Makaleler

Emperyalistler arası yaptırım savaşı: ABD kaybediyor!

ABD için artık hiçbir şey eski düzende değil. Sözünün geçerli olduğu günler geride kaldı. Başka bir ifade ile 2. Paylaşım Savaşı sonrası kurulan düzen yavaş yavaş sona eriyor.

15-20 yıl önce ABD tarafından uygulanan yaptırımlarla o ülkenin ekonomik ve siyasi yaşamı alt üst edilir, dize getirilirdi. Yaptırımın esas amacı hasıl olurdu. Fakat gelinen aşamada durum istenilen sonucu vermiyor. ABD’nin yaptırım kararları havada asılı kalıyor. Emperyalistler arası hegemonya krizinin dolaysız sonucudur bu.

ABD nüfuzunu korumanın bir aracı olarak yaptırım politikasına devam ediyor. Rusya, İran ve Kuzey Kore’ye yönelik yaptırım kararı açıklandı. Fakat her üç ülkeden de askeri ve diplomatik alanda görev yapanların sayısına sınırlama getirdi.

İki emperyalist güç arasındaki bu yaptırım savaşı emperyalistler arası çelişkinin rekabetin bir yansımasıdır ve ABD sadece Rusya’yı karşısına almadığı bir politikayı hayata geçirmektedir.

ABD’nin Rusya yaptırımına dair birçok neden sıralamak mümkün. Rusya’nın Ukrayna ve Suriye savaşındaki etkinliği, Ortadoğu’daki nüfuzu, Almanya ve Çin ilişkileri, enerji sektöründeki rekabet gücü bunların başında geliyor. Yaptırıma konu olan Kuzey Akımı-2 Projesi, Almanya-Rusya arasında planlanan doğalgaz boru hattı.

ABD bu projeye dair finansman sınırlaması kararını onayladı. ABD’nin Rusya’ya karşı onayladığı ilk yaptırım bu da değil. Sonuç alıcılık açısından ise diğerleri ile aynı kaderi yaşayacağı malumun ilanıdır.

Yaptırım kararı mercek altına alındığında ABD ve Rusya arasındaki Pazar dalaşını görmek mümkün. Suriye, Ukrayna, Libya ve Yemen’deki savaşlarda askeri güç olarak ABD’nin karşısında Rusya duruyor. K. Kore’ye yönelik tehditler sonrası yine Rusya, K. Kore sınırına asker yığdı. Tüm bunlar dünya Pazar alanlarında ABD’nin istediği gibi hareket edemediği anlamında geliyor.

Ortadoğu’da ABD’nin nüfuzunu belli boyutuyla kırması ABD-Rusya arasındaki gerginliğin esasını oluşturuyor.

ABD, enerji sektörü kapsamındaki yaptırımıyla Rusya’yı en zayıf yerinden vurmak istiyor. Rus ekonomisinin esasını enerji kaynakları oluşturuyor. Kuzey Akımı-2 projesi bu açıdan Rusya için önemli bir proje.

Zira Rus doğalgazını dünya pazarına ulaştırarak ekonomiye önemli bir katkı sağlanacak. ABD bu projeyi sınırlayarak Rusya’yı ekonomik olarak zayıflatmayı hedefliyor. Aynı zamanda enerji sektöründeki ABD tekellerinin çıkarlarını da garanti altına almış oluyor.

Rusya’yı zayıflatmak açısından benzer bir politika da Suriye savaşının ilk yıllarında S. Arabistan’la petrol fiyatlarını düşürerek izlendi. Fakat bu politika Rusya’dan çok S. Arabistan’ı etkiledi.

Kuşkusuz ki enerji kaynaklarına bağımlı bir ekonomi enerji sektörüne yönelen yaptırımlardan olumsuz etkilenecektir. Fakat Rusya’nın etkilenim düzeyi ABD’ye istediği sonucu vermeyecektir. Yaptırım kararının ABD ile sınırlı olması bunun en önemli nedenidir.

170707092950 04 trump abroad 0707 super 169Ekonomik ve politik yaptırımlar ABD için hegemonik güç olmanın bir göstergesiydi.

Bugün açısından aynı durum söz konusu değil. Yaptırım kararına dair AB’nin (doğal olarak Almanya’nın) “bu kabul edilemez, kendi enerji politikamızı kendimiz belirleriz, gerekirse uygun yaptırımlarla ABD’ye misilleme yapabiliriz” (31.07.17) şeklinde tavır koyması ABD’nin yaptırım koyma ve uygulama gücünün zayıflığının dışında hegemonik güç olarak görülmediğinin de ifadesidir.

ABD’yi yaptırıma iten emperyalist rekabette Rusya ve Çin’in ortaklığı, son dönemde Almanya’nın da ABD’ye itirazlarının sonucu olarak ABD’nin ekonomik ve politik gücünün kırılmasıdır.

Çin ve Rusya’nın dünya Pazar alanlarındaki etkinliğine cevap vermeye çalışan ABD yeni başkan Trump ile “önce Amerika” politikası izliyor. Bu eksende saldırgan, tehditkar, yaptırımlar gibi tavırlar sergileyen ABD “gönenç” günlerindeki gibi güç gösterisi sergiliyor.

Bu gösteri, ABD emperyalizminin dünya ekonomisi ve siyasetinde önemli bir nüfuzu olmasının bir göstergesidir fakat bununla sınırlıdır. Çin, Rusya ve Almanya’nın ekonomik ve politik alanda ABD’ye kafa tutacak oluşu ABD’yi “önce Amerika” politikasına zorunlu bırakırken aynı zamanda Çin, Rusya ve Almanya’yı da karşısına almaktadır.

Emperyalistler arası çelişki gün geçtikçe derinleşiyor. Ekonomik kriz ve politik kriz mevcut çelişkileri açığa çıkarıyor. Ortadoğu’da düğümlenen savaş, emperyalist saflaşmayı da tetikliyor.

Askeri seçeneğin (emperyalistleri karşı karşıya savaştıran biçimiyle) ön plana çıkmaması savaşların bölgesel düzeyde kalması, yeniden bir paylaşım savaşının yaşanmayacağı anlamına gelmiyor.

NATO üzerinden Doğu Avrupa’ya asker yığılması, askeri tatbikatlar, her fırsatta askeri gövde gösterisi (Çin’in Halk Ordusunun 50. yılı vesilesiyle yaptığı geçit törenleri gibi) ve Rusya’nın donanma geçit töreni, yeni silahların tanıtılması gibi askeri hareketlilikler sıradan gelişmeler olmayıp emperyalistler arası çelişkinin şiddeti açısından birçok şeyi anlatıyor.

Emperyalistler arası bir yaptırım savaşı söz konusu. ABD ekonomik ve siyasi nüfuzunu askeri gücünü de kullanarak sürece karşı koymaya çalışıyor. Fakat yaşananlar da gösteriyor ki, ABD emperyalizmi Çin ve Rusya’ya karşı etkin manevralar yapamıyor.

En yakın müttefiki olan Avrupalı emperyalistlerle yaşanan pürüz işlerin hiç de yolunda gitmediğini gösteriyor. Tedrici olarak ABD emperyalizmi kaybeden tarafa doğru bir hatta ilerliyor.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu