DünyaGüncelMakaleler

ÇEVİRİ | Sri Lanka’daki Kriz: Kısa Bir Çalışma

Sri Lanka üzerine Indra Mohan Sigdel tarafından kaleme alınan çalışma, Sri Lanka'da yaşanan sürece ışık tutarken aynı zamanda gelecek alternatifi üzerinden öğretici bilgiler içeriyor. Makaleyi Özgür Gelecek okurları için çevirdik

Önsöz

İki yıl öncesine kadar orta derecede müreffeh bir ülke olarak bilinen Sri Lanka artık iflas etmiş durumda. Bunu takip eden siyasi kriz ise birbiri ardına daha da kötüleşiyor. Artık insanlar sokaklarda ve ülke durma noktasında. Burjuva medyası ve parlamenter siyasi güçler ve bireyler, Sri Lanka’da böylesine korkunç bir ekonomik ve siyasi krizin ortaya çıkmasının tek nedeni olarak Devlet Başkanı Gotabaya Rajapaksa, Başbakan Mahinda Rajapaksa ve aile yönetiminin maliyeyi kötü yönetmesini gösterdiler. Çok yönlü bir felakete sürüklenen Sri Lanka’nın geleceğini tahmin etmek oldukça güç. Bu kısa makalede Sri Lanka’daki ekonomik ve siyasi krizin altında yatan nedenler, Devlet Başkanı, Başbakan ve Rajapaksa ailesinin bu felaketin yaratılmasındaki rolü, bilimsel çözümü ve tüm bu olgudan çıkarılması gereken dersler üzerinde durulacaktır.

Sri Lanka’ya Kısa Bir Giriş

Eskiden Seylan olarak bilinen ve 4 Şubat 1948’de İngiliz emperyalizminin doğrudan sömürgesinden kurtulan ülkenin bugünkü adı Sri Lanka’dır. Hindistan’ın güneyinde yer alan bir ada ülkesidir. Seylan, İngiliz yönetiminden “bağımsız”lığını kazandıktan 24 yıl sonra, 22 Mayıs 1972’de Sri Lanka Cumhuriyeti adını almıştır. 1948’deki “bağımsız”lıktan bu yana bu ülke yarı-feodal ve yarı-sömürge durumundadır. Çok uluslu ve çok dilli bir ülkedir. Sri Lanka devlet gücüne Sinhalalılar hakimdir. Sri Lanka’da birçok dilsel ve ulusal topluluk bulunmaktadır. Bunlardan biri de Sri Lanka’da önemli sayıda bulunan Tamil milliyetidir. Sinhalalı yöneticilerin 2009 yılında Tamil Elam Kurtuluş Kaplanları’nın kendi kaderlerini tayin hakkı için yürüttüğü ulusal kurtuluş hareketini acımasızca bastırmasının ardından bu hareket zayıflamış görünmektedir. Ancak bu ulusal çelişki Sri Lanka’da bugün bile devam etmektedir. Dolayısıyla Sri Lanka sadece mevcut ekonomik ve siyasi krize değil aynı zamanda ulusal çelişkilere de yakalanmış durumdadır.

 

Ekonomik Krizin İçsel Nedeni

Dünyadaki burjuva medyası ve parlamenter siyasi güçler Sri Lanka’nın mevcut krizinin ardında Başkan Gotabaya Rajapaksa ve ailesinin kötü yönetiminin olduğuna inanmaktadır. Bu, tek tek yöneticileri suçlayarak küresel ekonomik ve gerici siyasi sistemi arındırmaya çalışan yanlış bir mantıktır. Görevden ayrılan Başkan Gotabaya Rajapaksa, Başbakan Mahinda Rajapaksa ve onların yanlış politik-ekonomik yönetimi bu krizin patlamasında katalizör rol oynamıştır. Ayrıca Covid-19 salgını ve devam eden Rusya-Ukrayna savaşı da bu krizin nedenidir. Buna rağmen bunlar belirleyici nedenler değildir. Felaketin temel nedeni Sri Lanka hükümeti tarafından benimsenen neoliberal ekonomi politikasıdır. Emperyalizme ve Sri Lanka’nın iç gericiliğine hizmet eden gerici devlet iktidarı, bu politikayı parlamenter bir yönetim sistemi aracılığıyla uygulamaktadır. Dolayısıyla neoliberal politika, parlamenter sistem ve bunları düzenleyen devlet iktidarı bu felaketten sorumludur. Bu nesnel gerçeklik özümsenmeden varılacak herhangi bir sonuç Sri Lanka’daki krizin çözümüne yardımcı olmayacak, aksine ülkenin durumu daha da kötüleşecektir.

Sri Lanka 1978’den bu yana neoliberal bir ekonomi politikası izlemektedir. Bu politika kapsamında hükümetin küreselleşme, özelleştirme ve liberalleşme gibi programları uygulamaya koymasının ardından Sri Lanka’daki mali sorunlar daha da ağırlaştı. Sri Lanka’nın benimsediği açık piyasa ekonomisi yabancı mallara kapıları açmış, emperyalistlerin özelleştirme bahanesiyle ulusal sanayileri ele geçirmesini kolaylaştırmış ve Sri Lanka’daki işgücü piyasasının ve hammaddelerin tekelleşmesine yardımcı olmuştur. Bu süreçte Sri Lanka giderek emperyalistlerin kıskacı altına girmiş ve sonuç olarak ulusal ekonominin temeli çökmüştür. Ülkedeki ciddi işsizlik sorunu, iki milyondan fazla genci çalışmak için yurtdışına gitmeye zorladı. Çok uluslu şirketler tarafından üretilen lüks mallar Sri Lanka pazarını istila etti. Mevcut ulusal sanayiler de üretimleri ithal mallarla rekabet edemediği için çöktü. Yatırımcılar, yabancı malları satarak daha fazla para kazanabilecekleri için tarım sektörüne yatırım yapmakta tereddüt ettiler. Sri Lanka pazarları yurtdışındaki çok uluslu şirketler tarafından üretilen lüks mallarla doldu. Ulusal ürünlerin ihracatından elde edilen döviz gelirleri önemli ölçüde azaldı. Dünya Bankası ve IMF, altyapıyı geliştirme bahanesiyle çok uluslu şirketlerin pazarlarını geliştirmek ve genişletmek için Sri Lanka’ya kredi yağdırmaya başladı. Bu süreçte yolsuzluk artmış ve Sri Lanka toplumunda zengin ve fakir arasındaki ekonomik uçurum daha da genişlemiştir. Bu sadece Sri Lanka için değil, neoliberal ekonomi politikasını benimseyen tüm ezilen ülkeler için genel bir eğilimdir.

Ekonomik Kriz Katalizörleri

Sri Lanka, ulusal ekonominin çöküşüyle birlikte giderek bağımlı hale gelirken, Devlet Başkanı Gotabaya Rajapaksa 2019 yılında bazı çılgın ve popülist kararlar aldı. Bunlar: birincisi, Sri Lanka’yı dünyada organik gübre kullanan ilk ülke yapma hırsından cesaret alarak gerekli alternatifler olmadan kimyasal gübre ithalatını tamamen durdurdu. Bu durum tarımsal verimin düşmesine ve dolayısıyla gıda tahılları ithalatında ani bir artışa neden oldu. İkincisi, halkı rahatlatmak adına gelir vergisini büyük ölçüde kesti. Bu nedenle ulusal ekonomik rezerv önemli ölçüde azaldı. Üç, ulusal fonu güçlendirmek adına aşırı miktarda kâğıt para bastı. Bu durum Sri Lanka para biriminin dünya piyasasında değer kaybetmesine yol açtı ve sonuç olarak tüketim mallarının piyasa fiyatı hızla yükseldi. Dört, gıda tahılları ve petrol ürünleri dışında tüketim malları satın almak için büyük miktarda dış borç aldı. Borç verenlere geri ödenmesi gereken yıllık taksitlerin miktarını arttırdı. Durum o kadar kötüleşti ki, daha önceki borçların yıllık taksitlerini ödemek için bile ek borçlar alınması gerekti. Başkan tarafından alınan bu kararlar Sri Lanka’nın ekonomik zeminini büyük ölçüde tahrip etmiştir.

Başkan’ın söz konusu yanlış ekonomi politikalarına ek olarak, Sri Lanka’nın gayrisafi yurtiçi hasılasına yaklaşık yüzde 12 oranında katkı sağlayan turizm sektörü de Covid-19 salgını nedeniyle durma noktasına geldi. Diğer yandan, yurtdışında çalışan işçiler evlerine döndü. Bu da ulusal rezervi azaltan işçi dövizlerini önemli ölçüde düşürdü. Böylesine vahim bir durumda, Sri Lanka’da ekonomik çöküş ateşi tutuşmuşken, Rusya-Ukrayna savaşı üzerine benzin döktü. Tüm bu faktörlerin bir araya gelmesi Sri Lanka’daki ekonomik krizin tırmanmasında katalizör görevi gördü.

Ekonomik Krizin Son Durumu

Yaklaşık 22 milyon kişinin yaşadığı Sri Lanka’nın toplam borcu 52 milyar dolara ulaşmıştır. Bu borç, o ülkenin para birimi itibariyle kişi başına 8 lakh (1 lakh=yüzbin -ÇN) 51 bin rupiden daha fazladır. Sri Lanka’nın 2023 yılı içerisinde ödemesi gereken borç ise 6 milyar dolar civarında. Sri Lanka’nın 2018 yılındaki döviz rezervi yaklaşık 8 milyar dolardı. Bu yılın Nisan ayına gelindiğinde bu miktar 1,8 milyar dolara düşmüştür; şu anda ise bundan da azdır. Enflasyon yüzde 80, gıda fiyatları ise yüzde 60 oranında artmıştır. Yemeklik gaz piyasada bulunmuyor. Bulunsa bile fiyatı tüp başına 16 dolara (yaklaşık 5800 Sri Lanka Rupisi-ÇN) ulaşmış durumda. Kağıt alacak para olmadığı için okul yetkilileri sınavları erteledi; Sri Lanka’daki ailelerin yaklaşık dörtte üçünde sobalar günde iki kez yakmayı bıraktı ve ulaşım durma noktasına geldi. İlaç sıkıntısı nedeniyle hastanelerde ameliyatlar bile rutin olarak yapılamıyor. Çin yatırımıyla inşa edilen Hambantota Limanı, aldığı krediyi geri ödeyemediği için yaklaşık beş yıl önce 99 yıllığına Çin’e kiralanmak zorunda kaldı. Bu birkaç veri Sri Lanka’nın süregelen ekonomik krizinin resmini ortaya koyuyor.

Krizin Tetiklediği Protestolar

Ağırlaşan ekonomik kriz nedeniyle insanların hayatı durma noktasına geldiğinde, öğrenciler de dahil olmak üzere işçiler ve köylüler geçtiğimiz mayıs ayında “Gota Go Home” sloganıyla protesto gösterilerine başladılar. Sri Lanka hükümeti başlangıçta hareketi güç kullanarak bastırmaya çalıştı. Protestolar sırasında aralarında bir milletvekilinin de bulunduğu on protestocu öldürüldü ve 200’den fazla kişi de yaralandı. Ancak hükümetin baskısı halkın öfkesini daha da körükledi. Hareketin genişlemesi üzerine Başbakan Mahinda Rajapaksa 9 Mayıs 2022’de görevinden istifa etti ve Başkan Rajapaksa Ranil Wickremesinghe’yi Başbakan olarak atadı. Bu da halkın öfkesini dindirmekte başarısız oldu. Rajapaksa ailesinin küçük bir grup destekçisi dışında diğerleri protestolara katıldı ya da farklı şekillerde destek verdi. Halk ayaklanmasının doruk noktası, 9 Temmuz’da Başkan’ın resmi konutunun kitleler tarafından işgal edilmesi sırasında görüldü. Sri Lanka ordusunun o gün halkın Başkanlık binasını işgal etmek üzere ilerlemesini durdurmak için tek bir göz yaşartıcı gaz atılmamış olması dikkat çekicidir. Sri Lanka ordusunun zımni desteğiyle kitleler o gün Başkanlık konutunu işgal etmiş ve dönemin Başbakanı Wickremesinghe’nin özel evini ateşe vermiştir.

İsyancıların yaklaşık beş gün boyunca Başkanlık binasındaki faaliyetlerinden, halkın isyanının o kadar da kibar ve asil olmadığı anlaşılabilir. Hatta birkaç sözde beyefendi bunu anarşinin doruk noktası olarak nitelendirdi. Ancak bu ifade yanlıştır ve önyargılara dayanmaktadır. İsyancıların öfkesi ve misilleme duygusu, Başkanlık binasının içindeki havuzda yüzerken, Başkan’ın yatağında uyurken, mutfağındaki şeyleri yerken vs. algılanabilir. Başkan’ın dolabından alınan on milyonlarca rupinin Sri Lanka polisine teslim edilmesi isyancıların hesap verebilirliğini ve halkın malına olan hassasiyetlerini göstermiştir. İsyancılar Başkanlık binasını ancak 9 Temmuz’da konuttan kaçan Başkan Gotabaya Rajapaksa 13 Temmuz’da görevinden istifa ettikten sonra boşalttı. Şu anda siyasi sığınma talebiyle farklı ülkelerde dolaşıyor.

Kurtarma Paketi ve Dış Manevralar

Ranil Wickremesinghe, Başbakanlık görevini üstlendikten sonra bir kurtarma paketi üzerinde çalışmak üzere Uluslararası Para Fonu ile birkaç toplantı gerçekleştirdi. Ancak şu ana kadar IMF ile herhangi bir anlaşmaya varılamadı. IMF’nin kredi vermek için öne sürdüğü koşullar o kadar ağırdı ki, paraya şiddetle ihtiyacı olan Sri Lanka hükümeti bunlara uymaya cesaret edemedi. Daha önce olduğu gibi, bu kez de IMF’nin rahatlama adına daha fazla acı verdiği ve feodal toplumda tefecinin yaptığı gibi borçludan parasını geri almak için kemer sıkma adına ağır koşullar dayattığı kolayca görülebilir. Hükümet ile IMF arasındaki müzakereler halen devam etmektedir. Bu arada Sri Lanka, Hindistan hükümeti tarafından kredi, takas ve yardım şeklinde verilen 4 milyar doların yardımıyla ölüm döşeğinde nefes almaya devam ediyor. Emperyalist ülkeler, zor durumda yakınlık göstererek, tüketici pazarını ve kaynakları ele geçirmek için Sri Lanka’daki siyasi hegemonyalarını güçlendirmenin yollarını arıyor. Emperyalistlerin gözü şimdi Sri Lanka’nın üzerinde.

Derinleşen Siyasi Kriz

Sri Lanka’da ekonomik çöküşün yol açtığı siyasi kriz gün geçtikçe daha da vahim bir hal alıyor. Olağanüstü hal ortamında parlamento bugün Ranil Wikramasinghe’yi Sri Lanka Devlet Başkanı olarak seçti. Ancak kitleler yeni seçilen Devlet Başkanının büstünü tutarak sokaklara döküldü. Kendisi Rajapaksa ailesine yakın bir isim olarak biliniyor. Sri Lanka halkı onun liderliğinde yola devam etmekten mutlu görünmüyor. Bu durumda parlamenterlerin aradığı diğer seçenek yeni parlamento seçimleri. Ancak milyonlarca Sri Lanka Rupi’sine ihtiyaç duyan parlamento seçimleri, açlık çeken halkına günde iki öğün yemek bile veremeyen Sri Lanka için beyaz bir fil (maliyeti çok yüksek olan ancak faydalı bir amacı olmayan yatırımlar anlamında çn.) olacaktır. Dahası, parlamento seçimlerinden başka bir liderlik çıksa bile, devam eden ekonomik krizle başa çıkmak ve ülkenin uzun süredir karşı karşıya olduğu çok boyutlu çelişkileri çözmek, demir gevreği çiğnemekle aynı şeydir. Dolayısıyla seçimler yapılsa da yapılmasa da Sri Lanka’nın siyasi ve ekonomik krizinin önümüzdeki günlerde daha da derinleşmesi muhtemeldir. 

Alternatif Nedir?

Daha önce de belirtildiği üzere, Sri Lanka’daki krizin asıl nedeni Hükümet tarafından benimsenen neoliberal politikadır. Durumu kötüleştiren kötü yönetim ikincil bir nedendir, asıl neden değil. Bu nedenle, emperyalist neoliberalizm ve parlamenter sistem içinde aranan herhangi bir alternatif, Sri Lanka’nın süregelen krizine uzun vadeli bir çözüm olamaz. Bu sorunu çözebilecek olan yalnızca Marksizm-Leninizm-Maoizm tarafından yönlendirilen bilimsel sosyalizmdir. Bilimsel sosyalizmin yolunu açacak olan da emperyalizme ve feodalizme karşı proletarya partisinin önderliğindeki yeni demokratik devrimdir. Dolayısıyla, mevcut kriz de dahil olmak üzere Sri Lanka’da uzun süredir devam eden sorunları çözmenin yolunu açabilecek tek doğru siyasi alternatif yeni demokratik devrimdir.

Devrimciler İçin Ders

Devrimci komünistlerin Sri Lanka’daki son isyandan öğrenmesi gereken pek çok şey var. Bunu derinlemesine incelemek zaman ve sıkı çalışma gerektirir. Bu isyanı kapsamlı bir şekilde incelemek ve doğru sonuçlar çıkarmak esas olarak Sri Lankalı devrimci yoldaşların sorumluluğundadır. Ancak bu, dışarıdaki devrimcilerin bunu inceleyemeyeceği ve bundan öğrenemeyeceği anlamına gelmez. Bunu yapabilirler ve yapmalıdırlar. Bu isyandan çıkarılacak ön dersler şunlardır.

İlk olarak, ekonomik ve siyasi krizin kara bulutları tüm dünyada gökyüzünde uzanmaktadır. Bu, nesnel durumun devrim için elverişli hale geldiği anlamına gelir. Ancak devrim birilerinin arzusuyla gerçekleşecek bir şey değildir. Sadece nesnel ve öznel koşulların bir araya gelmesiyle mümkündür. İronik olan şu ki, yakın geçmişte nesnel koşullar olgunlaştığında bile öznel güç eksikliği nedeniyle devrim başarılı olamadı. Bu isyanın öğrettiği derslerden biri de devrimcilerin devrim yapmak için elverişli bir şekilde gelişmiş nesnel koşulları yakalamak üzere gerekli öznel gücü bilinçli bir şekilde geliştirmeleri gerektiğidir.

İkinci olarak, Sri Lanka yarı-feodal ve yarı-sömürge koşullarında ezilen bir ülkedir. Uluslararası komünist harekette, uzun süreli halk savaşı yolunun bu tür bir ülke için uygun olduğuna dair güçlü bir inanç vardır. Ancak Sri Lanka’daki son isyan, emperyalizm tarafından baskı altında tutulan ülkelerde bile silahlı halk ayaklanması yoluyla devrimin mümkün göründüğünü gösteriyor. Devrimciler, katı bir klik dışında tüm ülkenin yönetici kliğe karşı birleştiği ve ordunun sessiz bir seyirci olarak kaldığı bir durumla nadiren karşılaşırlar. Bu, ileri bir hamle yapmak için çok elverişli bir duruma işaret ediyordu. Eğer gerçek bir devrimci komünist parti ve onunla birlikte asgari bir militan güç olsaydı, bu kez Sri Lanka’da devrimi yeni bir boyuta taşıma olasılığı ortaya çıkabilirdi.

Dünya ciddi bir ekonomik durgunlukla karşı karşıya. Bu durum hem emperyalist hem de ezilen ülkeler için aynı derecede geçerli. Pakistan, Nepal, Arjantin, Tunus, Gana ve daha onlarca ülkenin Sri Lanka’nın arkasında sıraya girdiğine dair haberler durmaksızın yayınlanıyor. Bunun anlamı, nesnel koşulların bu ülkelerde de devrim için elverişli bir şekilde gelişmekte olduğudur. Sri Lanka’daki son halk isyanı deneyiminden dersler çıkaran devrimci komünist partiler, devrim yapmak için yaklaşan elverişli koşulları yakalamak için gerekli öznel gücü bilinçli bir şekilde toplamalıdır.

20 Temmuz 2022

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu