Güncel

Hükümet kupayı verdi: “TOKİ en başarılı kurumlardan biri”

3 Temmuz gecesi Samsun’da bir sel felaketiyaşandı. Başbakanın “500 yılda bir olacak bir felaket” olarak nitelendirdiği sel de iddialara göre, 13 kişi yaşamını yitirirken, bir sürü ev ve işyeri de kullanılamaz hale geldi.

Yaşanan afet kaynağı itibari ile “doğa olayı” gibi gözükse de, yaşanan felaketin ardından ortaya çıkanlar ve devletin çeşitli mercilerinin açıklamaları, egemenlerin ve onun yerli uşaklarını bir numaralı fail konumuna itmektedir. Zira yaşamını yitirenlerin ağırlıklı kısmı TOKİ’nin yaptığı evlerde bodrum katlarında oturanlardan oluşmaktadır. 200 metre koruma bandı bulunan derenin 30 metre yakınına yapılan evler, TOKİ’den kaynaklı bir olumsuz tabloyu karşımıza çıkarmaktadır.

Son süreçte, rant kapısı olarak görülen ve hızlandırılan Kentsel dönüşüm projeleri çerçevesinde yaşam alanlarımıza saldıran devlet, özellikle yoksul ve emekçi kitlelerin yaşadığı semtleri hedeflemektedir. Peşkeş çekerek kar ettiği böylesi bir süreci de “sağlıklı koşullarda barınmak” söylemiyle meşrulaştırarak halkımıza sunmaktadır. Ancak Samsun’daki sel felaketi de, TOKİ’nin yaptığı binalardaki yaşam koşullarını göstermiştir ki devlet bu binaları allayıp, pullayarak halkımıza sunmakta ve hatta gururlanarak “120 belediye ile anlaşma imzaladıklarını”, “415 bin aileye konut verdiklerini” ifşa etmektedirler. Ve bu çerçevede de TOKİ’nin başarısı ile övünmekte ve hatta “TOKİ’nin bir milim suçunun olmadığı” iddiaasında bulunmaktadır.

Başbakan kendisini on perde bir tiyatro oyununda mı sanıyor bilemiyoruz ama; ortadaki tablonun övünç duyulacak bir tablo olmadığı aşikardır. “Türkiye’nin gerekli imar şartlarını taşımayan binalardan kurtulmasının zorunlu olduğunu düşünüyoruz” (Çevre ve Şehircilik bakanı Erdoğan Bayraktar) sözleri ile alt metni örülen Kentsel dönüşüm sürecinin ve Gelinen Aşamada TOKİ’nin kaldırdığı Kupa’nın da başarı Kupası olmadığı aşikardır. Onların kazandığı kupa ancak halka yönelik saldırının, katliam ve yok etminin, ihmal ve ölüme mahkum etmenin kupası olabilir.

Aşikar olan bir diğer durum da; Devletin ortaya çıkan tablonun özü ile ilgilenmediği halka “sus payı” verircesine, 2,5 Milyon TL valiliğe bağışlanmış, 3 ay su ve doğalgaz faturaları, 2 ay elektirik faturaları ertelenerek aleni bir biçimde sadaka dağıtılarak geçiştirilmek istenmektedir. Bu durum başbakanın konuşmaları ile de açıkça ilan edilmiştir. Samsunda yaşanan sel felaketi özü itibariyle kentsel dönüşümün getirdiği bir felakettir. Yani “doğal afet, derenin debisi 2,5 katına çıktı, selden sadece TOKİ evleri değil diğer evlerde zarar gördü” vs. safsatalarıyla meselenin özü çarpıtılmak istenmiştir.

Egemenlerin ve onların siyasi temsilcisi hükümetin söylemlerinde hedeflediği  bir diğer nokta da; yapılan her tür eleştiriyi, ya da var olan olumsuz tutuma yönelik her türlü teşhir etme çabasını ” halkın yarasını siyasi rant meselesi” haline  getirme söylemi ile geçiştirme mantığıdır.

Başbakanın söylemleriyle en çok kötürümleştiği  noktayı da; “gereken yapılacaktır” söylemi oluşturmaktadır. Başbakan Samsun ile ilgili olarak da; “soruşturmanın başlatıldığını ve gerekenin yapılacağını” söylemiştir.  Hepimiz de biliyoruz ki, halkımız da çok iyi bilmektedir ki hükümet gerekeni yapmaktadır. Tıpkı Roboski Katiamında olduğu gibi, Van depreminde olduğu gibi ya da Sivas Davasındaki zaman aşımı kararında olduğu gibi…

Yani olay doğal afet ya da değil… egemenlerin halka yönelik her olumsuz durumdaki tutumları, olumsuzluğu büyütmek; hesap soruculukları da, süreci geçiştirmenin ötesine geçmemektedir.

Böylesi bir tablo karşısında ” TOKİ’nin başarıları ile övünme” söylemi ancak ve ancak, halkla dalga geçme, yeni sadırılara kapı açma anlamı taşımaktadır. Zira TOKİ’nin, Rant ve sömürü çarkına milyonlarca lira aktımak ve halkı sefalete, daha fazla yoksulluğa sürüklemek dışında görünen bir başarısı da bulunmamaktadır. (İzmir’den bir Ö-G okuru)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu