GüncelManşet

Bağlanan taşlar ve sallanan saltanat

Kocaeli’nde, Çukurova’da, Amed’te, İstanbul’da üniversite gençliği ve Roboski katliamlarını protesto için çeşitli eylemlilikler yapılıyor. TV ekranlarında burjuva medyanın ırkçı ve yanlı yayınına rağmen gençliğe yönelik terör açıkça görülebiliyor. Önce ırkçı-faşist gruplar ile gençlik karşı karşıya getiriliyor. Ardından faşist saldırılar gerekçe edilerek özel güvenlik ve/veya polisler ırkçı- faşistlere dokunulmadan öğrenci gençliğe saldırıyorlar.

Son zamanlarda AKP iktidarının bu saldırılarını hem öğrenci gençliğe karşı artırdığını, hem de her türden  muhalif sesi susturup boğmak için yaygınlaştırdığını görmek mümkün. Bu saldırılar özellikle belli konularla ilgili her türlü eylemlilikte yoğun olarak devreye sokuluyor. Resmi bir linç güruhu kitleye azgınca şiddet uyguluyor. Bu konuların başında AKP-Erdoğan hükümetlerinin ve TC Devletinin katliamcı olduğuna yönelik basın açıklamaları, protesto eylemleriyle kamuoyunda görünür kılınmaya çalışılan katliam gerçekliğidir.

Ülkedeki bir çok ilde Maraş katliamının yıldönümünde Alevi derneklerinin çağrıları başta olmak üzere birçok kitle örgütünün, partinin, sosyalistlerin çağrıları ile protestolar yapıldı. Maraş’ta anma yapılması yasaklanıp OHAL koşulları yaratıldı. Devlet tüm pervasızlığı ile “Katil Devlet Hesap Verecek!” diyenleri hem görünmez kılmak için hem de susturup sindirmek için zincirlerinden boşalmışçasına saldırdı. Şimdi de Roboski’nin yıldönümünde, 3 yılı geride bıraktığımız katliamın yıldönümünde aramızdan çekilip alınan 34 canımızın sorgusuz sualsiz katledilmesinin yıldönümünde sesini yükselten herkese ırkçı-faşist güruhlar eliyle, onlar yetersiz kaldığında da polis gücüyle saldırıyorlar. Sadece Maraş Sütçü İmam, Adana Çukurova, Ankara Gazi, İzmir 9 Eylül ve Bingöl Üniversitelerinde yapılan katliam açıklamalarında faşistlerin saldırılarından sonra polis saldırıp 300 öğrenciyi gözaltına aldı.

Faşist saldırı güruhlarının tekrardan sahneye çıkartıldığını, AKP’nin “kamu düzenini” bu ırkçı güruhları da kullanarak sağlamak istediği görülüyor. AKP Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Esnaf gerektiğinde asayişi tesis eden polistir. Gerektiğinde adaleti sağlayan hakimdir, hakemdir” diyerek taşları bağlayıp “esanıfını” sokağa bekçi yaptığı bir ortamda bir yandan ırkçı gericiliğin saldırganlığı artıyor, bir yandan dini gericiliğin pervasızca yaygınlaşması için her yol deneniyor. 1980 öncesinin politikası gelenekselleştiriliyor. O yıllarda da faşistler polis gözetiminde devrimcilere saldırır, katleder, yetersiz kaldığında hemen polis ağabeylerinden destek alırdı. Polis saldırıp sadece devrimcileri gözaltına alır, işkenceden geçirir, tutuklardı. Bu politika ’80 sonrasında devam ettirildi ve bugün değişen şey işkencenin artık sokaklarda yapılıyor olması. TOMA’sıyla, gazlı suyuyla, gaz fişeğiyle işkence sokağa taşınıp kitlesel olarak uyguladıkları bir sindirme oldu. Kürdistan’ın her şehrinde bu devlet terörü irili ufaklı her eylemde kendini gösteriyor.

saray saltanat 3Ermeni soykırımının 100. Yılına, 2015’e girilirken soykırım ve “katliam” kelimelerine alerjik reaksiyonla saldıran TC devleti istediği kadar paramiliter güçlerini meydanlara salsın, saldırılsın. İstediği kadar devlet terörünü tırmandırsın. Yeni yeni güvenlik paketleri çıkarsın. Polisine sorgusuz sualsiz insanları sırtından vurma yetkisi versin. “Makul Şüphe”lerle birkaç ay içinde binlercemizi tutuklayıp hapishanelere doldursun. Devletin katliamcı gerçekliğini haykırmaktan da, bunu görünür kılmaktan da demokrasi cephesini vaz geçiremeyecekler. Bizlere saldırmakla gizlemeye çalıştıkları kanlı elleri bu saldırılarla daha çok kanlanıyorken bizlerin katliamları ve katilleri teşhirimiz, onların halkın adaletiyle tanıştıkları güne ve hesap verecekleri güne kadar devam edecektir.

Tıpkı katliam konusunda olduğu gibi, devletin ve AKP cenahının alerjik reaksiyonla saldırganlaştığı bir diğer konu da hırsızlık, yolsuzluk konusudur. Hiç tahammülleri yok. Genç, yaşlı, kadın-erkek-çocuk, öğretmen, işçi, köylü, memur, doktor, madenci demeksizin kimin elinde bir ayakkabı kutusu görecek olsalar, kimin elinde bir “Hırsız var” dövizi görecek olsalar, polisiyle fütursuzca saldırıyorlar. Gazlıyorlar, suluyorlar, gözlerini çıkarıyor, kafalarına gaz kapsülleriyle ateş ediyorlar. Ellerini plastik kelepçelerle arkadan kelepçeleyip arabalara tıklım tıkış sığdırıp gözaltılar yapıyorlar. Yetmiyor “Hırsız” deyip adını belirtmeyenlere, Birgün gazetesine; sıfatını, adını belirtmeden kullandıkları için telif hakkı işlemi görsün diye tazminat davaları açıyorlar. Hırsıza hırsız demenin, oğlunu öldüren polise “şerefsiz” demenin tazminatla cezalandırıldığı bir ülke burası. (İzmir’de oğlu Boran Dursun’u öldüren polise “şerefsiz katil” dediği için anne mahkemece tazminata mahkum edildi, ailenin evine haciz konuldu.)

Pervasızca kitlelerin üzerinden geçtikleri bir diğer konu da rant alanlarına yönelik yapılan eylemliliklerle ilgili konulardır. Nerede bir HES projesi, Nükleer Enerji kentsel dönüşüm protestosu olsa, köylüler zeytin ağaçlarının kesilmesine, derelerine, ormanlarına sahip çıkacak olan jandarmasını görüyorlar, maaşlı polisini görüyorlar. Hakkını aramak istediklerinde adaleti aramak için bile paranın pulun şart koşulduğunu görüp ahırdaki ineğinden oluyorlar.

Rant, hırsızlık-yolsuzluk ve katliam… Burjuva-feodal devletin, geçmişten bugüne, varlığını, varoluş koşullarını açıklayan ayrılmaz üçlü… AKP siyasal ömrünün sonuna geliyorken, hırsızlık-yolsuzluk ve rant düzeninin iplikleri bir bir pazara çıkıp, çıkarılıp teşhir oluyorken katliamdan başka sarılacağı çaresi kalmadığını bilerek kendi sahip olduklarını korumaya çalışıyor. Zira kaybedecek çok şeyi var. Bin küsür odalı saraylar, saltanatlar elde edilirken çok can yakıldı, çok kan döküldü. Şimdi yerine gelecek olanların tüm bunların hesabını yanlarına bırakmayacaklarının korkusuyla ellerindeki devlet gücünü, polisiyle-yargısıyla-askeriyle terör estirerek kullanıyorlar. Bugün meydanlarda, sokaklarda halkın alınteri, gözyaşı, akan kanı sadece AKP’nin yerine diyelim ki CHP’yi taşımanın manivelası olarak kalırsa birkaç yıl sonra, rant-hırsızlık ve katliam üçlüsü aynı copu CHP’nin eline verip yine halkın kanına susayacaktır. Bunu değiştirmenin tek yolu, rant-hırsızlık düzenini kırıp halk iktidarını inşa etmektir.
(Bir ÖG Okuru)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu