GüncelManşet

(Makale) Asimetrik İşgal ve IŞİD

İslamiyet içindeki hilafet kavgaları günümüze dek birçok biçimde gündeme gelmiş ve hatta İslamiyet içindeki inanç gruplarının oluşması süreci bu nedenden türü ortaya çıkmıştır. Son olarak IŞİD komutanı Ebu Bekir El Bağdadi’nin hilafet ilan ederek İslam toplumunu biata çağırması ile inançsal parametresi yüksek olan Ortadoğu, yine bir kargaşa içine girdi. Zaten kargaşalar yığınına dönen Ortadoğu’da IŞİD bu atmosferden beslenmektedir.

Ortadoğu’da  hilafet çağrısı yeni değildir. Öncesinde Taliban Lideri Hakimullah Mesud’ta böylesi bir çağrı yaparak halifeliğini ilan etmişti. Şimdilerde ise bir yanda Fas kralı VI. Muhammed, diğer bir tarafta Arabistan kralı Abdullah bin Abdülaziz el-Suud, diğer tarafta El Kaide’nin lideri Eymen el Zevahiri… Tüm bunlar da Ortadoğu’nun kendi çapında hilafet dansı ederek ve halifelik ilan eden kişiler. Böylesi bir tablo içinde hilafet cılkının nasıl bir boyut kazandığı ve bunun hilafet çatışmasına evirilip evirilmeyeceği önemli bir mesele. Buraya kadar bahsini ettiğimiz konu Ortadoğu’nun karmaşık tablosunun inançsal kültürel olarak nasıl bir kuyu derinliğine sahip olduğunu göstermektedir.

Bugün Ortadoğu deyince aklımıza kargaşa gelmektedir. Emperyalizmin Ortadoğu ‘ya yaklaşımı kargaşanın ekonomi politiğidir. Ortadoğu’daki sistematik sömürü bölgede kargaşanın muktedir kılınması ile mümkün görülmektedir. ABD Ulusal ve Uluslararası İstihbarat Konseyinin Küresel eğilimler 2030 raporunda bahsi edilen Asimetrik savaş stratejisi bunun en somut kanıtıdır. Asimetrik savaş(bundan sonra Asimetrik İşgal diyeceğiz) ABD’nin ırak işgalinin ardından girmiş olduğu yenilgi hattı ve devamında ekonomik ve politik kriz ile böylesi bir strateji bölgesel sömürünün yeni politik adıdır. Bu işgal biçimine göre bölgesel güçler ekonomik, politik, askeri ve siyasal anlamda desteklenerek mevcut iktidarlar yerel muhalefetlerle sarsılarak istikrarsızlaştırılacak. Yine bu politikaya göre halk hareketleri bu politikalar ekseninde demokratik hattından saptırılacak( Suriye, Libya, Mısır’da olduğu gibi) ve bu saptırmanın ana kolonları yani buna önderlik edecek örgütler semirtilecek. Elbette bu noktada emperyalizmin doğrudan gücünü görmek mümkün değil. Adı itibari ile asimetrik işgal olan bu politika ABD eliyle değil, bölgesel güçler eliyle gerçekleştirilecek. Yani İsrail, Türkiye, Katar, Suudi Arabistan Mısır vb… kestiği kafalarla ve hilafet çağrısı ile gündemleşen IŞİD ise işte tamda böylesi bir sürecin ürünüdür.

IŞİD bu süreçte üstlendiği rolle dönemin enerji savaşları olarak ifade edilen yer altı ve yer üstü kaynaklarının talanı ve işgalinde önemli bir rol oynamaktadır. Bu anlamda diyebiliriz ki, Ortadoğu’daki hiçbir politika, enerji’den bağımsız değildir.

Emperyalizmin derin dehlizleri içinde planlanan ve  Suriye’de açığa çıkan IŞİD’i Asimetrik İşgal kapsamında değerlendirmek doğru olacaktır.

Bender Bin sultan ve IŞİD

10 Haziran’da Musul, Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) tarafından ele geçirildiğinden beri Kerkük’teki kasabalarda Şii kadın ve çocuklar öldürüldü ve hava kuvvetlerindeki Şii askeri öğrenciler makineli tüfeklerle vurulup Tikrit yakınlarındaki toplu mezarlarda yakıldı. Musul’da, Şii mabetleri ile camileri patlatıldı ve Şii Türkmen şehri Tel Afer yakınlarındaki 4000 ev IŞİD savaşçılarınca savaş ganimeti olarak ele geçirildi. Irak ve Suriye’de isyancıların elindeki Sünni bölgelerde Şii ya da Alevilik gibi bir mezheple tanımlanmak, 1940 Avrupa’sındaki Nazi kontrollü bölgelerde Yahudi olmak kadar tehlikeli bir hal aldı. 2005’ten beri Suudi Milli Güvenlik Konseyi genel sekreteri ve 2012-2014 arasında (El Kaide tipi cihatçıların Irak ve Suriye’de Sünni silahlı muhalefeti ele geçirdiği iki kritik yıldı bunlar) Genel İstihbarat Şefliği yapmış olan Prens Bender’in bu süreçle doğrudan bir bağlantısı bulunmaktadır. Zira Bender’in Ortadoğu için değil dünya’nın en tehlikeli isimlerinden biri olduğunu unutmamak gerekir. Bender Ortadoğu nabzını iyi yakalayan ve çelişkilerden yararlanarak muazzam güçte örgütler kuran bir kişi. Öncesinde Taliban’ın sonrasında El Kaide’nin ve Şimdilerde de IŞİD’in kuruşunu yapmış kişidir. Kraliyet Birleşik Hizmetler Enstitüsünde geçen hafta konuşma yapan Dearlove, -ki kendisi 1999’dan 2004’e kadar MI6 başkanıydı-  “Bendersiz bir Ortadoğu düşünülemez- diyerek Ortadoğu’daki mevcut süreçlerin Bender bin Sultan’sız olamadığını belirtti.  Suudi Arabistan ve Katar’daki özel bağışçılardan gelen hatırı sayılır meblağlardaki ve sürekli devam eden fonların, IŞİD saldırıları için merkezi bir rol oynadığına şüphesi yok. Sünnilerin çoğunlukta olduğu vilayetlerdeki aşiret ve cemaat liderlerinin Suudi ve Körfezli bağışçılara minnet duymak için çok sebebi var ve onların rızası olmadan IŞİD’le işbirliği yapma ihtimalleri düşük. Bender’in Şia’lar için sarf ettiğimi tüm kelimeler -hesaplaşma günü diye tarif ettiği- süreç dinsel bazda bir içerik olurken, özü itibari ile emperyalizmin ekonomik politik şekillenişinin bir yansımasıdır. Özellikle IŞİD’in işgal ettiği bölgelerde petrol kaynaklarını ele geçirmesinden de anlaşılacağı gibi meselenin salt bir cihat içeriği olmadığı görülmektedir. Örneğin Suriye’nin Rakka kentinden çıkarılan günlük 60 bin varil petrol IŞİD’in eline geçtikten sonra 450 bin varile çıkmıştır. Aynı şekilde IŞİD’in Musul’u ele geçirmesi ile birlikte Türkiye’nin kesilen petrol hatlarının açılması ve mevcut petrol depolama tesislerinin bir anda doluvermesi tesadüfî bir şey değildir. Aynı şekilde IŞİD’in Musul’u le geçirmesi ile birlikte Fırat havzası üzerindeki fu kaynaklarını kesmesi bunun en basit örneklerindendir. Unutulmaması gerekir ki savaş salt bir şiddet biçimi değildir. Savaşa yön veren düşüncenin kaçınılmaz bir ekonomi ve politik yönü vardır.

 Türkiye ve Suud krallığı tarafından Hilafet gölgesi altında, İslami inançların semirtilerek oluşturulan bu örgütler, bölgesel emperyalist politikaların bir peydahıdır. Hiç kuşku yok ki El kaide Taliban gibi ortaya çıkan IŞİD ne ilk neden sondur. Kargaşa içinde yapılan ve yapılacak olan tüm yorumların kargaşa taşıması muhtemeldir. Bu bağlamda emperyalizmin bölgesel gücünün seçilerek çıkarılması ve tahlillerin bu merkezden doğru yapılması en azından kargaşa içindeki bilimsel analizin görülmesi anlamın gelmektedir. IŞİD’in hiyerarşik yapısı Asimetrik işgal çerçevesinde Bender Bin Sultan tarafından kuruluculuğu yapılan ve Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar tarafından semirtilerek büyütülen ir içeriğe sahiptir. IŞİD’in büyük bir çoğunluğu Eski Irak Başbakanı Saddam Hüseyin’in kabinesinden oluşuyor. Musul ve Tıkrit’i aldıktan sonra ismini ‘İslam Devleti’ olarak değiştiren IŞİD’in en tepesindeki isim Ebu Bekir Bağdadi. Asıl adı İbrahim el-Bedri olan Ebu Bekir Bağdadi, halife sıfatıyla örgütün bir numaralı ismi. Örgütün ikinci ismi, Ebu Muslim el-Turkmani. Asıl adı Fadıl Hayali olan Turkmani’nin Saddam döneminde Irak istihbarat servisinde subay olarak görev yapan bir isim.

IŞİD kabinesi IŞİD’in bakanlar kurulu niteliğindeki kabinesi ise şu isimlerden oluşuyor:

 1- Adnan İsmail Necm: Ebu Abdurrahman el-Bilavi olarak tanınıyordu. Saddam döneminde Irak ordusu komutanlarından olan Bilavi, hilafetin de askeri sorumlusuydu. Bilavi, 5 Temmuz’da Musul’da öldürüldü.

2- Abdullah Ahmed Meşhedani: Ebu Kasım olarak tanınan Meşhedani, örgüte militan kazandırmaktan sorumlu olduğu bildiriliyor.

3- Muhammed Hamid el-Duleymi: Ebu Hacer el-İsafi adıyla tanınan Duleymi, örgütün diğer birimleriyle irtibatlarından, eğitim ve koordinasyonundan sorumlu.

4- Muvaffak Mustafa el-Kermuş: Ebu Salah olarak tanınan Kermuş, mali işlerden sorumlu.

5- Abdulvahid Hudayr Ahmed: Ebu Luay olarak tanınan Ahmed, genel güvenlikten sorumlu. 6- Beşşar İsmail el-Hamdani: Ebu Ahmed olarak tanınan Hamdani, cezaevlerinde bulunanlardan sorumlu.

7- Şevket Hazım el-Ferhat: Ebu Abdulkadir olarak tanınan Ferhat, genel idareden sorumlu.

Savaş bürosu Örgütün genelkurmayı olarak nitelenebilecek olan biriminde ise şu isimler yer alıyor:

 1- Hayri Abd Hamud el-Tani: Ebu Kefah olarak tanınıyor. Bombalamalardan sorumlu.

2- Avf Abdurrahman el-Afri: Ebu Suca olarak tanınıyor. Hilafet devletinde iç toplumsal işlerden sorumlu.

 3- Faris Riyad el-Naimi: Ebu Şeyma olarak tanınıyor, silah depolarından sorumlu.

İl sorumluları;

1- Ahmed Abdulkadir el-Ceza: Ebu Meysere diye tanınıyor. Bağdat sorumlusu.

2- Adnan Latif Suveydavi: Ebu Mehned Suveydavi olarak tanınıyor, Saddam dönemi Irak ordusu komutanlarından. El-Enbar sorumlusu.

3-Rıdvan Talib el-Hamduni: Ebu Cernas olarak tanınıyor. Irak-Suriye sınırından sorumlu.

4- Ahmed Muhsin el-Cuheyşi: Ebu Fatıma olarak tanınıyor. Orta Fırat illeri sorumlusu.

5- Nime Abd Naif el-Cuburi: Ebu Fatıma olarak tanınıyor, Kerkük sorumlusu.

6- Visam Abd Zeyd el-Zubeydi: Ebu Nebil olarak tanınıyor. Selahaddin ili sorumlusuydu, bu ay öldürüldü.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu