GüncelManşet

(Foto) (Rojava’dan izlenimler-2) “Rojava bizim evimiz”

Rojava/Qamişlo: T. Kürdistanı’ndan Rojava’ya kadar uzanan bir yolculuk bizimkisi. Zor yollardan, peşmergenin sorgulamasından geçerek devrim topraklarına ulaşılmaya çalışılan bir yolculuk. Şırnak’ta bulunan Habur Kapısı’ndan giriş yapmak zorunda kaldık; çünkü Rojava’ya açılan bütün kapılar kapalıydı. Tek şansımız Irak üzerinden geçmekti. Irak’ta peşmergenin keyfi uygulamalarından dolayı geçirdiğimiz süreç içerisinde her yerde KDP’nin YPG hakkındaki anti-propagandalarına maruz kaldık. KDP’nin anlattığına göre; Şengal’i IŞİD’in saldırılarından peşmerge çatışarak kurtarmış ve peşmergenin açtığı yoldan YPG gelerek dağlardan inen Êzîdîlere zorla zafer işareti yaptırıp “Biji YPG” dedirtmiş(!)

KDP ve peşmerge olayları bu şekilde anlatarak, Irak’taki insanları rahat bir şekilde kandırıp taraftar toplamaya çalışıyor. Hâlbuki biz permergenin IŞİD’le çatışamayacak kadar güçsüz ve korkak olduğunu halkın anlatımlarından öğrenmiştik/biliyorduk. Onlar halkı korumak yerine Barzani’nin petrollerini korumakla meşguldü.

Yalan söylemlere maruz kaldığımız ilk günümüzden sonra tekrar zorluyoruz şansımızı Rojava’ya geçebilmek için. Yine peşmergenin engeliyle karşı karşıya kalıyoruz ama bu sefer sınırı geçebiliyoruz. Semalka ve Rojava sınırı arasından Dicle nehri geçiyor. Karşı tarafa geçebilmek için feribota biniyoruz. İçimizde o kadar büyük heyecan ve mutluluk vardı ki; sonunda evimize gidiyorduk,  olmamız gereken yere doğru Dicle nehrini aşıp geçiyorduk. Ve geçtik. Ulaştığımız yerin doğru olduğunu, asayiş görevlilerinin arasında kadınların da yer aldığını görünce anladık. Çünkü Irak’ta kadınlar sokaklarda, çalışma alanlarında yoklardı; kadın olarak en çok bu dikkatimizi çekmişti Irak’ta.

 

“Güvendeydik artık, biliyorduk bunu…”

Sınırı biraz geçtikten sonra görevli arkadaşlar karşıladı bizi, o kadar içten davranıyorlardı ki kendimizi buraya ait hissediyoruz, sanki biz hep buradaymışız gibi. 24 saat bile geçirmediğimiz Irak’tan kurtulduğumuza çok seviniyorduk, her yerde Barzani fotoğraflarını görmek zorunda değildik artık.

Kendimizi tanıttık önce. Gazetemizi kimileri biliyordu zaten, kimi arkadaşlar da yeni öğrendi. Bizi görünce sevindiler. Onları görmeye geldiğimizi, deneyimlerinden faydalanmak istediğimizi duyduklarında sevinçlerini ve bizi daha da yakından tanımak istediklerini vurguladılar. Programımızı sordular hemen. Ne yapmak istediğimizi, nerelere gitmek istediğimizi, bizi her yere götüreceklerini, bütün imkânları sunacaklarını söylediler.

Daha sonra Qamışlo’ya doğru yola çıktık. Bir ailenin evinde misafir edildik. Buraya doğru yola çıkarken en çok çekindiğimiz mesele dil sorunuydu. Ama o sorun, kendiliğinden çözüldü. Yarı İngilizce, yarı Türkçe, yarı Kürtçe, üç dili kullanarak iletişime geçmeye çalıştık. Her ne kadar Kürtçe başlayan cümlelerin arasına Türkçe karışsa da sonunda İngilizce’yle bitse de anlaşabildik. Hiçbir sorun çıkmadı aramızda.

Rojava halkı o kadar mütevazı ki; onlar bizim için Türkçe öğrenmeye, konuşmaya çalışıyordu. Buna biz izin vermemeye çalışıyorduk; zaten bizler asimilasyona maruz kalarak kendi dilimizden soyutlanarak büyüdük. Onlar burada dillerini özgürce konuşabiliyorken, neden onlara bu kötülüğü biz yapalım ki! Evde dikkatimizi çeken bir diğer şey de -gerçi sadece misafir olduğumuz evde değil her evde- belediyede, derneklerde şehit ağaçları var. Her aile düşen şehitlerini yapraklara iğnelemiş. Rojava şehitlerine sahip çıkıyor. Sadece şehit ağaçları oluşturarak değil her sokakta, her meydanda şehitlerden mutlaka bir izle karşılaşıyoruz. Şehitlerin fotoğraflarının olduğu büyük pankartlarla, heykellerle YPG ve YPJ’nin asılı bayraklarıyla adım başı karşılaşmak mümkün burada.

 

“Herkes kendi dilini özgürce konuşabiliyor”

Dil bir halkın kimliğidir. Kendini özgürce ifade etmenin tek yoludur. Burada herkes rahat bir şekilde ne olduğu ne düşündüğünü vurgulayarak dillerini rahat konuşabiliyor. Mezopotamya Üniversitesi inşa edilmiş, sosyoloji, tarih, hukuk derslerini öğrenciler kendi anadillerinde öğreniyorlar. Sadece Kürtler değil aslından Araplar, Ermeniler de kendi dillerinde gazeteler çıkarıyorlar. Bir gazeteyi hem Kürtçe hem Arapça görmek mümkün. Ermeniler mesela kendi dillerini ve kültürlerini unutmamak için kendi dillerindeki okullarda kültürlerini öğreniyorlar.

 

“Rojava devrimi kadın devrimi”

Bizler Rojava Devrimi’ni kadın devrimi olarak görüyoruz. Gerçekten de Rojava’da devrim en çok kadın devrimcilerin, savaşçıların emeğiyle oluşmuş. Burada kadınlar her yerde; askeri alanda, eğitim alanlarında, zabıtada, bölge asayişlerinde çok büyük emek ve fedakârlıklarla yaşamlarını devam ettiriyor.

Savaşçı kadınlar ellerinde keleşlerle şehir asayişinde yer alıyor. Özgürce dolaşabiliyorlar, sorun yaşanan noktalarda hesap sorabiliyorlar. Kadın Bakanlığı, kanunları belirleyebiliyor. Şiddete, tecavüze, çok eşliliğe maruz kalan kadınlar güvenerek başvuracağı kurumlar bulabiliyor. Devrim gerçekten güzel şey…

 

[widgetkit id=864]

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu