Manşet

Ezilen uluslara özgürlük, halk demokrasisi için devrim sempozyumu başladı

Halk İsyanları ve ülkemiz devrimci hareketinin durumu, sorunları masaya yatırıldı!

Ezilen uluslara özgürlük, halk demokrasisi için devrim” başlığı altında Partizan tarafından 27 Mayıs günü Petrol- İş Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen sempozyum zengin tartışmalara sahne oldu.

Kuzey Afrika ve Ortadoğu’daki halk isyanlarıyla birlikte özellikle son dönemlerde AKP hükümeti eliyle gündeme getirilen darbelerler hesaplaşma argümanları ve devrimci hareketin mevcut durumu, genel sorunları bir günlük sempozyumun temel gündemiydi.

Araştırmacı yazar Faik Bulut ve Kenan Kalyon ile Deri-İş Sendikası Uluslararası İlişkiler Uzmanı Eren Korkmaz’ın panelist olduğu ilk oturumda Tunus’ta başlayan ve yayılan halk hareketleri masaya yatırıldı. Bu başlık altında yapılan sunumda “Arap isyanları” olarak tarif edilen sürecin, ülkemizde de önemli bir tartışmaya konu olduğu dile getirildi. Gelişen hareketlere, her çevrenin, kurumun sınıfsal pozisyonu üzerinden yorumlar getirildiği, ancak söz konusu tartışmaların yeterli olmadığının altı çizildi. Böylesi tarihe mal olmuş süreçlerden öğrenmek gerektiğinin altı çizildi.

İlk sözü alan Faik Bulut, konuşmasına Halil Berktay’ın 1Mayıs sonrası başlattığı tartışmaya değinerek başladı. Bu tartışmayla gerçekliğin ters yüz edildiğini dile getiren Faik Bulut, “bu yeni AKP solcuları, küresel solcular sanki dünyayı yeniden inşa etmişler gibi davranmaktadır” diyerek resmi tezlere ve Kemalizm, Ermeni soykırımı konusuna geçmişte özellikle 68 devrimci hareketinin ciddi eleştiriler yönelttiğini belirtti. Yeşil kuşak projesinin post-modern bir biçim kazandığını, ortaya çıkan bu yeni solcularında bunun bir ürünü olduğunu söyledi. Faik Bulut, ilk olarak Tunus ve Mısır üzerinde durdu. Bu ülkelerin ekonomik, sosyal durumlar üzerine çeşitli bilgiler vererek, işçi ve emekçiler ile zenginler arasındaki çelişkilere dikkat çekti. Tunus ve Mısır’ın İMF politikalarını uyguladığını, bunun sonucu olarak büyük bir işsizlik ve yoksulluğun ortaya çıktığını, bölge halklarının yaşadıkları bu sömürüye karşı geçmişten bugüne tepki gösterdiğini, sokağa çıktığını ancak son hareketin daha kitlesel bir hal aldığını dile getirdi.

“Hareketin ileri taşınması, yeni taktikler üretilmesi gerekiyor”

Bulut, Arap isyanlarıyla anılan ülkelerde Sovyetler döneminde bölge hükümetleriyle kurulan ilişkiler yüzünden sol, devrimci hareketlerin eleştirilerin hedefi olduğunu, uygulanan yıkım politikaların sorumluluklarını paylaştığı için halkın gözündeki prestij kaybettiğini, bunun İslami hareketlerin gelişmesine uygun bir ortamı yarattığını sözlerine ekledi. Yaşanan hareketlilikleri devrimsel süreç olarak tanımlayan Bulut, Suriye’de yaşanan son gelişmeleri de analiz etti. Suriye muhalefetinin temel saç ayaklarını, aralarındaki farkları ve TC’nin rolü üzerinde durdu. Faik Bulut, TC’nin ABD’nin desteği olmadan bölgede hiçbir adım atamayacağını, Suriye’ye ilgisinin en önemli nedenlerinden birinin Kürt sorunu olduğunu söyledi. Faik Bulut, Arap isyanlarında en önemli yönünün gelişen hareketin kazanımlarının korunması, ileri taşınamaması, yeni taktiklerin üretilememesi olduğunun altını çizdi.

Suriye başlığı altında özellikle Kürtlerin rolüne dikkat çeken Faik Bulut, Kürtlerin yaşananlardan ders çıkardığını ve bir daha birbirlerine kurşun sıkmayacaklarını ifade etti.

“Yaşananlar devrimsel bir süreçtir”

Bulut’un ardından sözü Kenan Kalyon aldı. Kalyon, halk hareketlerinin niteliği sorunu çerçevesinde bir sunum gerçekleştirdi. 1979 Sandinist devriminden İspanya devrimine; Ekim ve Şubat devrimlerine kadar çeşitli örneklerle devrimlerin yarattığı sonuçlar üzerinde durdu. “Devrim deyince bir dizi sarsıcı gelişme yaşayıp emperyalizmden kopacak” şeklinde bir bakışın yanlış olduğunu dile getiren Kalyon, yaşanan süreci devrimsel bir süreç olarak değerlendirdi. Devrimlerin yeni süreçte daha uzun süreceğini ve yeni biçimler alacağının altını çizen Kalyon, Türkiye’de Arap isyanlarını emperyalizmin komplosu olarak niteleyen bakış açısını eleştirdi. Emperyalistlerin halk hareketlerine yönelik müdahaleleri üzerinden onların güdümünde olduğunu çıkarsamanın doğru olmadığı, bunun emperyalizmin doğası olduğunu, belirleyici olanın hareketlerin bu müdahalelere yaklaşımın olduğunun altını çizdi. Emperyalistlere kadiri mutlak değerini atfetmenin doğru olmadığını söyleyen Kalyon, devrimlerin siyasal ve toplumsal devrim olarak nitelendirilmesi gerektiğini ifade etti. Kalyon’un konuşmasının temel vurgusu yaşananlarla halkların tarih sahnesine çıktığı, inisiyatif aldıkları ve birçok yerde devletin güvenlik aygıtlarını parçaladığı örneklerin yaşandığı ve sürecin hataları ve eksikleriyle devrimsel bir süreç olarak değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. “Yukarıdakiler eskisi gibi yönetemiyor, aşağıdakiler yönetilmek istemiyorlarsa tarihin akışını hızlandırıyorlarsa yaşananların devrimsel bir süreç olduğunu söylemek gerekir” diyen Kalyon, Suriye’de Baas rejiminde iddia edildiği gibi temelsiz olmadığını, kitlesel muhalefeti geriletmek için silahları bahane ettiğini söyledi.

Süreci komplo olarak algılamak yüzeysel olacaktır”

Konuşmasına “Arap isyanları” tanımlamasının yaşanan hareketleri tek tipleştirmesinden dolayı doğru olmadığını söyleyerek başlayan Eren Korkmaz, gelişen halk hareketlerinin temel özelliklerine dikkat çekti. Söz konusu bölgelerde emekçiler ile egemenler, emperyalistler arasında ki çelişkilerin çok yoğun ve karmaşık ancak anlaşılabilir olduğunu söyledi. Emperyalizme bağımlı diktatörlükler karşısında halkların demokrasi talebinin olduğunun altını çizen Korkmaz, bu süreçle kitlelerin kendi güçlerinin farkına vardığını dile getirdi. “Süreci komplo olarak algılamak yüzeysel olacaktır” diyen Korkmaz, emperyalistlerin müdahalelerinin olağan olduğunu, hareketin siyasal birikimi ve bağımsız duruşunun belirleyici olduğunun altını çizdi. Bölgedeki rejimlerle emperyalistler arasındaki bağımlılık ilişkilerinin niteliğine dikkat çekti. İsyanlar boyunca işçi sınıfının çok sayıda sendika kurduğunu, sözünü söylemeye, sokağa çıkmaya başladığını, tüm bunların büyük bir devrimci potansiyel yarattığını söyledi. Korkmaz, gelişen hareketlerin en önemli eksikliğinin önderlik, özne boşluğu olduğuna dikkat çekti.

Sunumların ardında soru cevap bölümüne geçildi. Oldukça canlı geçen çok sayıda sorunun sorulduğu bu bölümde, sorular genel olarak yaşananların devrim olup olmadığı, özellikle Suriye gündeminde TC’nin rolü, aynı başlıkta Kürtlerin pozisyonu ve ülkemize yansımaları oldu.

Panelistlerin sorulara yanıtlar verilmesiyle ilk bölüm sona erdi.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu