Makaleler

Emperyalistler arasındaki dengeler yavaş yavaş bozulurken…

“Kapitalist koşullar altında Avrupa Birleşik Devletleri, sömürgelerin paylaşılması üzerine anlaşmakla eş anlamlıdır.” (Lenin, C-5, sf. 150).

Son birkaç yılın en önemli gündem maddesi şüphesiz ki derinleşerek devam eden ekonomik krizdir. Kapitalizmin yapısal krizinin boyutlanması, emperyalist devletlerin aralarında oluşturdukları dengenin de her geçen zaman diliminde daha da bozulmasına yol açıyor. Birbirlerini “boğazlamaları” sonrası oluşturulan denge yeni bir “boğazlamaya” doğru yol alıyor. Var olan krize çare bulunamadıkça, küreselleşmenin çatırdadığına dair yorumlar da çoğalıyor. Bu yorumların sınıf düşmanlarımızın saflarından gelmesi de oldukça manidardır. Kaldı ki bu yorumların hatalı olduğu da söylenemez.

Küreselleşme olarak adlandırılan uluslararası düzenin 3 büyük merkezi var: ABD, Avrupa Birliği ve Çin-Rusya ekseni.

Avrupa Birliği’nin lokomotif gücü Almanya’nın politikaları AB’nin politikalarının esasını oluşturuyor/oluşturacaktır. Alman burjuvazisinin, krize çare üretmek anlamında ortak bir fikrinin olmadığını görüyoruz. Burjuvazinin bu konudaki çaresizliği var olan soruna karşı “içgüdüsel” reflekslerin yaşam bulmasına yol açıyor.

Bu şartlar altında Alman halkının talepleri üzerinde, burjuvazinin tekelci eğilimleri kendisini gösteriyor. Bu durumun sonucu olarak, Alman burjuvazisi, kriz sürecinde çareyi eski, bilindik uygulama olan korumacı tedbirlerde görüyor. Ancak bu da küresel düzenin üzerinde yükseldiği serbest pazar fikriyle taban tabana zıtlık oluşturuyor.

Çin açısından ise yüzde 9-10 büyümeden yüzde 6-7’lere düşmesinin nelere yol açacağını, burjuva ekonomistler tam olarak kestiremiyor. Ancak bu sert düşüş emperyalist burjuvazide temel bir kaygıya yol açıyor. O da bu düşüşün Güneydoğu Asya’yı vurması ve bu durumun da dünya ekonomisini depresyona itmesi…

“Kalıcı durgunluk” batağında çırpınan ABD, mali kurtarma paketleriyle, ekonomisinin depresyona girmesini engelledi ancak ekonomik göstergelerin onlar açısından da pek içaçıcı olduğu söylenemez. Bilindiği gibi kurtarma paketleri kamu borçlanma tavanının yükseltilmesi sayesinde gerçekleşmişti. Ancak kurtarma paketleri de tavan olarak belirlenen sınıra gelip dayanmış bulunuyor. Bir-iki ay sonra bu tavanın yeniden yükseltilmesinin tartışması, ülkenin -ve doğal olarak dünyanın- gündemini belirleyecek. Ancak buradaki temel sorun, oluşan bütçe açığının nasıl kapatılacağı? Burada iki burjuva kliğin anlayışları arasında büyük fark var. iki kliğin uzlaşamamasının sonucu ise ABD’nin borcunu ödeyememesidir. Bu durum ABD’yi iflasa sürüklediği gibi, ABD’ye borç vererek küresel ekonominin büyük çarkını döndüren uluslararası mali piyasalarda deprem ve bu ülkeye ihracat yapan ülkelerinin resesyona girmesiyle küresel durgunluğun hatta küresel ekonomide geri düşüşün kendisini göstemesi anlamına gelecektir.

Elbette klikler arasında bir uzlaşma olacaktır ancak bu durumda da ABD burjuvazisi daha “tahammülsüz” olacaktır.

Zaten krizin boyutlanmasıyla birlikte geleneksel ittifakların bozulma eğilimi gösterdiği bir ortamda bu durum dünyada siyasal istikrarsızlığı da körükleyecektir. Almanya-Fransa arasındaki politik tutumdaki farklılıklar, ileride farklı ittifakları da gündeme getirecektir. Bu da emperyalistler arasındaki dalaşlarda yeni gelişmelerin yaşam bulması demektir.

Bu anlamda Asya hattı özellikle göze batacak gibi görünüyor. ABD’nin ulusal güvenlik doktrininde Asya-Pasifik hattını öncelemesi, ileride sürecin önemli gerilimlerden birini oluşturacaktır. Hele ki bölgede “ekonomik bütünleşmenin” ABD’nin inisiyatifi dışında Çin merkezli ilerlerken, “askeri bütünleşmenin” tam tersi olması patlamaya hazır bir bomba durumunun oluşmasına yol açıyor. Artık bu bombanın patlaması da “yapısal krizin” ne kadar boyutlanacağı ve emperyalistler arası çelişkilerin ne kadar keskinleşeceğiyle alakalı olacaktır.

Kapitalizmin kazanı kaynarken dengelerin bozulmaya yüz tuttuğunu vurgulamıştır. Öyleyse sözü proletaryanın büyük ustalarından Lenin’e bir kez daha bırakalım: “Kapitalizmde bozulan dengenin geçici olarak yeniden kurulması için sanayide krizden, politikada savaştan başka araç yoktur.” (Lenin, C-5, sf.150)

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu