lik bir halatın maliyetinden kaçmışlar. Hep maliyetten kaçmışlar!

– Dava süreci hakkında ne söylemek istersiniz?

– Kamunun başlattığı bir dava süreci vardı. Davada gözaltına alınan iki kişiden biri tutuklu biri tutuksuz olarak yargılanıyor. Bu firma zaten aile firması (Karacan Grup) yani aile olarak kurulmuş bir firma. İki kardeş kuruyor. Tutuksuz yargılanan kişi büyük kardeş. Bu dosyaya bilirkişi atanmış, dosya ile alakalı savcının belirlediği bir şey yok. Ancak bilirkişi raporundan sonra dosyanın gidişatı belli olur.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu