Makaleler

THY grevine tam destek verelim

(Özgür Gelecek Sayı 60)

Sınıfa dönük saldırıların hiçbir yasa ve kural tanımadan, açıkça ve dizginsizce sürdürüldüğü bir dönemden geçmekteyiz. Faşizm kendi tarihi açısından da sınıfa yönelik saldırıların yoğunlaştığı özgün bir dönemden geçmektedir ve artık yasa ve kuralların hiçbir anlamı kalmamıştır.

1 Mayıs’la birlikte yükselişe geçen saldırganlığın vardığı noktayı anlamak açısından hükümetçe birebir kırılması için devreye sokulan ve medyanın yoğun sansürüne maruz kalan Çaykur ve THY grevleri dikkate değerdir. Her iki greve dair incelenmesi ve tartışılması gereken çok çeşitli konular olduğu açıktır. Ancak bu yazıda vurgulamak istediğimiz bu grevlerin kırılması için sermayenin ve devletinin benzeri ender görülen bir çaba ile grevleri başından boğmak için yaptıklarıdır.

Bu noktada Çaykur grevini kırmada hükümet başarılı olmuştur. Yaklaşık 8 bin geçici işçiyi (ki bunlar aynı zamanda çay üreticisi küçük köylülerdir) normal zamandan iki ay önce işbaşına çağırarak, yani iki aylık maaş karşılığı rüşvet vererek ve işçi ile köylüyü karşı karşıya getirerek grevi ilk günden kırabilmiş ve kendilerince Tekel’in öcünü almışlardır. Dahası açıktan müdahalelerini sürdürmekte ve sözleşmeyi imzalamak için Tek Gıda İş yönetiminin ve başkanının değişmesini hükümet şart koşmaktadır.

THY Grevinde de sermaye ve devlet bir bütün olarak topyekun saldırarak ve yoğun bir medya katkısı ile grevi ilk günden kırıp boğmayı hedefledi. Açıkça ve yasalarca suç olmasına karşın grev kırıcılığı teşvik edilmiş, açıktan greve katılmamaları için işçilere rüşvetler dağıtılmış, greve katılanlar da yine açıkça tehdit edilmiştir. Bu çabanın bir sonucu olarak THY yönetimi her türlü uçuş güvenliğini riske atarak seferlerini sürdürmektedir. Günde 800-900 sefer yapan THY’nin seferleri 300-400’e düşmekte, havalimanında birikme oluşmaması için THY yönetimi yoğun çaba göstermekte, seferleri azaltıp saatlerini değiştirmekte, yetkisiz ve deneyimsiz personeli zorla ve uzun süre çalıştırmakta ve medya sansürü ile grev yokmuş gibi bir tutum alınmaktadır. Ancak greve katılım (çalışanların önemli bir kısmı baskılara boyun eğerek çalışmayı sürdürse de) gün geçtikçe artmaktadır ve THY yönetiminin grevi ilk birkaç gün içinde bastırma planı tutmamıştır. İşkolunun özgünlüğü sayesinde greve katılanların sayısı görece az olsa da uçuşların iptal olması ve grevin etkisinin giderek daha fazla hissedilir olması grevin geleceğine dair umutları pekiştirmektedir.

Açıktır ki her iki grevi de, 1 Mayıs’ı örgütlerken izlenen politika ve hazırlığı da, çeşitli bölgelerde devam eden işçi direnişlerini de eleştirmek gereklidir. Tüm bu mücadeleler ciddi zaafları barındırmakta ve sermayeye sert saldırılar için imkan vermektedir. Bu durum bilhassa sendikal hareketin günümüzdeki görünümüne sebep olan eski tarz, sistem içi sendikacılıkta ısrarın sonucudur. Tüm bu mücadeleler yeni bir sendikal hareketin, sınıf sendikacılığının, mücadelenin önemini bizlere göstermektedir. Ancak bu gelişim dışarıdan izleyerek hayata geçemez. Kopuş ve yeni bir sınıf hareketi mücadele içinde ısrar ile kendi yolunu açacaktır. Egemen sınıflar da bunun bilincindedir ve devletin tüm imkanları ile acımasızca saldırılmakta, kendi kurallarına dahi uymamaktadır. Esas dertleri oldukça kapsamlı saldırı paketleri gündemdeyken sınıf hareketinin etkin ve direngen bir karşı koyuş koymaması içindir. Ancak bunlar nafiledir. Yenilgiler, hatalar elbette olacaktır. Ancak bir kez grev kararı, direniş iradesi, mücadele azmi açığa çıktığında bunu bastırmak mümkün değildir. Sektör sektör, kent kent bu mücadele gelişecek, yeni mücadelelere yol açacaktır. Her başarı ise sınıf hareketini daha hızlı geliştirecektir. Bu sebeple THY grevine güçlü bir destek vermemiz oldukça önemlidir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu