İstanbul: Silvan ve Lice’ye heyet halinde giden Barış Bloku yaptığı basın toplantısı ile izlenimlerini aktardı ve bölgede “devletle halk arasında ciddi bir kopuşun yaşandığını” söylendi.
Amed’in Silvan ve Lice ilçelerinde devletin katliam ve baskılarına karşı bölgeye heyet gönderen Barış Bloku, bugün (22 Ağustos) Cezayir Toplantı Salonu’nda düzenlediği bir basın toplantısı ile heyet izlenimlerini aktardı. Barış Bloku’nun eşsözcüleri Nuray Sancar ve Gencay Gürsoy’un konuşma yaptığı toplantıda HDK Eşsözcüsü Sebahat Tuncel de bölgeye ilişkin gözlemlerini aktardı.
“90’lara benziyor”
İlk olarak konuşan Gürsoy, bölgeye 30 kişilik bir heyetle Amed’e gittiklerini ve burada belediye başkanları ile görüştükleri sırada Lice’de benzer gergin ortamın bulunduğuna dair bilgi vermesinin ardından heyetin ikiye ayrılarak hem Silvan hem de Lice’de gözlem yapmaya gittiğini ve kendisinin Silvan heyetinde yer aldığını söyledi.
“90’lara benzer bir devlet terörü var ama bu kez devletin karşısında farklı bir halk tepkisi var” diyerek gözlemlerini aktaran Gürsoy, “Halkın içinde özellikle gençlerde devletten ciddi bir kopuş var. Bağların koptuğunu görebiliyorsunuz. Orta yaşlı kesimler ise tedirgin” dedi.
“Devletle bağlar kopmak üzere”
Bölgeden yoğun bir göçün başladığını ve Silvan’daki görüntülerin Kobanê’ye benzediğini söyleyen Gürsoy, “Ev duvarları kurşun tahripleri ile harap olmuş, yıkılmış, yakılmış evler var. Mesela bir evin 3. katında büyük bir tahribat var. Bunun elle taşınan bir silahla olması mümkün değil” dedi.
Bölgede bir süredir devletle bağın koptuğu ve bu yüzden bölgeye hendekler kazıldığı, yerel yöneticilerin yerel yönetimlerin güçlendirilmesi anlamına gelen “demokratik özerklik” ilanlarının yapıldığını ve bölgede gerilimin arttığını söyleyen Gürsoy, ayın 18’inde bölgede yaşananları aktardı ve son olarak “Devletle bağlar kopmak üzere. İç savaşa doğru bir gidişat var. Bu tehlikeli gidişata karşı barış ittifakına ihtiyaç var” dedi.
“Bölgede direngen bir halk gerçekliği var”
Gürsoy’un ardından Lice heyetinde yer alan Nuray Sancar, yolda polis kontrol noktasından bir kez geçtiklerini, bir daha geçmemek için köy yollarını kullandıklarını ve bunun da kendilerine bir gölem kazandırdığını belirterek, “Bölgenin, atılan yanıcı maddeler nedeniyle çölleştirildiği, yer yer yangınların sürdüğü görülüyordu” dedi.
Lice’de köylülerin asker ile gerilla arasında barış nöbeti tuttuğunu ve nöbet tutanların gözlemledikleri kadarıyla bölgeye 36 kez asker indirildiğini ve yaklaşık 500 askerin bölgeye yerleştirildiğini söyleyen Sancar, “Köylüler barışın ve çatışmasızlığın kendi hayatlarına önemli bir katkısı olduğunu gördükleri için bunu kaybetmek istemiyor. Çok direngen bir halk gerçekliği var” dedi.
Sancar, canlı kalkan olan kadınlardan asker ailelerine “Savaşa karşı bir araya gelelim ve barışı haykıralım” çağrısının olduğunu dile getirerek, Türkiye halklarının da Kürdistan halkının çağrısına karşılık vermesi gerektiğini ifade etti. Karşılaştıkları polislerin kendilerine “iktidar kimse onun memuruyuz” şeklinde yanıt verdiklerini ama askerler de ise bir tedirginlik ve savaşa inanmışlığını olmadığını gözlemlediklerini aktardı.
“Seçim sonucunda ortaya çıkan iradeye vurulmuş bir darbe”
Ardından heyet içerisinde yer Tuncel söz aldı. Halkın savaş istemediğini belirten Tuncel, konuştukları tüm yurttaşların kendilerine “Her gece nöbet tutuyoruz. Asker ve gerilla ölmesin. İki taraf da bizim çocuğumuz” dediğini aktardı. Türkiye’de var olan erken seçim havasının T. Kürdistanı’nda olmadığını sözlerine ekleyen Tuncel, halkın, savaş politikalarını Erdoğan tarafından 28 Mart yerel seçimleri ile 7 Haziran seçimlerinde ortaya çıkmış iradeye vurulmuş bir darbe olarak algıladığını söyledi.
Tuncel, bölge halkının zorla göçe tabi tutulduğunu da belirterek, bölgedekilerle yaptıkları görüşmelerden çıkan önemli bir sonucun da savaşın son bulmasının tek olanağının PKK lideri Abdullah Öcalan ile müzakerelerinin başlaması ile mümkün olacağını düşündüğünü söyledi.
