DerlediklerimizGüncel

FÜSUN SARP NEBİL | WhatsApp, Twitter, Facebook, Instagram ve tüm sosyal medya uygulamaları kontrol altına mı alınıyor?

Eskiden ekonomi yolundayken, bunlar insanlara batmıyordu ama şimdi bu tür her hareket eleştiriliyor. Hükümete puan kaybettiriyor.

2-3 gündür herkes telaşla birbirine bir mesajı yolluyor. Yanda bu mesajın resmini görüyorsunuz.

Mesaj ne anlatıyor derseniz; yandaki resimden de okuyabileceğiniz üzere, güya Avrupa, Kuzey Amerika ve Güney Amerika hükümetleri bildiğimiz sosyal medya kanalları üzerinden haberleşmeyi kaydetme kararı almışlar.

Güya diyoruz çünkü böyle bir gelişme yok. Bu internet dilinde “hoax” adı verilen bir muziplikle karşı karşıyayız[1].

Önceki palavra haberleri yani “hoax” örneklerini hatırlatalım;

  1. Sosyal Medya’da Herşeye İnanmayın; Örneğin Trump için Darbe-CIA İlişkisi Şeklinde Yalan Tweet Haberi Yapıldı
  2.     Dikkat; Whatsapp Gold Diye Bir Şey Yok !!
  3.     Whatsapp’da 3 Tık Yok, Bu Mesajlara İtibar Etmeyin
  4.     Çıplak Şef Hoax’ı İngiltere’de Soruna Yol Açtı
  5.     Microsoft’tan ‘Hoax Mesaj’ Açıklaması

Dolayısıyla bu yanda gördüğünüz mesaj da “koca bir yalan” ya da daha hafifinden “bir şaka.” Kim yapıyor? Bazen dolandırıcılık, politika ya da reklam hedefli de olabiliyor ama genellikle dalga geçen birileri yapıyor bunu.

Ama hükümetler bunları kaydetmeyi ve okumayı istiyorlar

Gerçi hükümetlerin -özellikle baskıcı olanların- halkın muhalefetini dile getirdiği sosyal medya kanallarından rahatsız olması ve engellemek ya da konuşulanları kaydetmek istemesi sır değil. Edward Snowden -ki aslında insanlık için bir önemli görev üstlendiğini farkında olmak ve takdir etmek lazım- zaten ABD hükümetinin bu konudaki aşırıya kaçan gözetim taleplerini hoş karşılamayarak, kendini feda etmek pahasına, her şeyi ortaya dökmüştü[2][3].

Sosyal medya ortamları “ifade özgürlüğü” açısından ne kadar güvenli?

Diğer yandan sosyal medya şirketlerinin hepsi “ifade özgürlüğü” havarisi olarak gözükmeyi seviyorlar. Çünkü insanları kullanıcı haline getirmelerinin en önemli şartı bu. Bir çok insan içlerinde kalan şeyleri ve protesto ettiklerini söylemeyi istiyor. Ama kim olduklarının gözükmemesi de gerekebiliyor. Bunun için bu sosyal medya şirketlerinin bu kişiye ait bilgileri vermemesi lazım. Sosyal medyanın güvenliği bunu gerektiriyor.

Dolayısıyla WhatsApp “uçtan uca (yani siz bir uçsunuz, konuştuğunuz kişi diğer uç)” şifreleme yaptığını, kendi sunucularında bilgi tutmadığını söyleyerek bu güveni veriyor (gerçekten de öyle ama geçen mayısta “ortadaki adam” yoluyla bu verilere ulaşılabileceği ortaya çıktı) [4].

Google, Twitter, Facebook gibi sosyal medya uygulamaları hükümetlerin talepte bulunduğunu ama kendilerinin bunların hepsini (veya ülkesine göre çok azını) yerine getirdiklerini ortaya koyan “şeffaflık raporları” yayımlıyorlar. Türkiye bu raporlarda en çok engelleme ya da IP adresi isteme konularında açık ara şampiyon[5].

Ama bu raporların da çok güvenilir olmadığı düşüncesindeyiz[6]. Sonuçta bu firmalar, halkın iyiliği için değil, hissedarlarının para kazanması için kurulmuş yapılar [7]. Öyle ki, anavatanları olan ülke dahil, vergi vermemek için her türlü taklayı atıyor ve parayı doğrudan vergi cenneti adalara yönlendiriyorlar[8]. Yani çok temiz oldukları söylenemez. Snowden’in bize anlattıkları ise, bu medyalardaki verilere en azından ABD hükümetinin erişebildiğini gösteriyor[9].

Torba kanun içinde sosyal medyaya yönelik baskı geliyor

Ülkemizin yönetimi de muhalif söylemlerden hoşlanmıyor. Gazeteler bu nedenle geçmiş 18 yıl içinde çeşitli yollarla kontrol edebilir hale geldiler. Ama sosyal medyada muhalif söylem sürüyor. Yeni torba kanunla sosyal medyaya yönelik bazı sıkıştırmalar geldiği görülüyor.

Yukarıda bahsettiğimiz WhatsApp mesajı hoax ama şimdi yeni uygulama ile hükümet, Whatsapp, Facebook, Twitter vs tüm sosyal medya uygulamalarını kontrol altına almaya yönelik kanun çıkarıyor:

  1. Bir temsilci atanması isteniyor (zaten hepsinin temsilcisi ya da hukuk temsilcisi var).
  2. Bu temsilcinin her başvuruyu 72 saat içinde cevaplaması isteniyor (yayından kaldırılması).
  3. Sosyal medyaların 3 ayda bir içerik çıkarma konusunda raporlama yapması bekleniyor.
  4. Türkiye’deki verilerin Türkiye’de tutulması isteniyor.

Neden böyle bir baskı geliyor?

Basının “yandaş” halleri malum. Bu nedenle bugün şikayetçi olanların yani muhaliflerin konuşabildikleri ortamlar sadece “sosyal medya” platformları. Bunda da YouTube ve WhatsApp başı çekiyor. Sosyal medyanın pozisyonunu şöyle özetleyelim:

* YouTube özellikle medyadan fırlatılan gazetecilerin kendi kitleleri ile buluşarak, muhalefet yaptıkları ya da hükümet söyleminin dışında şeyler anlattıkları bir ortam haline geldi.

* Facebook konusunda önceki bir Ulaştırma Bakanı “rahat çalışıyoruz” dediğinden bu yana Facebook’a güven zayıfladı. Bu ortamda insanlar artık daha az paylaşım yapıyor.

* Twitter açık ortam, takma isimle de olsa muhalefet yapılabiliyor ama bunlar trollerle de engellenebiliyor.

* Whatsapp doğrudan ve en ağır mesajların paylaşılabildiği ortam.

Şimdi yeni tasarı sonrasında, sosyal medya şirketlerinin önünde 2 seçenek var:

  1. Hükümetle birlikte çalışmak (engellemek ya da istenen verileri sağlamak): Bu durumda sosyal medya şirketlerine güven yok olur. Bu da kullanıcılarını kaybetmeleri anlamına gelir.
  2. Kapatılmaya ve cezalara razı olmak (yani Türkiye’den yok olmak): Bu ise sosyal medya şirketlerinin gelirlerinin Türkiye kazançları kadar azalması demektir. VPN sistemlerinin de 2 yıl önce BTK tarafından engellendiğini hatırlatalım [10]. Dolayısıyla sosyal medya firmaları şimdiye kadar AKP hükümeti ile iyi kötü bir uyum sağlamaya çalıştılar. “Bazılarını kapatıyoruz/engelliyoruz ama genel olarak ifade özgürlüğünün sürdürülebilirliğini sağlıyoruz” ifadesi ile hükümetle çok ters düşmemeyi tercih ediyorlar. Zaten bizim demokrasimizi onlar mı korumalı? Biz mi? [7]

Salgın hükümetin politikasından şikayetleri arttırdı

Peki durum buyken, birden bire tam da ilgisiz bir dönemde (yani salgın varken) neden hükümetin gözü yeniden sosyal medyaya döndü?

Hükümet ve maliye bakanı tersini söylese de, pazarda iki yıldır ekonomik kriz sürüyor. Halkın patates/ soğan/bakliyat fiyatları konusunda yükselen bir şikayet durumu var. Ama halkın artan pahalılık konusunda hükümeti suçlamaya başladığı ve AKP oy verenlerinin bundan pişman olduğu, İstanbul Büyükşehir Belediye seçimlerinde görüldü.

Salgın ise başka 2 durumu ortaya koydu; hem salgının yönetimi, hem de salgından ötürü meydana gelen ekonomik durumu iyi yönetemedikleri görüldü.

Öncelikle sağlık bakanının samimiyetinden ve başta doktorlarımız olmak üzere tüm sağlık personelinin canla başla çalıştıklarından ve salgına karşı koyduklarından eminiz. Ama AKP hükümeti salgına karşı, sokağa çıkma yasağı gibi kararları hızlı alamadı.

Umre’ye gidenler, geldiklerinde karantinaya alınmayanlar,  ilk günlerde durumun –Trump’ın yaptığı gibi– hafife alınıyor olması gibi nedenlerle AKP bu salgını iyi yönetiyor gibi gözükmüyor. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın toplantılarda ezile büzüle teşekkür etmesi ise, insanda bir üzüntü yaratıyor.

Ancak belediyelerin yardım ilan etmesi sonrası, yardım çalışmalarının başlatılması da tepki yarattı. Çünkü devlet hep para toplamaz, zor zamanda devlet para verir. Bunun örneklerini Kanada’dan Japonya’ya, ABD’den Almanya’ya kadar görüyoruz.

Eğer devletimiz bütün bu yardımları yapabiliyorsa, kendi halkına yardımı daha çok yapması gerekmez mi?

Çünkü, KOBİ dediğimiz düzeydeki esnafın içine düştüğü durum çok acıtıcı. Hem ellerindeki mallar (stok), hem elemanları, hem masrafları, hem de satış yapamamaları ile tam bir şok yaşanıyor. Hükümet halkı için var olmalıdır.

Halkın sıkıntı çekmemesi için de ekonominin rahat sürmesi lazım. Kanada’nın 107 milyar dolara varan, Almanya’nın 750 milyar Euro’luk, İspanya’nın 200 milyar Euro’luk ve Fransa’nın 300 milyar Euro’luk ekonomiyi rahatlatma paketine karşı, Türkiye 100 milyar TL büyüklüğünde diyerek bir paket açıkladı [11].

Ancak paketin içindeki “banka kredileri” konusunda esnaf ve çiftçi karamsar. 2 yıldan bu yana gelen kredi sıkıntısı nedeniyle kredi dereceleri düşük olan esnaf ve çiftçi bankalardan kredi alamıyor. Alabilir durumda olan ise, bankalarda para bulamıyor. Bu nedenle TOBB başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu bir açıklama yaptı ama arkasından kamu bankaları bunu yalanladı [12].

Ancak esnaf Whatsapp gruplarında şunu soruyor:

“Köprü, havaalanı, tünel ve hastanelere verilen garantiler, neden force majeur kapsamında durdurulmuyor da, esnafın su, elektrik, kira masraflarına yardım edilmiyor? Esnafın zor durumda olmasına neden göz yumuluyor?

Anlayacağınız eskiden köprü, tünel vs’ye verilen garantiler insanları rahatsız etmezdi ama şimdi kendi ekonomik sıkıntılarından ötürü yüksek sesle konuşuluyor.

Hükümetin yaptığı bir hata da, bu salgının ve ekonomik sıkıntıların ortasında, esnaf bu kadar sıkıntı içindeyken, Kanal İstanbul ilgili ihaleyi yapmak oldu. Yanısıra hâlâ sürmekte olan bazı inşaatlar da herkesin “neden durdurulmuyor, para var da buraya mı gidiyor” diye konuştuğu konular arasında.

Eskiden ekonomi yolundayken, bunlar insanlara batmıyordu ama şimdi bu tür her hareket eleştiriliyor. Hükümete puan kaybettiriyor. Bunların arasında Fahrettin Koca’nın teşekkürü bile var. İnsanlar bunu da konuşuyor.

Dolayısıyla hükümet sosyal medya platformlarını kapatarak (ya da kapatmaya bahane yaratarak) bu eleştirilerden kurtulmaya çalışıyor.

Sosyal medya kapanırsa ne olur?

Sosyal medya kapatılırsa, acaba eleştiriler sona mı erer ya da artık sosyal medya kullanmaz mı oluruz? Bu pek mümkün değil. Önümüzdeki örneklerden en yakını; yasaklara karşı “uydu antenleri” ile internet kullanan İran[13].

Yani sosyal medyayı kullanan insanlar, eğer engellenirse başka yol bulur. Bunun örnekleri var. Mesela oyun sitelerindeki chat üzerinden insanlar haberleşebiliyor. Anlayacağınız pek çok yolu var. Yasaklar bildiğiniz gibi insanları yaratıcı hale sokar. Yasaklanırsa bunlar ortaya çıkacaktır.

Bir yandan da internet dünyasının yaratıcılarının bu özgürlüklerin kısıtlanması olaylarından memnun olmadıkları ve yeni bir şeyler yaratmak peşinde olduklarını kaydedelim. Yani https’li daha güvenli internet gibi ya da tarayıcıların içine gömülen VPN’ler gibi. Bunlar da önümüze gelecektir.

Operatörlerin bu süreçte yaptıkları engelleme yaparak kaybedecekleri güven, ileride Elon Musk’ın benzeri (uydudan internet) girişimlere de şans sağlayacak. İnsanlar bunlara geçecektir.

Yatırımı operatörler yapıyor, parayı onlar değil OTT’ler kazanıyor

Operatörler evimize ya da cep telefonumuza gelen interneti sağlamak için altyapı yatırımı yapıyor. Bu altyapının üzerinden para kazanan ise onlar değil, OTT (Over The Top) olarak adlandırılan içinde sosyal medya şirketlerinin de (ya da Netflix gibi video sunanların da) olduğu şirketler.

Bu şirketler kendi uzman oldukları alanda lider oldukları için -mesela bir operatörün kendi video sitesine nazaran daha ileri uygulamalar sunduklarından- internet ortamındaki geliri tamamen alıyor durumundalar. Buna karşılık yatırımı yapan operatörler para kazanamıyor.

Bu nedenle dünya borsalarında OTT’ler yükselirken, operatörler geriliyor. Bu da operatörleri rahatsız ediyor. Operatörlerin torba kanuna bakışları tabi ki, “oh olsun, bize uygulanan onlara da uygulansın” modunda.

5651 Sayılı Kanun 2007’den beri tartışılıyor ama giderek daha engellemeci oluyor

2007 yılında yürürlüğe giren internet kanunu içeriği konusunda tartışmalar süregiderken[14], 2013 sonunda güç kavgası kapsamında, FETÖ tarafından hükümet aleyhine tapelerin ortaya dökülmesi ile birlikte, internet kanunu daha da tartışılır hale gelmişti [15]. Sonucunu Prof.Dr.Yaman Akdeniz açıklıyor, eleştiri ya da muhalefet yapan sayısını bilemediğimiz içerik engelli durumda.

Bugün Türkiye’de 400 bin kadar sitenin ve 150 bin kadar URL’nin yasaklı olduğu kaydediliyor.

Bu sayının bir kısmı çocuk pornosu olsa bile, içinde muhalif olduğu için engellenen site ve url’ler çok sayıda mevcut mevcut.

Ama şimdi TBMM’ye inen torba yasada daha çok sıkıştırma var. Bu maddeler de şu şekilde:

MADDE 56- 5651 5651 sayılı Kanuna ek 3 üncü maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

“EK MADDE 4- (1) Türkiye’den günlük erişimi bir milyondan fazla olan yurt dışı kaynaklı sosyal ağ sağlayıcı, Kurum, Birlik, adli veya idari makamlarca gönderilecek tebligat, bildirim veya taleplerin gereğinin yerine getirilmesi ve kişiler tarafından bu Kanun kapsamında yapılacak başvuruların cevaplandırılması için yetkili en az bir kişiyi Türkiye’de temsilci olarak belirlemek ve bu kişinin kimlik ve iletişim bilgilerini Kuruma bildirmekle yükümlüdür. Sosyal ağ sağlayıcı bu kişinin iletişim bilgilerine kolayca görülebilecek ve doğrudan erişilebilir bir şekilde internet sitesinde yer verir.

(2) Birinci fıkrada düzenlenen temsilci belirleme ve bildirme yükümlülüğünü yerine getirmeyen sosyal ağ sağlayıcıya, Kurum tarafından bildirimde bulunulur. Bildirimden itibaren otuz gün içerisinde temsilci belirleme ve bildirme yükümlülüğünün yerine getirilmemesi halinde, sosyal ağ sağlayıcının internet trafiği bant genişliğinin yüzde elli oranında daraltılması için Kurum tarafından sulh ceza hâkimliğine başvurulabilir. Bu kararın uygulanmasından itibaren otuz gün içerisinde söz konusu temsilci belirleme ve bildirme yükümlülüğünün yerine getirilmemesi halinde, sosyal ağ sağlayıcının internet trafiği bant genişliğinin yüzde doksanbeş oranında daraltılması için Kurum tarafından sulh ceza hâkimliğine başvurulabilir. Hâkim tarafından verilen kararlar erişim sağlayıcılara bildirilmek üzere Kuruma gönderilir. Kararların gereği, bildirimden itibaren derhâl ve en geç dört saat içinde erişim sağlayıcıları tarafından yerine getirilir. Temsilci belirleme ve bildirme yükümlülüğünün yerine getirilmesi halinde karar kendiliğinden hükümsüz kalır.

(3) Türkiye’den günlük erişimi bir milyondan fazla olan yurt içi veya yurt dışı kaynaklı sosyal ağ sağlayıcı, bu Kanunun 9 ve 9/A maddeleri kapsamındaki içeriklere yönelik olarak kişiler tarafından yapılacak başvurulara, başvurudan itibaren en geç 72 saat içinde cevap vermekle yükümlüdür.

(4) Türkiye’den günlük erişimi bir milyondan fazla olan yurt içi veya yurt dışı kaynaklı sosyal ağ sağlayıcı, kendisine bildirilen içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi kararlarının uygulanmasına ve üçüncü fıkra kapsamındaki başvurulara ilişkin istatistiksel ve kategorik bilgileri içeren raporları üç aylık dönemlerle Kuruma bildirir.

(5) Türkiye’den günlük erişimi bir milyondan fazla olan yurt içi veya yurt dışı kaynaklı sosyal ağ sağlayıcı, Türkiye’deki kullanıcıların verilerini Türkiye’de barındırmakla yükümlüdür.

(6) Bu maddenin üçüncü fıkrasındaki yükümlülüğü yerine getirmeyen sosyal ağ sağlayıcıya yüz bin Türk lirasından bir milyon Türk lirasına kadar, dördüncü veya beşinci fıkrasındaki yükümlülüğü yerine getirmeyen sosyal ağ sağlayıcıya, bir milyon Türk lirasından beş milyon Türk lirasına kadar Başkan tarafından idari para cezası uygulanır.

(7) Hukuka aykırılığı hâkim veya mahkeme kararı ile tespit edilen içeriğin sosyal ağ sağlayıcıya bildirilmesi durumunda, bildirime rağmen 24 saat içinde içeriği çıkarmayan veya içeriğe erişimi engellemeyen sosyal ağ sağlayıcı, doğan zararların tazmin edilmesinden sorumludur.

(8) Bu maddenin uygulanmasında sosyal ağ sağlayıcının yükümlülükleri, içerik veya yer sağlayıcısı olmasından doğan sorumluluk ve yükümlülüklerini ortadan kaldırmaz.

(9) Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Kurum tarafından düzenlenir.”

Kaynakça:

[1] İnternet’te Dalga Geçmek (Hoax)

[2] Snowden’in son kitabı “Sistem Hatası” başlığıyla Türkçe yayınlandı. Kitabı Epsilon Yayınevi gönderdi, sağolsunlar. Ben de okudum, herkese de tavsiye ederim. Bu tarafta neler olduğunu ve Snowden’in neyi niçin yaptığını anlamak için iyi bir kitap. Bu konuda bir yazı yazmayı planlıyorum. Sistem Hatası / Edward Snowden

[3] 3cü Yılında Snowden Sızıntıları, Dünyanın ve Amerikalıların NSA Takibine Bakışını Nasıl Değiştirdi

[4] Facebook, WhatsApp’ı Hackleyen NSO Group’a Dava Açtı

[5] 2015 İlk Yarısında, Türkiye Twitter Taleplerinde Açık Ara Dünya Birincisi

[6] Twitter, Google, Facebook vs Şeffaflık Raporlarına Artık Nasıl İnanalım?

[7] Netflix, Twitter, Google, Facebook Sansüre Karşı Durur mu?

[8] Google’un Vergi Cenneti Bermuda’ya 23 Milyar $ Aktardığı Görüldü

[9] Facebook, WhatsApp’ı Hackleyen NSO Group’a Dava Açtı

[10] BTK’nın VPN Engelleme Israrı Devam Ediyor

[11] Koronavirüs ile mücadeleye hangi ülke ne kadar bütçe ayırdı?

[12] Kamu bankalarından TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu’nun açıklamalarına tepki

[13] The Ingenious Way Iranians Are Using Satellite TV to Beam in Banned Internet

[14] Telekomünikasyon Kurumu, 5651 Sayılı Online Yayıncılık Kanunu ile İlgili Açıklama Yayınladı

[15] İlk Torba Kanundaki 5651 Maddeleri Komisyondan Geçti, Sıra TBMM Genel Kurulu’na Geliyor (Makyaj Var, Yumuşama Yok)

(Kaynak: T24. 11 Nisan 2020)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu