GüncelMakaleler

2018’den 2019’a: “Bizim Sokağımıza Da Bayram Gelecek” AYAKLARINIZDAN ASACAĞIZ!

2019 yılı TC faşizmi açısından başta yerel seçimler olmak üzere önemli gündemlerle yüklüdür. Faşist rejimin kendi gücünü tahkim etmesi anlamında yerel seçimler önemli bir yerde durmaktadır. Bu nedenle faşist rejim bütün güç ve olanaklarıyla yerel seçimlere hazırlanmaktadır. Bu hazırlığın her anlamda olduğu, içeride ve dışarıda faşist saldırganlığı daha da arttıracağı ortadadır. Çünkü faşizm korkmaktadır. Çok korktuğu için çok konuşmaktadır. Çok yalan söylemekte, her türlü manipülasyona başvurmaktadır.

Türkiye ve dünya halkları yeni bir yıla girerken, geride bırakılan 2018 yılı bir yandan hakim sınıfların her türden saldırılarıyla geçerken, diğer yandan ise bu saldırılara karşı yer yer açığa çıkan eylemlerde olduğu gibi, direniş dinamiklerini de gösterdi. Kısacası Marks’ın köstebeği kazmaya ısrarla devam etti. Yeni yılla birlikte hem saldırıların hem de direniş dinamiklerinin süreceği, bu dinamiklerin -tıpkı yıl biterken Fransa’da Sarı Yelekliler Hareketi’nde de görüldüğü üzere- kuvveden fiile çıkacağı anlaşılmaktadır. Hayatın olağan akışına uygun olarak köstebeğin kazmaya devam edeceğini ve önümüzdeki yılda dönem dönem yeryüzüne çıkacağını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Dünya üzerinde emperyalist kapitalist sistemin insanlığa sunduğu yaşamın sürdürülebilirliğinin daha fazla sorgulandığı; uygulamaya konulan neo-liberal politikaların bırakalım yoksul halkı ve işçi sınıfını, görece rahat bir yaşam süren orta sınıfları da etkilediği daha fazla açığa çıktı. Yer yer açığa çıkan eylemlerde bu etkinin yansımaları vardır. Ancak aynı zamanda bu mülksüzleştirme beraberinde yabancı düşmanlığını, ırkçı ve şovenist hareketleri daha da güçlendirdi. Emperyalist kapitalist sistem, krizinden çıkış yolu olarak, en iyi bildiği yolu seçerek, faşizmi güçlendirmeyi, her türlü demokratik hak talebini bastırmak için yasalarını daha da ağırlaştırmayı tercih etmiş görünmektedir.

Emperyalist kapitalist sistemin krizin yanı sıra emperyalist kamplar arasında rekabetin daha da sertleştiği, “ticaret savaş”larının yanında, yer yer vekalet savaşlarıyla silahlı çatışmalara evrildiği bir yılı geride bırakırken, önümüzdeki yıl bu çelişkilerin keskinliğinin daha da artacağı kuşku götürmezdir. Yakın coğrafyamızda yaşanan Suriye savaşı, Ukrayna-Rusya gerilimi bu örneklerden sadece ikisidir ve emperyalist kapitalist sistemin içinde bulunduğu durumu iyi özetlemektedir.

Bunun yanında emperyalist kapitalist sistemin uygulamaya koyduğu politikalar sadece insanlığa değil doğa ve çevre katliamlarıyla birlikte bütün canlılara ve eko sisteme yönelik büyük bir tehdit içermektedir. İklim değişikliği, kuraklık, çevresel felaketler vb. emperyalist kapitalist sistemin ekonomik politikalarıyla birlikte, insanlığa ve canlılara yaşanabilir bir dünyanın değil, adeta cehennemin koşullarını dayatmaktadır. Bu nedenle milyonlarca insan ve canlı, açlık, yoksulluk, susuzluk vb. içinde yaşamlarını devam ettirmeye çalışmakta ya da göç yollarına düşmektedir.

Savaşlar, açlık, yoksulluk, krizler, çevresel felaketler vb. emperyalist kapitalist sistemin yapısal özellikleri olarak 2018 yılında da kendini göstermiş durumdadır. Buna karşılık bu sistemin tek alternatifi olan komünist devrimci hareket ise, sürece etkili yanıt olamadığı içindir ki dağınık ve parçalı duruşunu sürdürmektedir. Emperyalist kapitalist sistemin içinde bulunduğu durumu aşma adı altında ortaya koyduğu politikalar, çelişki ve krizleri derinleştirdiği oranda komünist ve devrimci hareketin sürece alternatif olma durumu güncelliğini korumaktadır. Lakin emperyalist kapitalist sistemin kendiliğinden ortadan kalkmayacağı gerçeği ve sistemin krizlerle kendini yeniden üretme durumu beraberinde insanlığı ve canlıları daha büyük sorun ve felaketlerle karşı karşıya bırakmasını getirdiği gibi, komünist ve devrimci hareketin görevlerine de işaret etmektedir.

Faşist Talan Cumhuriyeti (TC) ve Direniş!

2018 yılı Türk hakim sınıfları açısından Türkiye işçi sınıfına, Kürt ulusuna, kadınlara, LGBTİ+lara, Alevilere kısacası toplamda Türkiye halkına saldırılarla geçen bir yıl oldu. Geride bıraktığımız yılın en önemli politik gündemi 24 Haziran seçimleri olsa da, Türk Tipi başkanlık rejimine geçiş, -kurulduğu günden itibaren faşist bir diktatörlük olan TC devletinin-, Recep Tayyip Erdoğan şahsında kendisini yeniden örgütlemesine sahne oldu. Bununla birlikte faşizmin ağır baskısının altında yatan neden, bir yandan Cumhuriyet tarihinin en ağır dış borç yüküyle birlikte, ekonomik krizin iyiden iyiye kendini hissettirmesiyle ve “devletin beka sorunu”nun ayyuka çıkması oldu.

Zaten tam da bu nedenle faşist rejim, kendi içinde yaşadığı klik dalaşı ve darbe girişiminden sonra, kendini yeniden örgütlerken, aynı zamanda “devletin beka sorunu” gerekçesiyle bir araya gelen hakim sınıf kliğinin kendi arasında çelişkilerin varlığına ve alttan alta yeni darbe söylemleriyle birlikte saldırganlığına daha fazla tanık olduk. Deyim yerindeyse faşist rejim kendisini en güçlü hissettiği anda dahi, korkmakta ve bu korkusunu -bırakalım düzen dışı komünist devrimci muhalefeti-, kendi içindeki en ufak eleştirilere dahi tahammülsüz yaklaşmaktadır. Bu faşist rejimin fıtratında vardır. KHK’larla işten atmalardan, binlere varan gözaltı ve tutuklamalara, başta hapishaneler olmak üzere toplumun geneline yayılan hak ihlalleri ve son olarak Sakarya’da olduğu gibi Kürt oldukları için öldürülen insanlara, kadın, LGBTİ+, hayvan katliamlarına tanık olduğumuz 2018 yılı, diğer bütün örnekler bir yana Freedom Barometer’a göre 2018 yılında Türkiye, “siyasal özgürlük” kategorisinde ölçümlerin başladığı 2013 yılından bu yana en düşük puanını almış durumdadır.

Faşist rejimin tam bir yağma ve talan rejimi haline dönüştüğünü anlatan en iyi örnek; Dünya Bankası’nın son açıklanan verilerine göre Limak Holding, Cengiz Holding, Kolin Grubu, Kalyon Grubu ve MNG Holding adlı Türkiye’den beş inşaat firması dünyada en fazla kamu ihalesi alan ilk 10 şirket arasında yer aldığı açıklanmasıdır. (28.12.18) Bu tablo artan işçi cinayetleriyle birlikte ele alındığına yağma ve talan cumhuriyetinden katliam cumhuriyetine uzanan bir çizgide Türk hakim sınıflarının sınıfsal çıkarlarını görürüz.

Faşizmin bu saldırganlığı karşısında elbette direnenler ve mücadele edenler de oldu. Geride bıraktığımız yıl, Türkiye işçi sınıfı açısından parçalı da olsa işçi direnişçilerine sahne oldu. Bu direnişlerden en ön plana çıkana hiç kuşkusuz ki 3. Havalimanı işçilerinin direnişiydi. Cumhuriyet tarihinde ilk kez bu sayıda işçinin sırf sınıfa ve direnişe gözdağı vermek için tutuklandığına tanık olduk. Bunun dışında geride bıraktığımız yılda sendika ve toplu sözleşme mücadelesi için direnen Flomar, Tariş, Cargill, İzban ve TOKİ işçileri, Urfa ve Muğla Tüvtürk, Babacanlar Kargo ve Aydın Belediyesi işçileri yeni yılı direniş ve grevle karşılamaktadır.

Geride bıraktığımız yıl faşist rejimin ataerkiyi de arkasına alarak kadın ve LGBTİ+lara yönelik kırımını tüm hızıyla devam ettirmesinin yanında, kadınların hareketinin ve mücadelesinin ivmesini artırarak devam ettiğine, bu mücadelenin 2019 yılının başında kadın buluşmasıyla daha bir üst seviyeye çıkarma iddia ve cüretine tanık olduk. Önümüzdeki yıl, mevzilerin daha da güçleneceğine şüphe yoktur.

 Kürt Ulusuyla Omuz Omuza Savaşmak Anın Görevidir!

Geride bıraktığımız yıl, TC faşizminin Kürt ulusuna yönelik sınırları aşan katliam saldırganlığına da tanık oldu. Efrin saldırısı ve işgali, TC faşizminin bahsini ettiği beka sorununda Kürt’ün rolüne işaret etmektedir. Önümüzdeki yıl, TC faşizminin Kürt ulusuna yönelik saldırılarının devam edeceği, son olarak Fırat’ın doğusu söylemiyle Rojava’ya yönelik yeni bir saldırı ve işgal pratiğinin güncel olduğu açıktır. ABD emperyalizminin güçlerini çekeceği açıklamasıyla birlikte ortalıkta dolaşan sosyal şoven söylemlere prim verilmemelidir. Yapılan taktiksel birliktelikler savaşın ve mücadelenin gereğidir. Eleştiri ve öneriler mücadelenin içinde, omuz omuza yapıldığında anlam kazanır ve kıymetlenir. Dışarıdan gazel okumak ve akıl vermek komünistlerin işi olmamalıdır.

Unutulmamalıdır ki Kürt ulusu ve mücadelesi, ABD emperyalizmi sayesinde var olmadı, gelişmedi. Kürtleri emperyalizmin korumasına muhtaç sanan liberal söylemler ya da Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkını yok sayarak onu dışarıdan müttefikler aramaya iten inkarcı-ulusalcı söylemler mahkum edilmelidir. Kürt ulusunun öz örgütlülükleri, kendi gücüne güvenmesi ve elbette zalimin zulmüne yönelik direniş çizgisi kazandıracaktır.

Bu anlamıyla Rojava’da Proletarya Partisi savaşçılarının karargahına yönelik son altı ayda 3. kezdir saldırı girişiminde bulunulması, bölgede Kürt ulusuyla omuz omuza savaşan Enternasyonal Savaşçılar ve Türkiye devrimcilerinden duyulan rahatsızlığı açık ettiği kadar yürünmesi gereken yolu da göstermektedir. Önümüzdeki süreçte TC faşizminin Rojava’ya yönelik olası saldırı ve işgal girişimlerine yönelik, bulunduğumuz her alanda aktif mücadele içinde olmak anın devrimci görevi olarak ortaya çıkmaktadır.

2019 yılı TC faşizmi açısından başta yerel seçimler olmak üzere önemli gündemlerle yüklüdür. Faşist rejimin kendi gücünü tahkim etmesi anlamında yerel seçimler önemli bir yerde durmaktadır. Bu nedenle faşist rejim bütün güç ve olanaklarıyla yerel seçimlere hazırlanmaktadır. Bu hazırlığın her anlamda olduğu, içeride ve dışarıda faşist saldırganlığı daha da arttıracağı ortadadır. Çünkü faşizm korkmaktadır. Çok korktuğu için çok konuşmaktadır. Çok yalan söylemekte, her türlü manipülasyona başvurmaktadır.

Faşizmin bu korkusu Devlet Bahçeli’nin Metin Akpınar’ı hedef alan; İtalyan faşisti Mussoli’nin Partizanlar tarafından ayaklarından asılmış fotoğrafı sallamasında gizlidir. Korkmaktadırlar çünkü suçlarının farkındadırlar. Korkmaktadırlar ama korkunun ecele faydası yoktur. Kokmaktadırlar çünkü yeni yılda; “Bizim sokağımıza da bayram gelecek…” (J. Stalin)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu