EmekGüncel

EMEK | Bütçe’nin Sahibi Sermayenin Kendisidir!

"Bütçe tasarısı, asgari ücret görüşmeleri ekonomik krizin ve salgının çıkardığı tüm yükü sırtlayan işçi ve emekçilere daha fazla fatura çıkarmaktadır. İktidar sahipleri kendi yarattıkları tüm krizlerin faturasını halka kesmek istemektedir"

2021 Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Tasarısı 7 Aralık pazartesi günü Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın sunumu ile mecliste görüşülmeye başlandı. 2021 yılında Merkezi Yönetim Bütçesi’nin 1 trilyon 346 milyar TL olması öngörülmektedir.

Merkezi yönetim bütçeleri, planlanan yıl içinde devletin gelir kaynaklarının ne olacağı, elde edilen ve var olan kaynakların nasıl kullanılacağını belirlediği için salt verilerden ibaret olmayan iktidarın sınıfsal pozisyonun açık bir şekilde yansıtıldığı ve bu sınıfsal pozisyon etrafında ülkeyi nasıl yöneteceği konusunda veriler veren politik metinler olması bakımından önemli bir yerde durmaktadır.

Ekonomik kriz ve pandemi ile birlikte artan işsizlik, yaygınlaştırılan esnek ve güvencesiz çalışma hayatının yanında işçi ve emekçilerin kazanılmış haklarına yönelik topyekûn saldırının olduğu dönemde hazırlanan 2021 bütçe tasarısı bütün faturayı işçi ve emekçilere kesmektedir. Nitekim bütçe taslağının hazırlanılmasında faturanın kesildiği kesim dışarıda bırakılmıştır.

2021 yılı bütçesi de kendinden önceki bütçelerde olduğu gibi sermaye sınıfının istekleri ve ihtiyaçları doğrultusunda hazırlanan, işçi ve emekçiler için ölümcül salgın döneminde dahi hiçbir ihtiyacının karşılanmadığı, aksine bütün gelir kalemlerinin onların sırtına yıkıldığı bütçe olarak karşımıza çıkmaktadır. Bütçe sunumunda laf kalabalığı olan hiçbir zaman yapılmayan, eğitimde reform, herkese eşit refah, sağlık sisteminin etkin hale getirilmesi, tarımda üretim ve verimliliğin arttırılması gibi hedefler dilek olarak tekrarlanmaktadır.

Bütçede, 2020’de yaklaşık 790,7 milyar lira olması beklenen vergi gelirinin, 2021’de yüzde 16,7 artarak 922 milyar 744 milyon liraya yükselmesi hedeflenmektedir. Çalışanlardan 195,3 milyar lira gelir vergisi, 213,7 milyar lira ÖTV, 70,6 milyar lira dâhilde alınan KDV, 18,5 milyar lira MTV, 28,5 milyar lira BSMV, 23,8 milyar lira damga vergisi, 34,4 milyar lira harç toplanması öngörülmektedir. Yani 2021 Ocak ayından itibaren ezilenler bir zam yağmuru ile karşı karşıya kalacak. Görüldüğü üzere bütçenin gelir kısmının büyük bölümünü vergiler oluşturmaktadır.

Bu vergilerin ana kısmını, işçi ve emekçilerden alınan vergilerin oluşturması, bütçenin faturasının emekçilerin sırtına yıkılacağını göstermektedir. Önceki yıllara bakarsak bu durum netleşecektir. 2019 yılında çalışanlardan kesilen gelir vergisi 96 milyar lira olurken, yaklaşık 850 bin şirketin ödediği kurumlar vergisi tutarı 78,8 milyar lirada kalmaktadır.

2020’nin ilk dokuz ayında, pandeminin de etkisiyle, gelir vergisi geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 6 düşerken, kurumlar vergisindeki azalma yüzde 41,8 olarak gerçekleşmiştir. Yani çalışanlardan alınan vergi, onları çalıştıran patronlardan alınan verginin üzerindedir. 2021 bütçesinde de var olan hedeflerle birlikte aynı yönde devam edileceği açıklanmaktadır.

İktidar ‘müşteri garantili’ projelere 2020 bütçesinde 18,9 milyar TL ayırmıştı. Çokça tartışılan garanti projelere ödenen tutarların ardından iktidar kanun değişikliğine giderek, garanti projelere yapılacak ödemenin bütçede gösterilmesinin önünü kesti.  Bu durum yandaş sermayeye akıtılacak kaynağın büyüklüğüne işaret etmektedir.

İçerde dışarda savaştan başka yöntem bulamayan iktidar bu duruma paralel olarak 2021 yılı bütçesinde İçişleri Bakanlığı, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM), Jandarma Genel Komutanlığı, Milli Savunma Bakanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı’na toplamda 148 milyar 471 milyon 798 bin TL ayırarak, “savaşa devam”da ısrar edeceğini göstermektedir.

Fuat Oktay’ın “Bütçenin sahibi Sayın Cumhurbaşkanımızın bizatihi kendisidir” ifadesinde vücut bulan, krizin ve salgının faturasını emekçilerin sırtına yıkan, bütçenin sahibi sermayenin kendisidir.

Asgari Değil, İnsanca Yaşam Ücreti!

Türkiye’de resmi olarak 2014 verilerine göre kayıtlı çalışanların yüzde 40’ı asgari ücretle çalışmaktadır. Daha sonra asgari ücretli çalışan sayısının açıklanması yasaklanmıştır. Bugün düşündüğümüz de ortalama olarak çalışanların yarısı asgari ücret almaktadır.

Diğer ücretlerde asgari ücrete paralel olarak düzenlenmektedir. Yani yıllar öncesinin başlangıç ücreti olan asgari ücret, şimdiki koşullarda çalışanların normal ücreti olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle asgari ücret tartışmaları milyonlarca çalışanı direkt olarak etkilemektedir. Asgari ücret tespit komisyonu ilk toplantısını 4 Aralık Cuma günü gerçekleştirdi.

Bu görüşmelere işçi ve emekçileri temsilen katılan Türk-İş Genel Eğitim Sekreteri Nazmi Irgat, Pandemi koşullarında milyonlarca kişinin işlerini kaybetmemek için hayatlarını tehlikeye atarak çalıştığını belirterek, “Fedakârlıksa, ekonomik kriz döneminde servetine servet katanlar yapsın. Artık işçilerin daha fazla fedakârlık yapacak takatları kalmamış durumda” dedi.

Patronları temsilen orada bulunan Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Genel Sekreteri Akansel Koç, pandemi nedeniyle yaşanan ekonomik sorunları işaret ederek yüksek belirlenecek asgari ücretin işsizliğe neden olacağını belirterek, salgın döneminde tüm yükü çeken çalışanları işsizlik ile tehdit etmekten geri durmadı. İktidar cephesini temsilen Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk “bakanlık olarak bu süreçte hakem rolü üstleneceğiz” diyerek rengini açıkça ifade etmiştir.

Aynı bakan bütçe görüşmelerinde Samsun’da bir eline iş, bir eline de aş yazarak yaşamına son veren bir vatandaş ve artan intiharlar hakkındaki soruları yanıtlamayarak, “Yoksulluk, özellikle aşırı yoksulluk, uluslararası dokümanlarda da ifade edildiği gibi artık Türkiye için sorun olmaktan kalktı.

Biz daha ziyade refahı paylaşmayı ve bu süreçteki acil durumlarda vatandaşlarımızın yanında olmayı hedefleyen bir sosyal yardımı önemsiyoruz” cevabını verebilmektedir.

Açlık sınırının altında olan asgari ücretle geçinmeye çalışan milyonlar açlığa, yoksulluğa, yoksunluğa terk edilmek istenmekte, asgari ücretin insanca yaşam ücreti olmasını istemek lüks sayılmaktadır. Çalışanların en alt alacakları ücreti belirleyen asgari ücret, çalışanlar için normalleştirilmiştir. Ağır vergi yükü, yüksek enflasyon şimdiden asgari ücretlinin gelirini ipoteklemiştir. Verilecek zam bırakın geçinmeyi bu yükleri dahi karşılamayacaktır.

İlk toplantının ardından görülen, iktidar sermayenin isteklerini yerine getirerek bu isteklere göre asgari ücreti belirleyecektir. Belirlenen asgari ücretin tepki yaratması sonucunda yine bildiğimiz durum ortaya çıkarak şahsı devreye girip alın bende de bu kadar ek diyerek görüşmeler tamamlanacaktır.

Elbette bu iktidar sahiplerinin çizdiği yoldur. Yine bu yolu değiştirecek olan işçi ve emekçilerin meşru mücadelesidir.

Bütçe tasarısı, asgari ücret görüşmeleri ekonomik krizin ve salgının çıkardığı tüm yükü sırtlayan işçi ve emekçilere daha fazla fatura çıkarmaktadır. İktidar sahipleri kendi yarattıkları tüm krizlerin faturasını halka kesmek istemektedir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu