GüncelMakaleler

GÜNDEM  | Koronavirüs salgınının sistemde ortaya çıkarttıkları

"Bugün komünist devrimcilere düşen görev halkın çıkarlarının üzerine yoğunlaşarak halkla birlikte, bütün olmak zorundadır. Kitlelerin umutsuzluğuna bir umut olacak söylemleri şiar belirleyerek “birliği” değil, “dayanışmayı” en acilinden örgütlemelidir"

Covid-19 salgınının Türkiye’de görülmesinin üzerinden 3 hafta gibi bir süre geçti. Geçen bu sürede Türkiye’de hayatını kaybedenlerin sayısı -bu yazının yazıldığı tarih itibariyle- 500’ü, vaka sayısı ise 25 bini geçti.

Türkiye’de vakaların görülmediği günlerde Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere devlet erkinin bu salgınla “müthiş” derecede mücadele edildiği açıklamalarının rafa kaldırıldığı dönemlere girdik.

Salgının Türkiye’de ilk görüldüğü andan itibaren ise devlet, mücadele yönteminde eli kolu bağlı bir seyir izlemeye başladı. Çünkü halihazırda emperyalist-kapitalist sistem bir krizin içerisine giriyordu, Türkiye ise zaten bu krizin tam ortasındaydı. Ekonomik olarak tam manasıyla sıfırı tüketen Türkiye ekonomisi, AKP’nin savaş politikaları ve iki eksenli dış politikalarıyla geri dönülemez bir yola girmişti.

Hafızaları biraz zorlarsak 2018 yazında döviz kurunun yükselişiyle başlayan süreçte, derin bir krizin içine girildiği söylenmişti. Başlayan süreç ülkede alım gücünü yeterince düşürmüş, küçük işletmelerin çoğu batma noktasına gelmiş ve yine birçok şirket konkordato ilan etmişti. Merkez Bankası ve AKP hükümetinin tüm müdahaleleri bir işe yaramamış, patates ve soğan dahi halk için lüks hale gelmişti.

İşte o krizden daha çıkamamış bir ekonomiyle karşıladık bu koronavirüs salgınını. Ekonomi, 2020 yılı için küçülme rakamları beklerken Erdoğan iktidarı bunu kabullenmiyor, hatta Suriye ve Rojava’ya yönelik savaş politikalarıyla halkta bu çarpık sisteme karşı biriken öfke ve enerjiyi şoven-faşist söylemlerle ötelemeye çalışıyordu.

Salgının görülmeye başlanmasından itibaren ise günlerdir ortaya çıkmayan AKP’li Cumhurbaşkanı R.Tayyip Erdoğan, salgınla mücadelenin “dua ve sabır” ile olacağını söyledi.

Sağlık Bakanlığı ile onun oluşturduğu bilim kurulu üyeleri ise televizyonlarda boy gösterip genel geçer açıklamalarla durumu kotarmaya çalıştılar. Halk, salgınla mücadelenin ne boyutlarda olacağını merakla beklerken açıklanan paketler sermayeye para, halka İBAN şekline büründü.

 

Evde kal çağrısı emekçiler için anlamsızdır!

Artık herkesin bildiği üzere yeni tip koronavirüs (Covid-19) damlacık ve temas yoluyla bulaşan ve bulaşıcılığı diğerlerine göre çok daha yüksek olan bir tip. Bunun için koronavirüs ile mücadelede ilk ve en önemli pratik insanların birbiriyle olan temasını engellemeye çalışmaktır.

Yani çalışma alanları başta olmak üzere koruyucu sağlık önlemlerinin bir an önce hayata geçirilmesi gerekmektedir. Bunun için de işçilerin ücretli izne çıkması, çalışmak zorunda olanların da çalışma ortamlarının iyileştirilmesi manasına geliyor.

Ancak TC hükümetinin bunu yapabilecek ekonomik durumu ve yetkinliği yoktur. Salgın halihazırda birçok iş sektörünü durma noktasına getirmişken, sermayedarların para kaybetme gibi bir lüksü yokken hükümetin sermayedarlara “şartları iyileştirin” çağrısı yapması söz konusu olamaz!

Çünkü sistem, eğer “söz konusu sermayedarların kârıysa gerisi teferruat” demektedir. Ve yine ekonomik dar boğazın yükü bir devlet geleneği olarak yine işçi-emekçilere de yüklenmiştir.

Salgından birkaç gün sonra Erdoğan’ın açıkladığı tedbir paketi de bunun ilanı olmuştur. Erdoğan açıkladığı paketle, kredilerin ertelendiğini, emekli bayram ikramiyesinin bir ay erken verileceğini açıklamış esas olarak sermayeye de 100 milyar TL teşvik vermiştir. Ancak bu pakete işçiler dahil edilmemiştir. Çünkü şirketlerin kârı her şeyin üstünde ve halk sağlığı da eğer kâr getirecekse işe yarardır.

Bunların dışındaki sosyal koruma altındaki 2 milyon yoksul aileye ise “kalkan” paketinden ancak 2 milyar TL çıkmıştı, o kadar. Bu, aile başına bir defaya mahsus 1000 TL gibi bir para demek oluyor. Tabii ki bu para da halkın derdine derman olmaktan uzaktır.

Erdoğan, açıkladığı tedbirler dışında halka sürekli “Evde kal” çağrısı da yaparak hastalığı bu şekilde yenebileceklerini açıklamıştır. Ancak bu çağrı da yine boş bir slogan olmaktan öteye gidememiştir. Milyonlarca emekçi işine gitmeye devam ederken ve buna tam manasıyla zorundayken yapılan bu çağrı, emekçiler nezdinde pek anlamlı değildir.

Erdoğan, açıkladığı bu ilk paketlerin dışında ekonominin ayakta kalamayacağının farkına vararak, 2018’deki “Aynı gemideyiz” argümanının 2020 versiyonu olarak “Biz bize yeteriz” kampanyasına başvurmuştur. Ekonomik olarak sıfırı tüketen hükümet, yardım bekleyen halka İBAN vererek yine halk düşmanı yüzünü göstermiştir.  Halka Türkiye’nin kendi kendine yeteceği demagojisini yutturarak yine “IMF’den borç almadık” demeye çalışmaktadır.

Emperyalist-kapitalist sistem içerisinde Türkiye’nin ne derece bir açmazın içerisinde olduğu bu şekilde görülmektedir. Yani ufukta “sokağa çıkma yasağı” gelecek gibi görünmüyor. Evlerinde kalacak halka bakacak bir devlet gerçekliği kesinlikle yoktur. Yine yapılan bir araştırmada salgınla birlikte 2 milyon yeni işsizin olduğu ve bu sayının 4 milyonu geçeceği tahmin edilmektedir.

Dünyada ise durum pek de farklı değildir. Koronavirüs salgını emperyalist devletler başta olmak üzere emperyalist-kapitalist sistemin sağlık sisteminin ne derece yetersiz olduğunu ve halkın bu sistem için bir hiç anlamına geldiğini tekrar gün yüzüne çıkarmıştır. Dünyada halklar kapitalizmin çare olmaktan uzak olduğunu kendi gözleriyle gözlemlemiştir.

Mao’nun “kağıttan kaplan” deyimi burada cisimleşmiştir. Kapitalist sistem, insanı “müşteri”, hastayı ise “yük” olarak görmektedir. Öte yandan sistem insanı insana yabancılaştırmaktadır. Bugün ise devrimciler sistemi bu açmazlarla birlikte teşhir etmelidir.

Bugün komünist devrimcilere düşen görev halkın çıkarlarının üzerine yoğunlaşarak halkla birlikte, bütün olmak zorundadır. Kitlelerin umutsuzluğuna bir umut olacak söylemleri şiar belirleyerek “birliği” değil, “dayanışmayı” en acilinden örgütlemelidir. Bu zor dönemler içerisinde yapılacak her pratik eğer halktan kopuk olursa, halkın ilerideki bir dip dalgasına hazır olamayacağımız sonucuna evrilecektir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu