GüncelMakaleler

24 NİSAN | “Şehitlerimizin İzinden Gideceğiz!”

Ermeni Toplumsal Meclisi Hesekê Eşbaşkanı Lusin Erdimyan ve Anuş Hayrenik ile Ermeni Soykırımı’nın 108. yılı ve meclis çalışmaları özgülünde bir röportaj gerçekleştirdik.

– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?

– Merhaba, adım Lusin Erdimyan. Yaklaşık bir yıldır Ermeni Toplumsal Meclisi Hesekê Eşbaşkanlığı görevindeyim. Devrimci düşüncelerle küçük yaşta tanıştım. Yaklaşık 3 yıl önce de Meclisin kurulduğu süreçten bugüne meclis çatısı altında faaliyet yürütüyorum. Kimliği unutturulmuş Ermeni halkının mücadelesine katkı sağlamaya çalışıyorum.

– Ne tür çalışmalara katıldınız?

– Unutturulan kimliğimizi, dilimizi, kültürümüzü öğrenmek ve yaşatmak için meclis çalışmalarına katıldım. Rojava devriminden önce Arapça öğretmenliği yapıyordum. Daha önce anadilimin tek bir harfini dahi bilmiyordum. Katıldığım zaman ilk hedefim dilimizi öğrenmekti ve bunu kısmen başardım diyebilirim. Şimdi de öğrendiklerimi meclis içindeki yoldaşlarımıza dil dersleri ile öğretmeye çalışıyorum. Hesekê meclis çalışmalarında birkaç dil dersi oluşturduk, günlük derslerimizle devam ediyoruz.

– Rojava Ermenileri olarak Kürt, Arap, Süryani, Yezidi örgütlenmeleri vb. tüm bileşenlerle çalışıyordunuz ancak daha sonra onlardan ayrılıp kendi öz örgütünüzü yarattınız. Bu konuyu biraz açar mısınız?

– Rojava devrim öncesi ve sonrasında bu topraklarda Kürt, Asuri, Arap, Süryani, Ezidi vb. diğer tüm halklarla birlikte yaşıyor, mücadele ediyorduk. 1915 yılında ölüm yürüyüşleri ile geldiğimiz bu topraklarda devam eden kültürel soykırım ile dilimiz, kültürümüz unutturularak Araplaştırıldık. Kendi kültürümüzü tanımanın yanı sıra Ermeni halkının da bu topraklarda mücadele ettiğini görünür kılma görevi omuzlarımızda idi.

Bu sebeple Ermeni halkının da bu toprakların savunmasında yer aldığı, mücadele ettiğini görünür kılmak ve aynı zamanda ilk hedefimiz olan kültürel asimilasyona uğrayan tüm Ermenileri örgütlemek, kimliğimize sahip çıkmak için kendi öz örgütümüzü yarattık. Bizler de bu nedenle örgütlenmek, anadilimizi ve kültürümüzü kazanmak, kaybettirilen kimliği yeniden biraraya getirmek, tarihiyle tanıştırmak istedik ve Ermeni Toplumsal Meclisi’ni kurduk.

Her zaman dile getirdiğimiz gibi aslında bu düşünce Rojava devrimi için savaşmaya, mücadele etmeye gelen komutan Nubar Ozanyan’ın hayali idi. Nubar Ozanyan savaşmak için bu topraklara geldiğinde Ermeni halkının gerçekliğini gördü. Bundandır ki bizler de Nubar Ozanyan’ın adına layık bir mücadele yürütmeye devam ediyoruz ve edeceğiz.

Bu durumun ilk ve en önemli nedeni bu iken, ikinci önemli olan da devrim sonrası kendi özgücünü yaratan tüm halklar çalışmalarında, gerçekleştirdiği konuşmalarda vb. Ermeni halkının adını anmadan kendi bileşeninin adını söylerdi. Bu durum elbette bizler açısından sadece eleştirmek ya da bu duruma tepkiyi değil tam tersi kendi öz örgütlülüğümüzü yaratmamız gerektiği fikrini ortaya çıkardı.

Elbette Ermeni Toplumsal Meclisi’ni kurarken bu toprakları savunmanın burada yaşayan tüm halklar gibi Ermeniler için de önemini kavradığımız için hareket ettik ve çalışmalarımıza da bu düşünceler temelinde başladık ve devam ediyoruz.

“Meclisler, faaliyetler, komiteler örgütlüyoruz”

– Soykırımın 108. yılında Meclis bünyesinde ne gibi çalışmalar yürüttüğünüzden bahseder misiniz?

– Hedefimiz öncelikle kimliksizleştirilen Ermeniler olarak kültürümüzü-dilimizi öğrenerek, yaşadığımız topraklarda işgalciliğe ve emperyalizmin tüm kirli politikalarına karşı halklarla birlikte mücadele etmek. Bütün bu söylediklerimizin kalıcı ve kendi ayakları üzerinde duran bir örgütten geçtiğinin bilinci ile Kuzey ve Doğu Suriye topraklarında meclisler, faaliyetler, komiteler örgütlüyoruz. Qamışlo, Der-Zor, Hesekê meclisleri ve Rakka komitesinin yanısıra şimdi Halep’te bir meclis kurmak için çalışıyoruz.

Kısaca Hesekê Meclisi’ne bağlı komitelerimizin çalışmalarından bahsetmek istiyorum. Anadil Eğitim Komisyonu günlük olarak Ermenice dersleri veriyor. Ermeni tarihini, güncel-siyasi süreci ele alan Eğitim Komitesi, tarihimizi anlatan, kültürümüzü yansıtan kültür-sanat komitesi, meclis içinde, mahalle ve köylerde kadınlara fikir ve bilinçlendirme eğitimleri örgütleyen kadın komitesi, gençliğin sorunlarını ele alan gençlik komitesi ve propaganda çalışmalarını belgeleyen basın yayın komitesi ile çalışmalarımızı daha sistemli hale getirerek örgütlüyoruz.

Soykırımın 108. yılında Ermeni Kadınlar Birliği, Şehit Nubar Ozanyan Ermeni Tugayı ile birlikte eylem ve etkinlikler planladık. Soykırımı anlatan eğitim çalışmaları, propaganda faaliyetleri ve anma etkinlikleri gerçekleştireceğiz.

Hem meclis çatısı altında çalışmalar yürütüyor, kitle ziyaretleri örgütlüyoruz hem de Özerk Yönetim faaliyetlerine katılım sağlıyoruz.

– Son olarak bize neler söylemek istersiniz?

– Ermeni Toplumsal Meclisi olarak Ermenilerin haklarını talep etmeye, anadilimizi ve kültürümüzü tanıyarak yaşatmaya devam edeceğimizin sözünü veriyoruz, şehitlerimizin izinden gideceğiz ve zafer diyeceğimiz güne kadar mücadeleye devam edeceğiz. Kısa zamanda epey bir yol katettik ve devam edeceğiz.

“Köklerimizden Yine Yeşerdik”

24 Nisan vesilesiyle konuştuğumuz Şehit Nubar Ozanyan Tugayı savaşçısı Anuş Hayrenik, Türk devletinin kuruluş dönemine vurgu yaparak “Türk devleti kendini, Türk ve Müslüman olmayanların soykırımdan geçirilmesi ve inkarı üzerine kurmuş bir devlet olarak bu soykırımcı geleneği sürdürmeye devam ediyor” dedi. Ailesi soykırım sürecinde Diyarbakır’dan Suriye’ye, sonrasında da Rojava’ya gelen Hayrenik “Biz Rojava devrimiyle birlikte kendimizi hem askeri alanda tugayla hem toplumsal alanda meclislerimizle hem de kadın devrimimizin de kazanımı olan Ermeni Kadınlar Birliği ile örgütleme olanağı bulduk” vurgusunu yaptı.

– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?

– Merhaba, adım Anuş Hayrenik, üç yıldır Şehit Nubar Ozanyan Tugayı savaşçısı olarak saflarda yerimi alıyorum. Ailem soykırım sürecinde Diyarbakır’dan sürgün edilenlerden. Suriye’ye sonrasında da Rojava’ya gelmişler ve de Hristiyan olarak kalabilmişler.

– Soykırımın üzerinden 108 yıl geçti. Ermeni soykırımı ve hala süren etkilerine dair neler söylemek istersiniz?

– Öncelikle soykırımda kaybettiğimiz insanlarımızı anmak istiyorum. Sizin de bildiğiniz gibi Ermeni Soykırımı, 24 Nisan 1915’te Alman devletinin desteğiyle İttihat Terakki tarafından yapıldı. O coğrafyada bin yıllardır yaşayan kadim halklardan biriydi Ermeniler. Emperyalist devletlerin desteğiyle İttihat Terakki zihniyeti bir uluslaşma sürecine girdi. Türk burjuvazisi, bir Türk ulusu yaratma çabalarına girdiler. Bu nedenle Ermeni ve Rum halklarını katlederek, soykırımdan geçirerek mülklerine el koymak ve Türk ve Müslüman burjuva sınıfı yaratmak istediler. Bu amaçlarına ulaştılar.

Bir buçuk milyon Ermeni’yi yine yüzbinlerce Rum, Süryani, Asuri ve Keldani halkını soykırımdan geçirip, bölgeyi Hristiyan halklardan temizlediler. Bunu da esasta müslüman inancı üzerinden, müslüman halkın din duygularını istismar ederek yaptılar. Kürtleri de böyle zehirlediler. Elbette Kürt ağaları ve aşiret reisleri de zenginleşme, Ermeni mallarına el koyma amacıyla bu soykırımda yer aldılar.

Türklüklerini Ermeni, Rum Süryani ve diğer halkların yok edilmesi üzerine kurarken, Müslümanlıklarını Hristiyan halkların kanı üzerine kurdular. Türk devleti kendini, Türk ve Müslüman olmayanların soykırımdan geçirilmesi ve inkarı üzerine kurmuş bir devlet olarak bu soykırımcı geleneği sürdürmeye devam ediyor.

Bu soykırım saldırılarını Karabağ üzerinden, Artshak üzerinden Ermeni halkına, Bakur’da Kürt halkına, Başur’da gerillalara yönelik saldırılar üzerinden ve de şu anda yeniden ayağa kalktığımız, kendimizi örgütlediğimiz Ermeni, Arap, Kürt, Süryani Asuri, Türkmen ve Keldani halklarının birlikte eşit özgür bir yaşamı kurduğumuz Rojava devrimimize yönelik saldırılarıyla sürdürmektir.

“Tugayımız, soykırımın Rojava devriminin olanaklarıyla ortaya çıkışıdır!”

– Tugayınız Ermeni Soykırımı gerçekliği üzerinden kuruluşunu 24 Nisan’da ilan etmişti. Bu konudaki düşüncelerinizi paylaşabilir misiniz?

– Evet, biz de Şehit Nubar Ozanyan Tugayı olarak 24 Nisan’da 4. yılımızı geride bırakıyoruz. Tugayımız kuruluşunu, Ermeni Soykırımı’nın yıl dönümünde ilan ederek hem soykırımı gerçekleştirenlerden intikam alma kararlılığını gösterdi hem de soykırımda katledilen insanlarımızı en güzel şekilde andı. Tugayımız, soykırım sürecinde özellikle Suriye çöllerine ölüm yolculuğuna çıkarılan, yine yüzbinlercesi bu yollarda katledilen, çok büyük bir kısmı da Müslümanlaştırılan Ermenilerin gerçekliğini, soykırımın karanlıkta bırakılmış bir yüzünü ortaya çıkarması açısından çok değerlidir.

Benim gibi, Ermenilerin sadece Hristiyan olabileceğini, bu anlamıyla soykırım hakikatini tüm çıplaklığıyla göremeyen insanlara karşı Ermeni Soykırımı’nın “kansız yüzünü” tüm yakıcılığıyla gösterdi. Aynı zamanda soykırım tarihini doğru okumak açısından çok çok öğretici oldu. Bu dünyada tek bir Ermeni kalsa bile soykırım asla unutulmayacak, tarihi ne kadar saklarlarsa saklasınlar, gerçekler her zaman ortaya çıkar.

Tugayımız, hakikatin özellikle soykırımın Suriye özgülünde Rojava devriminin olanaklarıyla ortaya çıkış biçimidir.

– Kadın taburunuz da var, değil mi?

– Evet, Tugay bünyesinde örgütlenen Ermeni kadın taburumuz da soykırımın kadın yüzünü ortaya koyma, tecavüzcülerle hesaplaşma anlamında yine tarihsel bir sorumluluk üstlenmiştir. Biz Rojava devrimiyle birlikte kendimizi hem askeri alanda tugayla birlikte hem toplumsal alanda meclislerimizle hem de kadın devrimimizin de kazanımı olan Ermeni Kadınlar Birliği ile örgütleme olanağı bulduk.

Hem Hristiyan Ermenilerin hem de Müslümanlaştırılmış Ermenilerin kaybolmuş, kimliklerinden-dillerinden-kültürlerinden kopartılmış Ermeni halkımızın ortak örgütlenmesi ve ortak mücadele yürütmesi açısından örgütlenmelerimiz ve savaşımız, soykırıma ve bugün de devam eden soykırımcı işgalci saldırılara karşı önemli ve çok değerlidir.

– Son olarak neler söylemek istersiniz?

– İttihatçı faşist Türk devleti, biz Ermenileri bir ağaç gibi kurutmak istedi ama bizim köklerimiz çok derindeydi, yeniden yeşermesini bildik. Bugün ise bizim gibi kendilerini yeniden yaratan diğer halklarla birlikte bir orman olduk. Suyumuzu, Rojava devriminden ve özgürlük mücadelemizden alıyoruz. Bunun için artık hiçbir gerici faşist zihniyetin ormanımıza girmesini, bizi birbirimizden ve köklerimizden koparmasına izin vermeyeceğiz.

Çünkü bizi kendi devlet çıkarları için milliyet ve din üzerinden birbirimize düşman etmeye çalıştılar çok uzun bir süre. Halkların bu faşist sömürgeci devletler olmadan barış içinde, eşit bir biçimde yaşayacağını Rojava devrimi ile deneyimledik. Bu soykırımcı politikalarını yeniden uygulama şansını asla vermeyeceğiz, Türk devletine karşı mücadelemizi sürdüreceğiz.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu